Mavi tasmamıda çantaya attıktan sonra neredeyse hazırlanmıştık. Bana ait hiçbir eşya bu evde kalmayacaktı artık. Tırmaladığım koltuklar, döktüğüm içecekler, beraber oyun oynadığımız vakitler... siliyordu beni hayatından
Aileme ne olduğu konusunda en ufak fikrim yok. Annem beni dünyaya getirdikten sonra hayata tutunamamış. Beni sokaktan bulup barınağa getirmiş yetişkin insan. Kardeşimde yoktu babamı tanıma şansım olmadı. Hep bir ailem olsun isterdim. Sıcak bir yuva, içinde herkesin mutlu olduğu bir dünya.
Yalnızlığın kaderim olduğunu düşünüyordum sahiplenilene kadar. Her istediğimi alan, güzel kıyafetler giydiren, en lezzetli yemekleri yapan bir sahibe sahiptim. O benim tek ailemdi. Adını söylemem gerekirse yetişkin insan ona Soyeon der.
Barınağın ziyaret gününde kimse odasından çıkamazdı sıkılsam bile o oda da kalmak zorundaydım. Soyeon odama geldiğinde pek ilgilenmemiştim. Sonuçta kim benim gibi cılız ve renksiz kürke sahip bir kediyi almak ister?
Ama Soyeon sahiplenmişti işte. Saçlarımı yabancı elleriyle karıştırdığı için başta ondan hoşlanmasamda herkese yaptığı gibi iç ısıtan gülümsemesiyle kalbime bir şeylerin yeniden başladığını hissettirmişti.
Şimdi ise karanlık sayfaları geri açıyordum. Yalnızlığın verdiği can sıkıcı acıyı çok iyi tanıyorum.
Beklentilerimi bir kenara bırakıp eşyalarımı toplamaya yardım ettim. Sahibimi bu memnun eder. Artık ilk geldiğim halimde değildim. Boyum uzamıştı, kilo almıştım ve bu yuvaya çok alışmıştım. Daha fazla uzamak istesemde masaya yetişecek kadar ancak yetiyordu.
Kulaklarımı ve kuyruğumu saklayarak yetiştim bunu güvenliğim için yapıyordu. Kedi-insan nadir bir türdü ve bizi gören insanlar zorla kaçırarak sahipleniyordu ya da satılıyorduk.
Daha küçük bir yavruyken vücudumuz kedi formunda olduğu için sıradan bir kedi gibi görünüyordum. Büyüdükçe işler değişti ve özel odaya alındım. Başka melezlerde vardı tıpkı benim gibi ama benden çok farkı görüntüye sahip.
...
Tamamen hazırlandıktan sonra eşyalarımı arka koltuğa burakıp sürücü koltuğuna geçen sahibimle yola çıkmıştık. İşleri yüzünden beni bırakmak zorunda olduğundan üzülmeden duramıyordum. Barınaklardan nefret ediyordum buna sahibim tarafından terk edilmekte eklenince kırgınlığım ben buradayım diyordu.
Hiç konuşmadan yolu bitirmek üzereyken sahip gözlerini üstümde gezdirdi
"Joongie yapma tatlım seni bırakmayı hiç istemiyorum ama iş durumum bunu gerektiriyor."
Ona bakmak istemiyordum. Canımı sıkıyordu artık ve bir an önce şu aptal barınağa gidebilmeyi bekliyordum.
"Orada senin gibi bir sürü arkadaşın olacak onlarla anlaşabilirsin değil mi?"
"Ne kadar kaldı artık orada olmamıza?"
Derin bir sessizlik oldu. Bu soruyu merak ettiğimden değil konu kapansın diye ortaya atmıştım. İşe yaramışa benziyordu.
Saatler sonra bahsettiği eski tuğla binanın önüne gelmiştik. Bahçesinde gezen iki kişiyi görebiliyordum buradan. Biri gezen hayvanları gözetleme işini yapıyordu diğeri ise bahçenin bakımıyla ilgileniyordu.
Güvenlik kemerini açıp arabadan indim hızla. Hevesli değildim buraya gelmek için hatta kaçmak istiyordum. Gerçekten kurtulmalıyım.
Bir kısmım hâlâ insan iken ormana kaçıp vahşi doğada hayatta kalmamın imkanı yoktu. İkinci günden kemiklerimi toplarlardı.
Bavulum ağır olduğu için yerime Soyeon taşıyordu. Onun peşinden eski olduğu her halinden belli olan binanın girişine adımladım. Tarihi bir müzeyi andıran havasıyla barınağı anımsatmıyordu. Koridorun başından sonuna kadar devam eden altın rengi kedi bibloları bulunuyordu. Güzel ışık alıdığından ayrıntılara dikkat edebiliyordum. Kavgacı kedilerin sesleri hassas kulaklarıma ulaştığında korkuyla patilerimi hızlandırdım. Birkaç katlı binada yukarı çıkıyordu sahip. Takip edip Oda 217 'ye geldiğimde Soyeon elindekileri içeriye bırakmıştı, etrafa göz atıp en sonunda bana çevirmişti bakışlarını
"Nasıl, beğendin mi odanı joongie?"
"Sıradan bir oda işte tek kalacaksam memnun olurum."
"Tek kişilik ayarlattım. Rahat olman için herşeyi önceden düşündüm biriciğim. Senden istediğim kimseye çabuk güvenmemen ufaklık güveneceğin insanları ya da kedileri iyi seçmelisin. Sana en ufak bir zarar vermeye çalışan olursa hemen beni ara. Şimdi gitmem gerekiyor toplantıdan yarım saat önce yola çıkmalıyım. Seni seviyorum joongie~"
Aceleyle kapıyı çarpıp gitmişti sahip. Artık adı sahip değil ne çabuk unutuyorum. Yalnız başıma kapıda dikiliyordum. Zihnimde birdaha beni görmeye gelmeyeceğiyle ilgili şeyler kol geziyordu. Arabada yorulduğum için yatağa yüz üstü sıçradım. Başım ağrıyordu biraz uyusam geçer diyerek gözlerimi kapattım.
Yorucu ve bir o kadar yalnız olduğum bir gün daha böylece sona ermişti...
______________________________________________
-🍓-
~Merabaaa<333😚
Nasılsınızz askolarr?
~👀💞~
Kısa bir giriş bölümü yazıyım dedim. Sonuçta ilk bölümdü.Halsiz gibiyim birazda bu yüzden kısa tuttum.
Bölüm hakkındaki fikirleriniz nelerdi '1' deki yazdığım uyarılara dikkat ederek fikrinizi belirtirseniz sevinirim.
Yorum yapın bol bol okuyum ki garibanın yüzü gülsün;))~Neyse daha fazla uzatmıyım kendinize iyi bakıınnn🎀~
♡
Seongjoong♡ ile kalın
~🌈🦄~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mutual Destiny ~Seongjoong°
FanfictionHongjoong, sahibi kendini terkettiğinde hiç bilmediği yalnızlığın en acı veren yüzüyle tanışmıştı. Bırakıldığı kedi barınağında yıllarını geçirmiş siyah kürklü bir kedi-insanla karşılaşıncaya kadar bu kadere mahkum olduğunu sanıyordu güzel beyaz kür...