0.2

16 4 11
                                    

Yaşar - Kumralım

🌞🌎

Bilinmeyen Numara: Engel kalkmış mı denemesi bir,iki,üç. (İletilemedi.)

Bilinmeyen Numara: İnadını sevdiğim, illa yeni numara aldıracaksın bana. (İletilemedi.)

Bilinmeyen Numara: Neyse gülü seven dikenine katlanır. (İletilemedi.)

"Sen kimsin ve beni bu saatte uyandırmaya ne hakkın var?" diye telefona uyku mahmurluğuyla mırıldanırken sesimin karşı tarafa gidip gitmediğinden bile emin değildim.

"Güneş hemen uyan. Saat kaç oldu, böyle bir günde nasıl bu saate kadar uyuyabilirsin ya?" Bağırarak konuşan Miray benim konuşmama izin vermeden tekrar konuşmaya başlamıştı. "Ayrıca sen kimsin ne demek ya, sen kimsin ne demek kızım?"

"Sabah sabah carlama Miray. Beynimi dağıttın ya, bakmadan açtım işte." dedim gerginlikle, çoktan uykum kaçmıştı. Yatakta doğruldum ve duvar saatine baktım. Saat daha sekizdi. "Ayrıca ne var bugün, beni bu saatte uyandırabilecek kadar?"

"Annenle konuşacağım, bol bol et yedirsin sana. Bu B12 eksikliğini başka türlü toparlayamayız biz."

"Boş konuşmayı kesip sadede gelir misin, yoksa telefonu tamamen kapatıp huzurlu yatağıma döneyim mi?"

Miray sıkıntıyla derin bir nefes verdi. Bu bir rahatlama nefesinden çok bir sitem nefesiydi.

"Güneş bugün tatile çıkıyoruz biz ya, çoktan uyanmış olman hatta yola çıkmış olmamız gerekiyordu." Aklıma gelen planlarımızla dişlerimi dudaklarıma geçirdim, tamamen unutmuştum.

Evet, bugün aylardır hayalini kurduğumuz o tatile gidiyorduk. Koskocaman bir sınav yılının ardından hakkettiğimizi düşündüğümüz o Datça tatili gelip çatmıştı. Çok yakın bir geçmişte daha bunun hayalini kurarken şimdi o günün sabahına uyanmış olmak evrenin bir oyunu olmalıydı.

"Sakın ama sakın bana unuttuğunu söyleme." dedi Miray'ın öfkeli sesi.

"Ama ne yapabilirim Miray, dün de doğum günümdü. Yorulmuş olamaz mıyım?"

"Ulan sen dün kendi doğum gününde pastayı kesip saat dokuzda uyumak için odana çıktın ya! O saatten beri uyuyorsun değil mi?" Haklıydı, üniversite sınavı geçtiğimiz haftasonuydu, benim doğum günümse salı. Üzerimdeki koca yılın yorgunluğunu hala atamamıştım. Özellikle sınava son bir ay kaldığında pek uyuduğum da söylenemezdi. Hâl böyle olunca sınav biter bitmez bulduğum her yere devrilir olmuştum.

"Cevap vermediğine göre uyuyorsun, ben malımı bilmez miyim ya?" dedi bıkkınlıkla ve hiç durmadan devam etti. "Hemen kalkıyorsun o yataktan, önce bana kapıyı açıyorsun sonra da olabilecek en hızlı biçimde seni de hazırlayıp diğerlerini almaya gidiyoruz."

"Oha! Sen burda mısın?" dedim şaşkınlıkla ve yataktan istemeden de olsa kalktım.

"Yok yavrum, evdeyim aslında ama sen ben gelmeden beni kapıda bekle istiyorum. Öyle garip fantezilerim vardır çünkü benim."

O telefonun ucundan hala bana saymaya devam ederken ben çoktan kapıya ulaşıp telefonu yüzüne kapatmıştım. Kapıyı açtığımdaysa tam da tahmin ettiğim gibi sitem eden bakışlarıyla karşılamıştı beni.

"İnanamıyorum sana Güneş ya!" derken ayakkabılarını çıkarıp içeri girmiş ve mutfağa yönelmişti. "Yani bıraksak günün yirmi dört saati uyuyacaksın. Otele saat on ikiye kadar giriş yapmamız gerek, biz daha yola bile çıkmadık."

GÜNEŞ İZİ | texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin