2

55 10 11
                                    

Kulakları sağır eden bir ses duydum.

...

" Hah şu yavşağa bak"
"Nasıl aptal aptal bakıyor ama piç kurusu"
"Noldu ezik"

Başında çocuklar toplanmış gibiydi. Gözümü tam açamıyordum. Ağzımda sanki kum varmış gibi hissediyordum .

Sonunda gözlerimi açmıştım. Çocuklar yoktu. Etraf toz duman içindeydi ve nerede olduğumu anlayamamıştım. Kulağım çınlıyordu.

Biraz bekledikten sonra kendime gelebildim. Elimi yanıma attığımda ise yumuşak bir şey hissettim. Bir bedendi bu. Bana kartını veren kızın bedeni. Yaşıyor mu diye konrtol ettim. Zar zor nefes alıyordu. Su aradım ama etrafta hiçbir şey yoktu.

"Arthur Avenue, No 3, yeşil dükkan."

Betty'e geri döndüm bir şeyleri tekrar ediyordu. " Arthur Avenue sokağı. No 3 ,yeşil dükkan." Bu kartta yazan adresti. Neler olup bittiğini en ufak bir fikrim bile yoktu.

"Lütfen biraz dayan Betty su bulacağım." Tam kalkarken bir şey fark ettim. Bettynin belden aşağısı yoktu. Her tarafı kan içerisindeydi. Sanırım bu Oğlunu Yiyen Satürnden daha iğrençti.

Ayağa kalktım. Ve ayağa kalkmamla yerde ki onlarca ceseti görmem bir oldu. Sanırım bu salonda yaşayan sadece ikimizdik.

Biraz ilerledim. Nerden su bulabilirdim ki böyle bir yerde

Ve bir enkazın altında parlayan bir ambalaj dikkatımı çekti. EVET! Her ne kadar ateş gibi sıcak olsada bu suydu. Kapağını açtım ve kafama diktim. Ağzımda ki kumlu hissiyatı geçirmek istiyordum. Ama sonunda bunu Bettye götürüceğimi hatırladım ve durdum.

"Betty! Betty! Su buldum! Lütfen dayan eminim bizi kurtaracaklar"

Kurtaracaklar. Sadece bizi mi? Annem nerdeydi? O anda kafama dank etmişti. Annem belki de kurtulmuştu onu nerde bulacaktım?

"H-hoseok lütfen amcama onu sevdiğimi söyle. Git oraya." Betty kısık sesle konuşmuştu. Ve bir anda gözlerinde ki ifade kayboldu. Artık nefes almıyordu. Nefes almıyordu... Gözlerim doldu. Biraz önce tanıştığım birisinin sonu bu muydu?

Ayağa kalktım. Ama annemi kaybedemezdim. En son olduğu yere gidecektim. Oğlunu Yiyen Satürn tablosunun oraya. O tablo buraya 2 salon uzaklıktaydı.

Ne kadar zor olsada sonunda ulaşabildim oraya. Anneme bakındım ve bir süre sonra bir inleme sesi duyuldu. Annem. Oradaydı. Kafası yarılmıştı. Bir kolu yoktu.

Annem beni görünce ağlamaya başladı. Ben de ağlıyordum. "Hoseok" dedi eliyle boynunu işaret ederek. " Kolyeyi çıkar." Onu incitmemeye çalışarak yakut kolyeyi çıkardım.
"Bunu yanından ayırma oğlum. Kimseye gösterme. Ben seni bu kolyeden izliyor olacağım. Ne zaman yalnız hissedersen bu kolyeye bak ve yanında olduğumu hatırla. Seni seviyorum benim küçük oğlum."

"Ben de seni seviyorum anne" diyecektim. Annemin nefesi kesilmeseydi. Birkaç kere öksürdü ve gözlerinin ifadesizleşmesini izledim. Elini tuttum. Ne kadar orada kaldığımı bilmiyorum. Artık hava nefes alamayacak kadar bunaltıcı olmaya başlıyınca ilerlemeye karar verdim.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Selamm. Bölümün kısalığı ve yazım yanlışlarım için özür dilerim.
İyi okumalarr
Sope için daha birkaç bölüm var özür dilerimm

RUBY -Sope-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin