2

46 10 14
                                    

.

.

.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.










Gecе, geçirdiğim bu korkunç günü yatıştırıyor
Karanlık uykuya dalmış olsa bile
Beni yüzlеrce kez fırlatıyor









   Her zaman oturup çalıştığım kütüphanedeki birkaç tanışım onlara başımı gelenleri anlattıktan sonra hem benim için üzülüyor hem de belli etmemek için özen gösterseler bile şaşırıyorlardı. Böyle davranmakta onlar da haksız sayılmazdı. Dışardan bakıldığında otobüste uyuya kalıp eski püskü bilgisayarını çaldırıp bir haftadır abartılı bir şekilde yasını tutan aptal bir kız gibi görünüyor olabilirdim. Ama ben gelecekle ilgili planlarını ve geçim kaynağının büyük bir çoğunluğunu kaybeden bir kızdım. İşte böyle ufacık şeylerin hayatınızdan çıkması kendinden büyük tesirler yaratabiliyordu.

Keşke her şey bu kadar basit olsaydı. Keşke ucuz bilgisayarımda sadece ödevlerim olsaydı ve ben annemi arayıp onu çaldırdığımı söyleseydim. Sonra da dikkatsiz olduğum için beni azarlayıp yeni bir tane almam için babama hesabıma para göndermesini söyleseydi. Ben de yeni bilgisayarımı alıdıktan sonra eskisini çaldırdığım için sevinseydim. Ya da keşke laptopumu çalan bu kişi yalnızca sıradan bir hırsız olsaydı.

İsmimi biliyor, okulumu biliyor, sınıfımı bile biliyor. Ya benimle aynı okulda olan aptal sapığın biriyse?

Bu sabah masamda laptopumun çantasıyla beraber bulduğum notta şöyle yazıyordu:

"Buna ihtiyacım yok. Sende kalabilir Han Hye-Ji "

Birisi, bir hırsız, ismimden okuduğum okula kadar benimle ilgili birçok şeyi biliyor, üstelik bu yetmezmiş gibi içindeki laptopu alıp boş çantayı "ihtiyacım yok" diyerek bana gönderiyordu ve garip olansa kimse onu fark etmemişti.

Kâğıtta yazılanlar beynimin içinde dönüp duruyordu. Acaba onu tanıyor muydum ya da daha önce onu görmüş müydüm? Sınıfa girerken dalgınlığımdan çantanın orada olduğunu ders boyunca fark edememiştim bile. O gün sınıfta olan herkese sordum ama kimse çanatyı kimin masama bıraktığını görmemişti. Belki de bilgisayarı çalan sınıfımdan biridir! Ama bunu sınıftaki kimseye konduramıyordum.

Aklım, düşüncelerim darmadağındı. Kendimi okuldan dışarı atıp bahçedeki boş bir banka oturdum. Öğle arası olduğundan bahçe neredeyse boştu. Sadece kenarda köşede oturmuş bir grup insan vardı o kadar. Etrafıma bakmayı kesip ellerimi kucağıma bıraktım, bakışlarımı hafifçe salladığım ayaklarıma indirip yanmaya başlayan burnumu görmezden gelmeye çalıştım. Ama bir süre sonra dayanamayıp ağlamaya başladım. Ellerimle yüzüme kapatıp hıçkıra hıçkıra ağladım. Omuzlarım sarsılıyor, ellerim titriyor, boğazım acıyordu.

How I Met YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin