Buketler halinde topladığım renkli çiçekleri sepete attım. Bugünün önemli bir misafiri olduğunu söyleyen yardımcılar bizi çiçek toplayıp eğlenmemiz için dışarı çıkarmışlardı. Barınağın açılmasında emeği büyük biri burada davet düzenlemişti. Bizim anlamamız için kısaca parti.
Uzun otların arasında güneş ışığının altında beraber çiçek topluyorduk. Ellerime sığmayan papatyaları dizlerim üzerinde oturduğum yerden kalkıp sepetin yanına koştum. Diğer kedilerin sepetleri neredeyse taşacaktı. Benimki sepetin yarısı bile değildi. Diğer kedilere göre ufakcık kalıyordum. Ne yiyorlar diye düşünmeden edemedim.
Yorgun bedenimle kendimi çimenlere attım. Aslında hoşuma gitmişti çiçek toplamak. Farklı renk ve çeşitte bir sürü çiçek vardı. Bahçe oldukça genişti, akşam birçok kişi gelecekti barınağa. Bu yüzden ablalar ve abiler yardım ediyordu bize.
Yeşilin içinden tanıdık bir yüz aradım. Yüzümü buruşturdum kimseyi tanımıyordum değil mi? Sıkıntıyla iç çektim. Tam vazgeçip geri yatacağım zamanda onu gördüm.
Mingi' yi.
Heyecanla elimi salladım, görebilmesi için yükseğe sıçradım. Biri vardı yanında daha büyük kediler dikenli gülleri topluyordu, Mingi de onlara yardım ediyordu beni bu yüzden görmemişti
"Hey! Mingi, Buraya baksana!"
"Neden beni görmüyorsun..."
Patilerimi hızlandırıp yanına koştum. Yanında herkür gibi melezler vardı. Onlardan biride terasta karşılaştığım karga burundu. Fazla yaklaşmamaya özen göstererek yeni tanıştığım Mingi' nin yanına geçtim
"Selamm. Az önce sana seslendim ama duymadın."
"Aaa bana mı seslendin. Kusura bakma işe dalmışım."
"Önemli değil. Ee ne yapıyorsunuz?"
Ne yaptıklarını elbette biliyordum. Sıkılmıştım ve sadece konuşmak istedim.
"Gülleri topluyoruz. Dikkat et batmasın dikenleri."
Kırmızı rengini hiç sevmem. Tercihim değildi. Maviyi çok seviyorum. Saçlarımı mavimi yapsam acaba?
"Sence bana mavi yakışır mı?"
"Mavi, hmm. Tabii yakışır baksana zaten beyaz kürklüsün ve tenin bembeyaz."
Duyduklarımla dudaklarım yukarı kıvrıldı. Güzel hissetmiştim. Eski sahibim de sık sık söylerdi. Buraya geldiğimden beri hiç arayıp konuşmadı benimle. Acaba çirkin miydim artık... Herneyse.
"Baksana Mingi, ben de bir sürü bir sürü çiçek topladım bak!"
Sepetimi gösterdim heyecanla, sarı papatyaları çok severdim en çokta ondan toplamıştım.
"Vay gerçekten de bir sürü bir sürü, Hahaha!!"
"Beni mi taklit ediyorsun sen? Hıh küstüm banane."
Kollarımı bağlayıp arkamı döndüm. Gıcık ettin beni, Gıcık Mingi!
"Küstün mü gerçekten? Tamam o zaman çiçeklerin güzel olduğunu fakat onlardan daha güzel olduğunu söyleyecektim. Maalesef sen konuşmuyorsun benle."
Bak işte küslüğüm bitmişti. Elbette güzel olacak çiçeklerim.
Ayakta dikilmek yerine yarım etmek istedim. Eğilip gülü koparmak için hareketlendim
"Onlar dikenlı dikka-"
Birden batan dikenle cırlayıp elimi çektim hızla. Kanayan parmağımı tuttum. Çok çok kanıyordu. Hiç sevmedim gülleri. Göz yaşlarım durmak bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mutual Destiny ~Seongjoong°
Hayran KurguHongjoong, sahibi kendini terkettiğinde hiç bilmediği yalnızlığın en acı veren yüzüyle tanışmıştı. Bırakıldığı kedi barınağında yıllarını geçirmiş siyah kürklü bir kedi-insanla karşılaşıncaya kadar bu kadere mahkum olduğunu sanıyordu güzel beyaz kür...