6

59 12 32
                                    


(Boyları hakkında bilgiler için hikayenin sonundaki notumu okumanızı öneriyorum öncelikle ~)

İyi okumalarr





Soyeon' dan;

Evrakların birbiri içinde dağılmış durumda olduğu masaya dirseklerimi yaslayıp yanağımı yasladım. Çoğu zaman işimin yoğunluğu yüzünden yeteri kadar uyuyamıyordum. Mesai yapıp işimi bitirmeliydim biran önce.

Birkaç saatte sunumu bitirip dizüstü bilgisayarımı topladım. Odamın içinde dolanıp önce ceketimi aldım. İş arkadaşlarıma veda edip binadan çıktım. Gözlerim ağrıdan, bedenim yorgunluktan isyan ediyordu. Beni ancak sert bir kahve toplayabilirdi. Navigasyonu ayarlayıp çizdiği en kısa yolu sürdüm.

Birkaç dakika sonra çokta uzak olmayan kafeye gelmiştim. Kahve kokusuna bayılırdım. Büyük boy kupada espresso söyledim kendime. Kafam dağılmış durumdaydı biraz toparlanmalıydım.

Sıcak kupayı avuçlarıma sardım. Cam duvarın arkasında kalan manzaraya kitlendi bakışlarım. Neler oluyordu? Ne yapıyordum ve en önemlisi değer verdiğim kişilere yetişemiyor olmama değermiydi? Kesinlikle hayır bahane üretemezdim bu konuda. Ailemi son ziyaretimin üzerinden sekiz ay geçmişti. Haftada bir aramalar dışında haberim olmuyordu onlardan. İhmal etmiştim herkesi herşeyi ve kendimi... düşüncelere daldığımı fark edince kahvemden bir yudum aldım.

Telefonumu çıkardım pantolonumun cebinden. Rehbere girdim, ilk kimle konuşmalıydım ah gerçekten zihnim karmakarışıktı. En çokta hayattaki tek değerli varlığımı özlemiştim. Sesini, kokusunu, yaramazlıklarını,  makyaj malzemelerimle yaptığı komik yüzünü her zerresini özlettirmişti bana; Joongie.

Numaranın üstünde oyalanan parmağım karar vermeyi bekliyordu. Kızgın olmakta çok haklıydı. Ne kadar korkmuştur bilmediği bir yerde onu bir kere bile görmeye gelmemiştim. Suçluluk hissi bu süreçte hiç terk etmemişti. Daha fazla zaman kaybetmeden bastım arama butonuna.

Bir süre çaldıktan sonra açılmıştı. Kelimeler boğazımda düğümlenmişti sanki çıkmıyordu dışarıya. Yutkundum düğümün bozulmasını umarak. Az önce çok özlediğimden bahsediyordum ancak şimdi sesimi çıkaramıyordum.

"Alo?"

Karşıdan gelen sesle sahte bir şekilde öksürdüm mikrofonu kapatıp.

"Merhaba, ben Soyeon. HongJoong' la görüşmek için aramıştım."

Kadın asistan bir süre düşündükten sonra listeden isimleri kontrol etti.

"Kim HongJoong doğru mu?"

"Hmhm evet. Acaba şuan telefonu kendisine vermeniz mümkün mü?"

"Biraz bekleteceğim, lütfen hattan ayrılmayın."

Gergin bekleyişim sürüyordu. Bu sırada soğumuş olan kahvemden iki üç sefer içtim. Onunla konuşmak için heyecanlıydım.

"Anne..."

Duyduğum sesle dolan gözlerimi bastırdım birbirine. Biyolojik annesinden sonraki gerçek annesiydim artık. Kalbim acıyordu, ona nasıl yaptım ben bunu?

"Joongie bebeğim nasılsın? Sesini çok özledim..."

Ağlamam hızlanmıştı kendime sinirliydim. Ceketimin kollarını uzatıp bastırdım yüzüme.

"İyi sayılırım, kabuslar görüyorum hergece. Sevemedim burayı eve dönebilirmiyiz? Söz hiç yaramazlık yapmayacağım, uslu bir çocuk olacağım ama lütfen gel artık."

Mutual Destiny ~Seongjoong°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin