5

18 7 6
                                    


.

.

.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.










Bazı zamanlarda bir ninni, bazı zamanlarda gürültüyüm
Doğumundan ölümüne kadar seninle olacağım
Nerede olursak olalım her zaman beraberiz, bunu unutma










  Dersim boştu. Güzel bir gündü. İlkbaharın her zamanki değişken, kararsız havasının aksine bugün gökyüzü hiç olmadığı kadar durgundu. bolca güneş alan bankta oturmuş, düşüncelerimden uzak durmak için notlarımı karıştırırken yanaklarımı ısıtan bu güneş, yumuşak, sevecen ve dokunduğu yeri yakmayan türdendi. Çimler sıcaktı, dünkü yağmurdan sonra oturduğum ahşap kuruydu, bahçe çoğu zamankinden farklı olarak pek de kalabalık değildi. Ama Tüm bu saydıklarıma rağmen yine de bir şey eksik gibiydi. Sanki bu söylediğim bir yapbozdu da bir parçası kayıptı. Ve ben bu kayıp parçanın ne olduğunu biliyordum. Bu huzurdu. Dışardan yemyeşil bahçedeki bir bankta oturmuş musmutlu, huzurlu ders çalışan bir kız olarak görünebilirdim ama aslında göğsümde sık sık kendini hissettirip tüm tadımı kaçıran bir huzursuzluk vardı. Ne bunu yenebiliyordum ne de sebebini bilmeme rağmen bir çözüm bulabiliyordum. Kısacası kendi kimseye dökemediğim huzursuzluğum içinde yine ben kendim boğuluyordum.

Sıkıntılı bir iç geçirerek defteri kapattım. Hoş, zaten böylesi karmaşık bir düşünceyle bir şeyler anlayabildiğim yoktu. Masada duran çantamı kendime çekip kollarımı çantaya doladım ve başımı kollarıma yasladım. Bir şeyler hissediyordum ama bunları apaçık seçecek kadar sağlıklı sezinleyemiyordum. Sanırım içimdeki tüm güzel hislerim sömürülmüş gibi hissediyordum.

Telefonumun bildirim sesi kulağımda çınladı. Başımı kaldırıp masada bir yerlerde duran telefonu elime alıp mesajı açtım.


Mylaptop:

Han Hye Ji, beni bu kadar çok düşünme.



- Kimsin?

Mylaptop:

Sence bunu bilmeni isteseydim
baştan beri gizlemeye çalışır mıydım?


-Gerçekten yurttan
biri misin?


Belki de Jungkook'un dediği gibi yurttan biriydi.Bekledim, bekledim, biraz daha bekledim ve biraz da düşündüm. En sonunda yazdığım mesajı sildim. Zaten cevap vermeyecekti. Her şeyimi toplayıp banktan kalktım. Ne kadar berbat bir gündü bu böyle. Yüzüme vuran güneşe karşılık gözlerimi kısıp elimi yüzüme siper ettim. Şu sırada geçen istemeden taş attığım çocuğu yine aynı yerde aynı şekilde otururken gördüm. Bir süre durup baktım. Dersim vardı. Saate baktım. Sonra yine ona baktım. Oldukça ciddi bir yüzle bir şeyler yazıyordu. Merak etmiştim. Niye onu daha önce hiç görmemiştim?

How I Met YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin