V'nin yanına taşınalı 3 ay 27 gün olmuştu.
Valizlerimizi hazırlıyorduk çünkü bay Benjamin'in bahsettiği tatile gidecektik 2 gün sonra.Acaba bu şortun siyah olanını mı yoksa mavi olanını mı alsam diye düşünürken kapım tıklatıldı.
"Gel." dedim gözlerimi yaptığım işten ayırmayarak. Kapı açıldı ve içeri birisi girdi. Ben ise şortların ikisininde almaya karar vermiş valize koymaya çalışıyordum.
Giren kişiden burun çekme sesi gelince kafamı döndürmüştüm. Soo Jin teyze. Gözleri kızarmış burnunu çekerek bana bakıyordu. Bir sorun olduğu açıktı.
"Hoseok."dedi titrek sesiyle. "Baban, seni istiyor. New York'a gelmiş." dedi bir nefeste. Duyduğum şeylerle gözlerim dolmuştu. O pislik bir anda gelip her şeyi mahvedemezdi. Ben şuanki ailem ile gayet mutluydum.
Yanağımda bir ıslaklık hissettim. Sanırım ağlıyordum. Soo Jin teyze eğilerek sarıldı bana. "Seni ona vermemek için elimden gelen her şeyi yapıcam oğlum."
.....
Evin önünde babamın gelmesini bekliyorduk. V ağlıyor, Soo Jin teyze iç çekiyor ve Bay Benjamin sırtımı sıvazlıyordu. Yapamamıştık.Sonunda araba gelmişti. Sürücü koltuğunda oturuyordu ve yanında...garip bir kadın duruyordu.
V bir anda kolumdan çekip bana sıkı sıkı sarıldı. Namjoon hariç ailedeki herkesle vedalaştıktan sonra arabaya bindim. Babam bu kadar bekletildiği için sinirli duruyordu. Arabayı sürmeye başladı. Nereye gittiğimizi bilmiyordum.
"Ee evlat nasılsın?" dedi nefret ettiğim ses. Kafamı çevirdim ve cevap vermedim. Aynadan bana baktığını biliyordum.
Yanındaki kadın ise bir anda kahkaha atarak babama sigara uzattı. "Al hayatım. Beyefendinin morali çok iyi değil sanırım." dedi iğneliyici sesiyle.
Sonra bir anda arkasına döndü ve "Aa hiç babana benzemiyorsun ama."
"Adım Gwen. Sen ise kısaca anne diyebilirsin."
Ağlamak istiyordum. Bu orospuyla yaşayacağıma ölürdüm daha iyi. Ama kanunlar öyle demiyor beni babama bırakıp kaçıyorlardı.
Araba yavaşça durdu. Eve gelmiştik. Annemin ruhunun olduğu eve.
"Birkaç eşya almalıyız." dedi babam.
Merdivenlerden çıktık ve kapının kilidini döndürdüm. Aylar sonra burdaydım. Kafamı çevirince ağlayarak çekmeceyi açmaya çalıştığım yeri gördüm. Dokunulmamıştı. Yerde hala o alet duruyordu.Hızlıca odama geçtim ve işime yarayabilecek her şeyi çantama tıktım. Aklıma gelen şey ile nefesim kesildi. Yakut kolyeye aylardır bir kere bile bakmamıştım. Hala orada mıydı? Ya düşürdüysem? Çantamı boşaltmaya başladım ve şükürler olsun hala gazateye sarılmış şekilde duruyordu. Çantayı doldurup göğüsüme bastırdım ve odamdan çıktım.
Yatak odasından tıkırtılar geliyordu ve kafamı kapıdan içeri doğru uzattım. Gwen ve babam annemin mücevherlerini karıştırıyorlardı. Beni gördüklerinde durdular ve hiçbir şey olmuyormuş gibi sohbet etmeye başladılar.
....
Yeniden arabadaydık. Hava yavaş yavaş kararıyordu ve biz havaalanınına doğru gidiyorduk. California. Hayatımın en boktan döneminde daha önce hiç gitmediğim bir yere gidecektim. Ne ile karşılaşacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu.
....
Uçaktan indikten sonra taksi tutup eve gelmiştik. Büyük bir evdi ama etraftaki evlerin nerdeyse hepsi boştu. Çöl gibi bir yerdeydik sanki. Issızdı. Sokakta bizimle birlikte üç tane yaşanılan ev vardı. Babam valizleri taşırken Gwen kapıyı açıyordu. Eve girdiğinde büyük bir çığlık duyuldu."Bu pislik her yeri mahvetmiş kahretsin!" Koşarak eve girdim. Ne bokum oluyordu bu evde? Girmem ile minik, beyaz ve tatlı bir köpek ile karşılaşmam bir olmuştu. Tam eğilip kucağıma alıcakken babam beni itip eve girmişti ve sinirle köpeğe bakıyordu.
Ben de o sırada etrafa baktım. Yerde dışkılar vardı ve koltuk biraz zarar görmüştü. Köpek evde yalnız kalırsa tabii ki böyle olurdu diye düşünürken gözlerimi şok içinde pörtlettim. Gwen köpeğe tekme atmaya başlamıştı. Zavallım kaçamıyordu. Kurtarmaya çalıştığımda ise beni geriye itti.
"Bu köpeği öldürmemek için zor duruyorum! Alın şunu gözümün önünden!" Gwen ciyaklamaya başlamıştı. Dayanamayıp köpeği kucağıma aldım ve dışarı fırladım.
Kafamda tek bir düşünde dönüyordu. Tanrım lütfen beni koru.
...
Diğer yazarlar: 1400 kelime yazdım kısaysa üzgünüm.Ben: 500 kelime olmuş çok bile onlara.
Nezıwjsownslne ay biri bana yardım etsin ya konuyu ilerletmek için beyin ( uzun zamandır kullanmıyorum) fırtınası yaparken öldüm resmen.
Byeee
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUBY -Sope-
General FictionJung Hoseok New York'ta annesiyle yaşayan , sorunlu bir babaya sahip 15 yaşında bir çocuktur. Bir gün annesini bir olayda kaybeder ve babasının yanına gönderilir. Ve orda hem kalbini hem de annesinin ona verdiği kıymetli bir eşyayı çalan biriyle ka...