卄ǟ քօɨռȶ ɨռ ȶɦɛ ʍɨɖɖʟɛ օʄ ȶɦɛ օƈɛǟռ ȶɦǟȶ ɦǟʀɮօʀֆ ɨռʄɨռɨȶʏ卄

95 11 2
                                    

~𝚈𝚘𝚛𝚐𝚞𝚗𝚜𝚞𝚗

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

~𝚈𝚘𝚛𝚐𝚞𝚗𝚜𝚞𝚗. 𝙰𝚗𝚕𝚊𝚝𝚖𝚊𝚔𝚝𝚊𝚗 𝚍𝚎𝚐̆𝚒𝚕,𝚜𝚞𝚜𝚖𝚊𝚔𝚝𝚊𝚗. 𝚈𝚊𝚜̧𝚊𝚖𝚊𝚔𝚝𝚊𝚗 𝚍𝚎𝚐̆𝚒, 𝚢𝚊𝚜̧𝚊𝚖𝚊𝚖𝚊𝚔𝚝𝚊𝚗. 𝙾 𝚔𝚊𝚍𝚊𝚛 𝚢𝚘𝚛𝚐𝚞𝚗𝚜𝚞𝚗.

                                           -𝑁𝑎𝑧𝑎𝑛 𝐵𝑒𝑘𝑖𝑟𝑜𝑔̆𝑙𝑢-



                             ★·.·´¯'·.·★

Göklerden inen pamuk, yer ile her temasa geçtiğinde su halini alıp meçhule karışıyordu. Bu hava, içgüdüsel olarak insanı şenlendirirken yılın en tumturaklı gününü seyre dalıyordum. Ellerim ile şuursuzca kavramış olduğum tokayı tutamlarıma naifçe tutturmaya çalışıyordum. Tek günde yerine gelen tasasızlık, okula gitmek için hazırlıyordu kendini. Sağ ve sol tarafımdan aldığım kalınca tutamlarımı birbiri arasında döndürerek arkama tutturmuştum. Kenarlardan örülmüş minik tellerimi yanlarıma serbest bırakırken etrafıma saldığımı düşündüğüm asaletli hava kalbimin hızlıca çarpmasını beraberinde getirmişti. Boy aynasına attığım munis bakışlar ile kulaklarıma dolan kahvaltıya çağrılma sesi elimi hızlı tutmam için bir uyarıydı.

Odanın kapısına doğruldum ve metal kulpu kavradım. Çevirip kendime doğru çektiğim kolun beni koridora çıkarması ile topuklarımı temkinli bir biçimde parke ile temasa geçirdim. Gecenin karanlığına ithafen parkelerle örülmüş olan fevkalade merdivenlere attığım her adım içime bir çiçeğin firar etmesini sağlıyordu. Arkamda bıraktığım dalgalı tellerim telef amacı gütmesede havada süzülmeye hayır diyemiyordu.

Kahvaltı masasına kurulmuş olan kahramanı süzdüm munis içinde. Siyah tutamlarını serbest bırakması rehavetli gözleri ile uyum sağlamıştı. "Seni bekliyordum." Sözcüklerini fısıldarken ayaklarımı hızlı bir ritim tutturarak ilerledim kahramana. Kavradığım beyaz sandalyeyi geriye doğru çektim ve üzerine kuruldum. Önümde ifadelerimi incelemek görevini üstlenmiş olduğunu varsaydığım adam ses tellerini çalıştırmıştı. "Dün, Bakugou ile konuşmanıza kulak misafiri oldum. Anneni hatırlayamadığından bahsetmiştin." Kısa bir süre etrafı sessizliğe gömerek kullanması gereken kelimeleri seçmişti. "Biz annen ile sevgiliydik. Birbirimize öylesine perestiştik ki o bana ileride bir çocuğumuz olursa adını Jusetsu koyacağını söylüyordu. Onun beyaz tutamları... Kulağının arkasına sıkıştırdığı Higanbana ile ışıldayan tutamlarını anımsıyorum. Senin karı anımsatan beyaz tarafınla özdeşleşiyor. Son gecemiz... Onunla olan son gecemizde bir göreve çıkmıştık. Birbirimize temas ettiğimiz son gündü. Bilseydim ona son kez sıkıca sarılırdım. Lakin o, gecenin ardından kaybolmuştu. Vücudunu bulamasakta ölüm haberi yayınlanmıştı. Ben onun ölmediğini çok iyi biliyordum. Tam umudumu kaybettiğim gün kader senin yolunu benimle kesiştirdi. Annenin aksine seni tüm varlığımla koruyacağım, bundan emin olabilirsin. Anneni kaybettim lakin seni kaybetmeyeceğim."

Sonlara doğru kısılan sesi ile camlaşan gözleri, damla yaymaktan imtina ediyordu kendini. Benimle göz teması kurmaktan kaçınan adam parmak uçlarında tuttuğu fotoğrafı uzattı bana. Annem, fotoğrafta annem vardı. Kar beyazı tutamları arkadan gevşekçe toplanmıştı. Kısa perçemlerini ayırmış, kenarlara firar ettirmişti. Mavi gözleri. Işıldayan mavi gözleri sığ bir denizi anımsatıyordu. Ardından bir damla yola çıktı gözlerim aracılığıyla. Şeffaf sıvı yanağımdan çizdiği yol ile dokunmuştu fotoğrafa. Gözlerimi karanlığa yumarak ayaklarımı yer ile temas ettirdim. Bir piyano misalince tuttuğum ritim karşımdaki siyahlı adamın yanında bulduğumda kendimi sona ermişti. Kollarımı adamın vücuduna sıkıca sardığımda kafamı göğsüne gömdüm. İltica ettirdim göz pınarlarımdan süzülen sıvıyı. Bana doladığı naçar elleri ile o ortama bir süre egemen kalmayı yeğledik.

                          ★·.·´¯'·.·★

Kurulduğum beyaz U.A masasından izliyordum sarışın çocuğu. Bana bakmıyordu ve beni görmezden geliyordu. Söylediklerim dimağına işlememiş olacak ki benim bulunduğum ortamlardan uzaklaşıyordu. Bay Aizawa'nın dersine girdiğimizde yine özgünlük çalışması yapacaktık. Kahramana bunu hoş karşılamadığımı ve katılmak istemediğimi söylesemde o, her şeyin kontrol altında olduğunu diliyle tekerrür etmişti. Yanıma yaklaşan münferit yeşil saçlı çocuk, omzuma dokundurduğu eliyle dudaklarından kelamlar dökülmesini hedefledi. "Hadi Jusetsu, aşağı inelim." Dudakları, kenarlara genişçe yayılırken kısılan ormansı gözlerini mütehassis olan kirpiklerimin arasından izledim.

Mamafih, sözcüklerine karşılık vermeden parmak uçlarımı yer ile temas ettirdim. Omuz hizamdan tekrardan süzdüm kül sarısı saçlarını ihtiva eden bedenini. "O, gelmeyecek mi?" Ses tellerimden dilhunca dökülen kelimeler İzuku'nun kulak zarlarına kadar işlemişti. "Bakugou. Bakugou'dan mı bahsediyorsun? O hep en son tek başına gelir." Bakugou. İsmi buydu demek. Adı yıldızları kendisine hapsetmişti bir yakamoz misalince. Göklere ait olan açık kırmızı hareleri ile çatılmış kaşları sert bir tını yaratsa da onun içinde bir yerlerde iyiliğin dolaştığını biliyordum. "Sen git istersen İzuku. Ben birazdan geleceğim." Dilimden dökülen hemdemce sözcükler ile ilerledim sarışın çocuğa doğru. Ayaklarını yer ile temasa geçirerek uzaklaşan yeşilli çocuk bizi yalnız bırakmıştı. Bakugou. O, kafasını benden yana asla çevirmiyordu. "Sanırım sana söylediğim sözlerle seni kırdım. Üzgünüm. Duygularını dışarıya asla yansıtmıyorsun. Bana kızıp kızmadığını anlamıyorum. Kalp, kendisine işlenmiş her darbeyi içine iltica ettirir. Her hissedileni yansıtmasa da acıtır bazen. Bende istemeden incittim seni. Bundan dolayı sana çok teessür doluyum." Dudaklarımdan sözcüklerin usulca firar etmesini fırsat bilen çocuk ayaklarını yer ile temasa geçirdi. Munis bir biçimde bana doğruldu. Higanbana'nın taç yapraklarını andıran harelerini benim gece ve gündüze ithafen yaratılmış olan irislerime değdirdi. Kulak hizama eğildi. Ses tellerinden firar eden sözcükler çekiç, örs ve üzengi kemiklerinden geriye yansırken ben nefesimi akciğerlerime hapsettiğimden bihaberdim.

"Çalış. Çünkü ben seni geçeceğim. Benden küçük olabilirsin ama bu sana acıyacağım anlamına gelmiyor. Eğer bir böcek misalince ezilmek istiyorsan çalış."

Kafamdaki meçhul ifade ile başımı sağa eğdim. İstikrarlı ve bir o kadar temkinli adımlarla harelerimi onun ateşlerine sabitledim. "Seni geçeceğim Bakugo. Sen beni durduran kadar."

                        ★·.·´¯'·.·★

Karşılıklı birbirimize bakarken çatılan kaşlarımız arkasından uyum bırakıyordu. Bay Aizawa'dan özel bir izin istemiştik. Özgünlük çalışmasını birbirimiz ile savaşarak kullanacaktık. Bize reddini belli etmeyen kahramana ifadesizce müteşekkir olduğumun haberini vermiştim.

Şimdi bakıyorduk demevice birbirimize. Onun mehlika yüz hatlarına gezdirdiğim her bakış ile içime sirayet eden şehvete kulak veremiyordum.

Ve tutamlarım havada asice dolaşırken bize verilen 'Başla' komutu ile bedenlerimizi birbirimize doğru attık...

                        ★·.·´¯'·.·★

1 Ay Sonra

ANLATICI BAKIŞ AÇISI

Bu denli tatlı atışma ile geçen bir ayın ardından odasında oturan Jusetsu'yu aniden içgüdüsel bir dürtü kaplamıştı. Çenesini naifçe parmak uçlarıyla saran kız, gözlerini karanlığa yumdu. Birbirine kenetlenmiş tezat kirpiklerinin ardından ses tellerinden firar etmişti sözcükler. "Zamanı geldi demek."

Zaman, sonsuzluğu içine ihtiva etmiş okyanusun ortasındaki bir noktadır sadece.

ʙᴇʜɪɴᴅ ᴛʜᴇ ᴜɴʟɪᴛ ʟɪɢʜᴛs | 𝑩𝒂𝒌𝒖𝒈𝒐𝒖 𝑿 𝑹𝒆𝒂𝒅𝒆𝒓 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin