Bilinenin aksine anatomi kitapları yalan söylüyor çünkü insanoğlu ne etten, ne kemikten, insanoğlu saf topraktan özümüz toprak değilmi nereye kadar kaçabilirizki, biz varlıkların önünde sonunda dönüp dolaşıp geleceği yer aynı değil mi özümüz aynı değil mi
Sahii ya neden vardı bu insanoğluYağmur yağsa ve arınsak ne güzel olurdu,tekrardan, yeniden doğmuş her şeye ilk saflıkla başlamış gibi olsak bizimde sıfır noktamız olsa mesela öldüğümüzde tekrar canlansak kaldığımız yerden, hiç game over yazmasa ama tabi bu olmaz, olamaz,daha doğrusu olağan akış bozulamaz buda insanoğlunun dilediği bir sanrı işte, bizler çok alışkınız çünkü sanrılara,sanrılarla avutulmaya belkide çoğu insan gibi yapmalı çoğu şeyi sorgulamamalı hayata bana verdiği sanrılardan dolayı günaşırı lağnet etmeyi öğrenmeliyim bende çünkü cahillik bir şeyleri eşelememe çoğu zaman mutluluğu getirdi... yani öyle olmalı herhalde
Elimdeki minik çikolata paketini uzun tırnaklarımla düz bir hale getirirken düşüncelerle boğuşan zihnimi dinlendirdiğimi zannediyordum gelen çıngırak sesiyle tezgahın altından çıkan milayla bakışlarımız kısa bir an kesişti ardından gelen müşteri ile ilgilenmeye başladı masada neredeyse dümdüz olmaya yüz tutmuş metal çikolata paketine odağımı geri vermiştim,tekrar gelen çıngırak sesiyle gözlüklü sarışın kızın hindistan cevizi sütlü az şekerli lattesini alıp burayı terk ettiğini anladım
"Bunun bir takıntı olduğunu biliyormuydun"
Çikolata paketinde asılı kalan donuk ve yorgun bakışlarım yavaş yavaş milanın bebe mavisi gözleriyle çakıştı ve ben bir kere daha onun nasıl bu kadar güzel gözlere sahip olabildiğini kavramaya çalıştım,ama güçtü çünkü o ne kadar kabul etmese de trabzonluydu ve ister istemez bir laz damarı vardı
"Sadece bir çikolata paketi"
Bana ısrarla mavişlerini devirdi, bugün onun mesaisi erken bitiyordu birazdan çıkacaktı ve bende mesaime başlayacaktım..tabi burada değil mila sakin otantik ve İstanbul'un merkezinde bilinen bir butik kafede çalışıyordu oldukça güzel bir mekan olduğunu düşünüyordum çünkü gerçekten harika çikolatalı tatlıları vardı.bensee..kimi kandırıyordumki stef te çalışıyor olmak tam bir işkenceydi bundan bir kaç ay önce bende milayla birlikte lavinia da çalışmak için baya bir uğraşmıştım ancak maalesef eleman açığı bulunmadığından ve maddi sıkıntılardan stef te işe girmek zorunda kalmıştım düşüncelerimi çatlatan sesle soğuk bir rüzgar esti sanki
"Annen, nasıl oldu umarım daha iyidir,biliyorsun çok fazla soramıyorum lütfen kusura bakm-"
Daha fazla bu konu hakkında milayla tartışmak istemiyordum
"Sorun değil"
"Hala aynı yani bildiğin gibi işte"
Ve yüzünde o miniği gene yakalayabilmiştim ne zaman bu konu açılsa hep aynı mimikleri takınırdı insanlar, gece annen nasıl, gece bir şeye yardımcı olmak istiyoruz, umarım bir gelişme vardır,lütfen kötü bir şey söyleme duymak istemiyorum,sen nasıl dayanabiliyorsun,zor değilmi sanada bunlardan o kadar sıkılmıştım ki artık insanlardan iğrenemiyordum ama mila hep farklı gelmişti bana, onun mavişleri herkesin aksine gerçek duygularını kalbi duygularını benim kahve harelerime işliyordu onun mimiklerindeki tek fark beni kırmaktan korkmasıydı belkide bu yüzden tek arkadaşımdı
Elimdeki yırtılan küçük metale baktım işte şimdi günüm kötü geçicekti yırtılan çikolata paketini avucumun içinde top haline getirdim ve oturduğum sandalyeden ayaklandım
"Ben gitsem iyi olucak"
Mavişlerindeki dalgalanma izlenmeye değerdi
"Peki geç kalma zaten,kızmasınlar sonra"
Kulpuna kırmızı fular bağladığım siyah çantamı sırtıma geçirdim hızlı adımlarla kapıya doğru ilerlerken bir şey unuttuğumu fark edip hızla döndüm
"Maviş?"
Bakışları tekrar beni buldu
"Görüşürüz mü¿"
Dudakları iki yana kıvrıldı tek kelime etsen gülecek biriydi zaten
"Görüşürüz"
Ağır kapıyı kendime doğru çekip alışılmış çıngıraklı sesi işittim saat yediye geliyordu ve hava yeni yeni kararmaya başlıyordu, yaz akşamlarını seviyordum ama tek odalı minik evimde televizyonun karşısında çikolata kemiriyorsam gözlerim tekrardan kolumdaki saate kaydı geç kalmamalıydım zaten yeteri kadar göze batıyordum durdur yere işten kovulanazdım bu stef olsa bile.
Adımlarımı hızlandırdım ve geniş caddeden sahil yoluna saptım hızlı geçen on beş dakikanın ardından ellerimi dizlerime yaslayıp nefeslenmeye çalıştım klasik tabela bana gülümsüyordu
Stef bar
Buradan ciddi anlamda nefret ediyordum evet çok hatta fazlaca ünlü çok büyük bir bardı hatta çoğu kişi aynı zamanda kumarhane falan olduğundan bahsetsede bu bana nedense hiç inandırıcı gelmiyordu dört aydır buraydım ve daha bir tane bile pul veya zara denk gelmemiştim hatta iddia kuponuna dahi..
Arka taraftan içeri girdikten sonra soyunma odasına geçip hızlıca siyah dar eteği ve beyaz gömleği üzerime geçirdim bugün saçlarımı açık bırakmıştım bir kaç gündür balık sırtı yapıyordum ve kafa derim ciddi anlamda can çekişiyordu
"Bende seni arıyordum tam"
Gelen sesin sahibine döndüğümde elvin olduğunu gördüm devrilmemek için zor ikna ettiğim kahvelerim ilk defa beni dinledi
"Bir şeymi oldu elvin"
Küçümseyici bakışları üzerimde gezintiye çıkarken
"Yok bir şey, bir an geç kaldın sandım geç hadi yeterince kalabalık zaten mekan"
Cevap verme gereksinimi duymadım eşyalarımı gri dolaba atıp dolabı kilitledim hızla dışarı çıktım
Yeterince sıkıntım vardı zaten ve insanların birileriyle uğraşacak kadar boş vakti olması sinirime dokunuyordu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİS-Hayalet İplerin Sanrıları
Teen FictionBiz kimiz...biz kimse değiliz,biz onların bize sunduğu sanrıları doğru saliselerle yaşayan insanoğluyuz, karşı çıkılamayan o sanrılar, bazılarının boyunu aşar, bazen düzen şaşar ve o insanoğlu hayatında kalbinin atmayacağı tek saliseyi beklemeye baş...