Tanıtım ve Kısa Bölüm.

33 0 0
                                    


Ben Ayaz Yakar, yirmi sekiz yaşında yakışıklı bir dublördüm. Bütün aksiyon sahnelerinde kendimi kanıtlamamla tanınırdım. Atladığım yerleri öyle az buz görmeyin, bazen ben bile kendime şaşıp kalıyordum. Paraya ihtiyacım yoktu ancak bu işe başlamamın sebebi ilk aşkım olan Özgü'ydü. Sevgilim olduğunu öğrenen abileri beni ölümden beter edecek şekilde dövüp fare pisliği gibi hastaneye atıp gitmişlerdi. Onların küçük kız kardeşi de ben her şeyi göze alıp onu sevmeye cesaret etmişken beni terk etti.

Neden terk ettiğini söylesem güler misiniz? Doktor iyileşmemin imkansızdan öte olduğunu söyleyip onu orada öylece bırakıp gitmişti ve o da- dindarlığı başa bela- Allah'a yemin etmişti. ''Ayaz'ın yaşaması için ondan vazgeçebilirim Allah'ım! Ne olur onu bağışla!'' Komedinin kadın versiyonu. Gidince hem beni abilerinden uzak tutacaktı hem de beladan, vay be sevgili eski sevgilim, ne düşüncelisin öyle!

Ettiği bu aptal yemin yüzünden ben de ona meydan okuyup hayatımı ölümün kıyısında yaşamaya karar verdim! Bakalım beni ne kadar hayatta tutabilecekti Özgü Oktay, görelim bakalım da ne kadar sağ kalabilecektim!

 Bunlar altını çizecek unsurlar da değildi açıkçası, hemen ilerleyelim!

Direktör beni çalışma alanıma getirdiğinde aşağı bir baktım ve neden bu işi yaptığımı sorguladım. Çekincem yoktu ancak hayatta kalıp kalmayacağımdan bir türlü emin olamamıştım. Direktörle göz göze geldik ve bana göz kırptı. Hadi ama dostum, yardımcı da olmuyorsun ki! Belirtmekte fayda var, hayatımın en uzun atlayışını yaptığım yaşım yirmi dörttü. Ben bu sektörde altı yıldır vardım ve kazandığım paralarla altı tane yat alabilirdim üç ay içinde. Yine de yirmi dört yaşıma rağmen güzel bir iş çıkarmıştım.

Kayıt başladığında tüm gözler üstüme çevrildi ve zerre düşünmeden sol omzundan vurulmuş gibi ardıma yaslanarak kendimi bıraktım. Ağır bir ivmeyle yere çakılırken ''hadi bismillah'' demeden duramadım. Fazla geçmeden de kendimi yumuşak bir yüzeyin üstünde buldum ama ne yumuşak! Kamyonun üstüne sadece sünger çekmişlerdi sizce sünger beni sağ salim kurtarabilir miydi oradan? Hahaha, küçük hatalar.

Düştüğümde öldüm sandığım için hareket etmedim ama kolumun yerinden çıktığını hissettim. Rolümü yaşamışım ki gerçekten vurulmuşum gibi bir etkisi kalmıştı üstümde. Vücudumda aldığım bir yara yoktu ancak düşüşüm sabit olduğu için mümkün olduğunca hareket etmedim yine de kolumun üstüne düşmekten kurtulamadım. Kabul ediyorum bu benim hatamdı, rolden çıkmayı unutmuştum!

Yönetmen millete bağırıp çağırıp beni sedyeyle kaldırdı ve hastaneye götürmelerini emretti. Kolumun acısı yüzünden gözlerime gölge düşmüştü aslında bu bana bir şey yapacak bir acı değildi ne olduğunu ilerde öğrenecektik. 

Hastaneye geldiğimde acil bölümünden ilerleyerek bir odanın içine bırakıldım hemşirelerle beraber. Hepsi gömleğimin düğmelerini çözüp kolumun akıbetine bakmaya başladılar. Ardından birbirlerine baktılar ve dışarıdan bir hanımefendi doktoru çağırdılar.

''Ayla Hocam yetişin, hastanın kolu dönmüş!'' deyince ben bir afalladım tabii. Kolum nasıl dönmüştü kim bilir. Bir dakika geçmeden odaya aceleci haliyle kumral saçları uçuşan genç uzun boylu ve güzeller güzeli bir doktor girdi. 

İtiraf ediyorum ki kadına baktığımda kolumu unuttum.

Doktor Hanım gelir gelmez kolumu eldivenleriyle tuttu ve dönen omuz kemiğime ardından bana baktı. Ve göz göze gelince ben narkoz almış gibi güldüm. Galiba kadının da tuhafına gitmişti.

''Beyefendi sizi acil bir ameliyata almamız gerekiyor çok ciddi bir sakatlık geçirdiniz.''

''Arada oluyor.'' deyip geçiştirince kadın gülerek bana baktı. Eğer böyle gülmeye devam ederse koluma bakmam kalkar dudaklarına yapışırdım! 

''Neden sizin için normal durumda bu vaziyet?'' dedi yine muzip şekilde. Bilmiyordu ki ben belaların adamı Ayaz'dım! Adrenalin ve acı benim işimdi! Sorgulama seni güzel doktor.

''Dublörüm ben.'' deyince hemşireler gülerek birbirine ardından doktora baktılar. Genç kadın gülerek saçlarını düzeltti ve geri çekildi ardından hemşirelere döndü.

''Ayhan Bey'e ve diğerlerine söyleyip bu korkusuz korkağı ameliyathaneye alalım.'' deyince tepem atmıştı. Korkusuz korkak da ne?

''Hey, ben korkusuz korkak değilim!''

''Öylesin.'' diye inatlaşınca benimle, kalkmaya çalıştım ancak beceremediğim için geri düştüm. O da gülüp ellerini önlüğünün cebine soktu ve odadan ayrıldı. Kolumun sancısı bir anda tezahür edince acıyla kıvrıldım fakat bu doktor gizli bir narkoz gibiydi. Onun etrafındayken sarhoş oluyordum. Bir şuradan çıkayım ona gösterecektim korkusuz korkağı. Zaten o saatten sonra da ameliyatıma onun girmesi için dua ettim ve hiç şaşırmadığım şekilde tam tersi tır tekerleğine benzer bir doktorun girişiyle umutsuzluğa düştüm. 

''Nerede benim sarı şarabım, güzel gamzeli doktorum!'' diye haykırınca acıdan hemşireler ameliyat sonrası ona bildirdikleri çok belliydi. Hastane iki gün boyunca bizi konuşmuştu ve o da bundan utanmıştı galiba, hiç odama gelmedi. Neyse bebeğim, sen gelme ben sana gelirim iyileşince!

Gelen Kadın Benim KarımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin