1. bölüm

15 11 6
                                    

Ultimedya: Gizem Yıldız.

Merhabalar arkadaşlar♡

Sizin için yepyeni mizah dolu bir hikaye, Lise mağdurları.

Beğeneceğini umuyorum ve daha çok yeniyim yazım yanlışlarına dikkat ettim ama eğer varsa lütfen yorum kısmına yazın. Hikayemize destek olmayı unutmayın

Yorum ve beğenilerinizi bekliyorum..

******

"Ayçaa!"

Ah harika, yine gün aydı ve sevgili validem yine o mükemmel(!) Sesi ile beni bol Kıvanç Tatlıtuğ'lu rüyalarımdan uyanirdi. Kıvanç Tatlituğ aşkımı sorgulamayın. Sarişin sevmedigim doğru lakin Kıvanç Tatlitug'un kücükken esmerboy olduğunu biliyor muydunuz? Öhöm her neyse yine çok konuştum.

Yataktan baygın bir şekilde kalkıp direkt banyoya yöneldim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra kuruladım. Aynaya baktığımda göz altlarımın hafif morarmiş, koyu kahve saçlarımın aşırı dağınık olduğunu gördüm. Kendi kendime "cinlendim sanki mübarek!" Diye mırıldandım. Hemen ardından odama geçip çok hafif makyaj yaptım ve bu şekilde daha iyi göründüğüme kanaat getirdim. Dolabıma döndüğümde kot, salaş bir pantolon ve beyaz baskılı bir tişört alip üzerime gecirdim. Asla okul forması giyen çaylaklardan degildim. Saçlarıma fön çektikten sonra hazır olduğuma emin olup mutfağa yöneldim.

Kapının çalması ile ağzıma tıkıştırdığım birkac lokma ile sırt çantamı alelacele sırtıma alıp kapıya yöneldim. Kapıyı açtığımda karşımda 30 diş sırıtan pek sevgili dostumu,yetişkin dişlerinin cikmamasi onun sorunu değil, Gizem ile karşılaştım. Her sabah olduğu gibi yine bol n'lerin eksik olmadığı o sihirli kelimeyi söyledi. "Günaydınnnn!"

Gizem Yıldız; fiyasko başkani Gizo,17 yaşında, bana göre daha hayat dolu olup aşırı derece güler yüzlü, iyi niyetli ve ne yazik ki saf! Onun farkı okuldaki tek kızıl kafalı olmasi. Gayet güzel fiziği, turkuaz gözleri ile gerçekten mükemmel güzelliğe sahipti. Küçükkende böyleydi havuç kafalı'm.

"Yine geç kalacağız okula, koş!" Demesi ile kendime gelip ayakkabilarima ayaklarimin ucunu gecirip koşmaya başlamıştım ki düşmem bir oldu.

"Ahh dizim! Maratona koşuyoruz sanki mübarek her sabahki rutinimiz işte yine ve yeniden geç kaldık." Dedim bıkkınlıkla. "Belki bir umut yetişiriz dedim napayım!" Dedi tatlı olduğunu düşündüğü ama maalesef ki bana Chucky bebeği hatırlattığı o korkutucu yüz ifadesi ile. Dizimin kanamamiş olması benim için bir şanstı. Ayağa kalkıp uçan ayakkabı misali uçan ayakkabımı alip giydikten sonra yolumuza kaldığımız yerden devam ettik.

Yaklaşık 15 dakikalık yürüme mesafesinde olan çok sevgili okuluma nihayet varmiştim ki arkadan bize seslenen tanıdık ses ile arkamızı döndük.

"Lan nenem ağladı nenem! Gece 5 dakika daha uyuyayım diye okulda giyecek kiyafetlerimlerimle yattım ama yine geç kaldım!!" Diye isyan edince Yiğit, güldük. Terlemekten saclari yüzüne yapışmişti. Ve gerçekten hali acınasıydı.

Yiğit koçak; 18 yaşında, 1.82 boyunda, kumral, yakışıklı, Kıvanç'ım kadar n'olamaz, kabaligi ile ayılara taş çıkarır cinstendi.

Hemen arkasından Kerem'i görmemiz ile yine gülmeye başladık. Yine geç kalmıştık harika! Gerçi umurumda değildi ama hocanın fırça atışlarını 3 senedir alışamadım.

Kerem Gürbüz; yiğit'in besti olup onun aksine esmer, 1,78 boyunda, kendisine göre gayet yakışıklı biriydi. Bu 4'lünün ibretlik hayat hikayesi lise başında değil, 5. Sinifta basladi.

***

8. Sene önce bugün..

Yazar anlatımıyla.

8 sene önce bugündü bir sınıf dolusu yaramaz öğrenciler ve uçan kağıt uçaklardan, fırlatılan silgilerden habersiz ders işleyen bir adet öğretmen. Kerem öğretmen'e yaklaştı ve "örtmenim tuvalete gidebilir miyim?" Dedi. Öğretmen kafasını salladı ve "Tabi ki" dedi. Gidiş o gidiş o ders boyunca gelmeyen Kerem'i arkadaşları çok merak etmişlerdi. Zil çalınca erkek lavabosuna girdiler ve kapıyı tıklattılar hicbirinden ses çıkmadı "kesin tuvalet deliğine düştü." Diye ağlamaya başlayan Ayça'yı Gizem sakinleştirdi. Hepsi ayrı ayrı bütün kabinlere baktılar ama yoktu. Telaşlanmaya başladılar. "Ya organ mafyaları onu kaçırıp dalağını, böbreğini, kalbini alıp onuda cöpe atıp kaçarlarsa." Diyen Yiğit'i Ayça susturdu. "En iyisi derslerden sonra evine uğramak." Dedi.

Dersler bitti ve bizimkiler Kerem'in evine doğru yol aldılar. Ayni zamanda Annesinede diyeceklerini tartışıyorlardı. "Kesin kaçırıldı. Gülsüm teyze bizi doğrayacak" dedi Gizem. Ayça mantıklı düşünen tek kişiydi. Onlara moral verdikten sonra kapıyı çaldılar ve açılmasını beklediler. Kapı açıldi ve elinde kocaman hamburgeri ısırmaya çalışan bir adet Kerem göründü. Hepsi sinirden üzerine atladı. Kızlarımız Kerem'i döverken Yiğit ise elindeki hamburgeri çoktan gömmüştü.

***

Şimdiki zaman...

"Bence bu ders girmeyelim fadime hocanin tripleri çekemeyecek kadar bıkkın, çaresiz ve yorgun hissediyorum." Dedi Acıların kadını misali başını yana yatırıp turkuaz gözleri ile yine bana Chucky bebek'i hatirlatan bakislari kendisinde muhtemelen tatli olduğunu düşündüğü bakislari eşliğinde.

"Bence de gitmeyelim." Diye onayladım.Diğerleri sadece kafalarını aşağı yukarı sallamakla yetindiler bu şekilde kantine yöneldik. Kantinde birkaç öğrenci dışında kimse yoktu. Bos bulduğumuz bir masaya geçmemiz ile Kerem'in başını masaya koyup bıkkın bir şekilde yatması bir oldu. Hemen ardindan ellerini semaya acıp;

"Allah'ım, güzel Rabbim! Sen konuyu biliyorsun." Demesi ile Gizem ile kikirdamaya başladık. Yiğit'in Kerem'in ensesime şaplak atması sonucu kendimize gelip vücudumuzu diklestirdik.

"Ulan ecnebi gavur! Şu sıfatına bak çarpıla çarpıla bir hal oldun. Bizide mi çarpmak istiyon it!" Dedi yapmacık sinirle. "Kanka ağzımız yüzümüz düzelir fena mı?!" Diye isyan edince Kerem, Yiğit'in ölümcül bakışlarına maruz kaldı.

Çalan zil sesi ile kahkahalar eşliğinde sınıfımıza yöneldik. Sınıfa girdiğimizde yine o uğruna ölüp bittiğiniz, aşklarınan yataklara düştüğümüz, yüzlerini göremeyince " günüm berbat geçecek." Dedigimiz(!) tayfa karşımızdaydı. Kötücül bakışlar yine üzerimizdeydi peki bu umurumuzda miydi? Tabiki hayır.

Yerlerimize gectik. Ben Gizem ile cam kenarı arka sırada oturuyorken Kerem ve Yiğit hemen önümüzde oturuyordu. Çantamı sıraya koyup sırama yerleştim o sırada çok sevdiğimiz(!) ikili yanımıza doğru gelmeye basladi ve iç sesim devreye girdi.
"Aşık yemin ediorum bak bunlar bize aşık!" iç sesime icimden "sus" dedikten sonra başımıza dikilen Burak ve Cemre'ye döndüm.

"Geldik yine kuru fasulyenin faydalarına!" Dedi Cemre saçlarını geriye savurarak.

"Geldik yine kafasızların boş ciyaklamasina" diye ekledi Kerem ve güldük. Burak tam öne atılıyordu ki Cemre onu tuttu ve " hiç gerek yok yine boş boş konuşuyorlar." Dedi.

"Şunlara bak ya egolari yine erciyes dağının en tepelerine cikmis ama ben o dağı yıkarım!"

"Ama sen ne çok konuştun be!" Diye inledim. Ve sanırım bunu dışımdan yaptım. Herkesin bana tuhaf tuhaf bakmasına karşın kızardım ve bir şey dememeyi tercih ettim. Onlar atışırken benle iç sesimle diyalog içerisindeydim. Ne kadar süre tartıştılar bilmiyorum ama en sonunda onlar giderken Cemre'nin " siz benim tırnağım olamazsınız hah! " dediğini duydum.

"Havalara bak havalara sanki ejderyası var" diyen iç sesime " ejderya değil o bir kere ejderha" demeyi ihmal etmedim.

******

Nasıl buldunuz ilk bölümü?

Hilayemize aşk duygusu dahil olsun mu dersiniz?

En sevdiğiniz karakter?

Yorumlara;)

LİSE MAĞDURLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin