Motosikleti okulun garajına park ettikten sonra bahçeye doğru adımlamaya başladım. Dün tüm gün bardaydım. Oğuz, Zeynep'i bir şekilde ikna edip getirmeyi başarmıştı ama bu sefer geçen sene olduğu gibi hemen affetmemişti Zeynep. Normalde sadece 10 şarkı söylerdim ama bu sefer Zeynep'in sevdiklerinden söylediğim için 28 şarkı ile geceyi bitirmiştim. Sesim çıkmıyordu, gözlerimden uyku akıyordu, bedenim yorgunlukla savaşmaya çalışıyordu. Kendimi bıraksam yere yığılıp kalır, en az kesintisiz 10 saat uyuyordum. Dersin başlamasına da on beş dakika olduğu için biraz hava almak istemiştim.
Bahçede adımlarken kendime gölgelik bir yer aramaya çalışıyordum, mümkünse oturup bacaklarımı uzatabileceğim bir yer. Bu sırada gördüğüm görüntü ile gülmeden edemedim. Dışarıdan gören biri bu adamın profesör olduğuna inanmazdı. Gerçekten de her boşlukta öğrencileri ile sohbet etmek için bahçeye mi çıkıyordu bu adam? Yanında yine Şule ve arkadaşları, birkaç da beden eğitimi ve spor okuyan öğrenciler vardı. Fakat biri daha vardı. Kızıl dalgalı saçlı, orta boylu bir kız.
Eda.
"Hain." diye mırıldandım onun yanına doğru adımlarken. Bu sırada Şule görmüştü beni. Hızla Eda'yı kolundan dürtüp bir şeyler dediğinde Eda bana dönmüştü. "Kızıl."
"Sarışın." Eda hızla aramızdaki üç dört adımı kapatıp bana sarıldı. "Sabahtan beri seni bekliyorum."
Ona sıkıca sarıldıktan sonra gülümseyerek geri çekildim ve hafifçe kaşlarımı çattım. "Haftaya geleceğini söylemiştin."
"Sürpriz yapmak istedim." diyerek sağıma soluma bakınmaya başladı ve yeşil gözlerini tekrardan bana çevirdi. "Nerede senin diğer yarın?"
Oğuz'dan bahsediyordu. "Zeynep ile beraber o." dedim bir adım geriye çekilirken. "Gelirler birazdan."
Eda elini gözümdeki siyah güneş gözlüğüne doğru uzatırken, "Çıkar şu gözlüğü de güzel gözlerini görelim." diye mırıldandı ve bana müsaade bile etmeden gözlüğü çıkardı. Sonrasında hafifçe güldü. "Yine uykusuz kalmış birileri?"
"Anlatırım sonra." diye kısık bir sesle konuştum.
"Kaan, günaydın." dedi Şule hızla sessizliği fırsat bilerek. "Mesajını aldım, çok sevindim. Hangi şarkıları söyleyeceğine karar verdikten sonra bana söyleyebilirsin. Ona göre bir ayarlama yapacağız."
"Elbette." diyerek hafifçe gülümsedim ve tekrardan Eda'ya döndüm. "Senin ders ne zaman başlayacak?"
"Aslında şimdi." diyerek omuzundaki çantasını düzeltti Eda. "Bugün iki dersim var, sonra da hastaneye geçeceğim."
"Geçelim o zaman." diyerek elimi onun beline koydum ve diğer çocuklar ile ufak bir vedalaşmadan sonra Eda ile yürüyemeye başladık. "Bizim profesördü."
"Ege hoca mı?" dedi Eda yüzünü bana çevirirken. "Tanıştık. Geldiğimde oradakilere tarih hakkında birkaç şey anlatıyordu, tuhaf kısım ise oradaki hiçbir öğrenci tarih dersi bile almıyorlar."
"Adamın profesör olduğuna inanabiliyor musun? Profesör değil de lise hocası gibi değil mi? Öğrencileri ile sohbet eden profesör mü olurmuş?"
Eda hafifçe güldükten sonra dirseği ile benim böbreğime hafifçe vurdu. "Yakışıklı ama değil mi? Tam senin tipin. Kumral, renkli gözlü, hafif kıvırcık, bebek yüzlü, kaslı, efendi, zeki -"
"Yavaş." dedim onu kenara çekerken. "On dakikada adamın sicilini döktün ortaya."
"Biz konuşurken arada bir sana bakıyordu." dedi Eda kenara çekilip. O burada ayrılıp kendi fakültesine gidecekti. "Sen bize doğru gelirken de öyle. Gözlerini durmadan arkama çevirip durdu ve bir dakika sonra da sen geldin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
profesör , GAY
Novela Juvenil"Demek öve öve biteremediğin yeni gelen profesör bu." gülümseyerek elinde bir fincan kahvesiyle kampüste dolaşıyordu, arada bir yanına gelen öğrencileri onu durduruyor o da onları hiç bozmadan sorularına cevap veriyordu, "Bir hafta verin bana, bir h...