Her şey daha farklı olabilirdi

10 7 0
                                    

***Mesafenin önemi yoktur

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***Mesafenin önemi yoktur..
Burnunun dibinde olsa ne olacak?
Seni anlamıyorsa,
Ama biri vardır ki dünyanın öbür ucunda...
En ihtiyaç duyduğun anda,
İki satırıyla bile olsa,
Bir çırpıda yanı başında..
Mesafe uzaklıklarda değil,
Mesafe fedakarlıkta!

Nehirin sakin sesi çimenlerde uzanan bizi mayıştırmıştı bile çoktan.İsviçreye geleli 1 haftayı geçmişti bile, o kadar mutluyduk ki hiçbir şey bozamazdı neşemizi.

Jeongguk'um ileriden koşa koşa geliyordu yanıma şen şakrak kahkaları ile, elinde bir demet lavinia ve yüzünde en sevdiğim gülümseme.

Gerçek miydi tüm bu yaşanılanlar? Aklım bunu idrak etmekte o kadar zorlanıyordu ki çoğu zaman başıma ağrı giriyordu. Kötü günlerimizin teker teker yok olup yerini mutlu ve huzurlu zamanlara bırakması mutlulukla beraber tedirgin ediyordu beni.

Gerçek olduğuna inanamıyordum asla, sanki beni şuan öldürseniz acı hissetmem, huzura erer gibiydim. Burukluk vardı içimde, anlam veremediğim bir his. Sanki kalbim parçalanarak dağılıyor ve vücuduma saplanıyor gibiydi. Bu her ne kadar acı verse bile içimden bir ses onsuz yaşayamayacağımı söylüyordu.

Günün belirli saatlerinde ara sıra yaşanmışlık edası veren ve yapboz parçaları gibi birleşen anlar beliriyordu gözlerimin önünde. Sanki diğer hayatım da gördüklerimin aynısını yaşamış, ve ağır darbeler almıştım.

Zihnimin derinliklerinden yüzünü bile göremediğim fakat etrafına ışık saçan bir çocuk çıkıyordu. Bana doğru koşuyor, tam bana ulaşıcakken biri tutuyordu onun kollarından, sonra okkalı bir tokat. Küçük bedeni yere yığılıyor ve sadece bana bakarak ağlıyordu.

Attığı her adım onu ölüme daha çok yakınlaştırırken küçük asla bunu önemsemiyor, her ne kadar zarar alsa da inatla bana doğru gelmeye devam ediyordu. Aşk gibi değil mi?

Çok ağlıyordu, çok ağlıyorduk. Gözümüzden sıra sıra dökülen inciler toprağa düşüp, kurumakta olan lavinialara can veriyordu. Birilerinin acısı bir diğerinin yaşama sebebi oluyor, sanki ağıtımızı duyarcasına gök haykırıp gürlüyordu.

Acı ve keder vardı sadece. Cenaze eviydi bizim için tabiat. İçinde ölüleri biriktirmiş ve zamanla ölüler evine dönüşmüştü. Hava karanlıktı, zifiri karanlık hemde! Sanki hiç güneş açmıyıcak bu gecenin
hüznü ve acısında ölücektim,ölücektik.

Sonra... sonrası yok sanki silmişti biri tüm bu yaşanılanları, benliğimi. Silikleşiyordu beynim saniyelerle birlikte, baş ağrısı çekiyordum zaman zaman. Uzun süre böyle yaşadım, hah tabi buna yaşamak denilirse.

Sonra ne oldu diye sorucak olursanız jeongguk'um yıldızım,laviniam yaşama ve ölme nedenim geldi ve birden güneş göründü. Evet geçmişte karanlıktı dünya, sisler, sesler vardı. Ama sizce ne önemi var bunun ben ışığımı bulmuştum artık, beni hangi güç o eski günlere rusyanın soğuna geri döndürebilirdi?

Ah çok konuştum yine tutamam şu dilimi, hep içini dökmek isteyen adam olmuşumdur ben. Eğer konuşucak birini bulamasam bile çoğu zaman kendi kendime konuşurum, kendi yaralarımı kendim iyileştiririm.

"Bebeğim daldın yine düşüncelerine, beni unuttun, bak artık kızıcam." Ve kıkırtı. Cennetim, cehennem azabından kurtaran meleğim benim. Nasıl unutabilirim seni söylesene kendimi unuturum, benliğimi silerim yine de zihnimden bir yer veririm sana.

Ve burnuna küçük bir ısırık, sonrasında gelen kahkalar. Sanırım isviçre bize gerçekten iyi gelmişti.
"Rusyadan taşınma fikrimizin ne kadar doğru olduğunu bir kere daha fark ettim kaplancık, suna bak anında neşe serpildi içimize." Ve yanağına kondurduğum ufak bir buse, sizce ben bununla yetinir miyim? Öpülmedik yer bırakmadım çiçekleri kıskandıran suretinde.

"Artık kalkalım mı hava esmeye başladı, hem acıktık da evimize gidelim ve güzel bir yemek hazırlayalım sonra daa" Cümlesini bitirmeden dudağına kondurduğum bir buseyle sahte bir sinir takınıp suratına kaşlarını çattı.

Tanrım hızlı konuşunca ne kadar şirin olduğundan haberdar mıydı o?
"Sen iyice arsız oldun ha, ceza alma vaktin gelmiş sanki" ve çimenlerin üstünde yuvarlanana kadar gıdıkladı beni ne kadar tatlı olduğunu görebilseydiniz kesinlikle onun pamukşeker yanaklarını ısırırdınız.
...


ÖLÜLER EVİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin