☄️2☄️

11 1 0
                                    

-Komşu komşu
Hu hu
-Oğlun geldi mi

"Hayiir anne kışın dicekşin"
"Ahh tamam birtanem unuttum bir an"
"Tamam bı da olmaşin"
"Pekii o zaman"

-Kızın geldi mi
Geldiiiii
-ne getirdi
İnci, boncuk bidee pamuk şeker bidee kakıt helva
-öylemii, kime kime
Naşil kime kime, şadece banaa

"Demek birilerinin canı abur cubur istiyor"
"Evvet,ama sen çok zekişin annee"
"Asıl sen fazla zekisin akıllı kızım benim"

Hayat bazen bazılarını...
Hayır hayır, düzeltiyorum
Hayat bazen herkesi olmaması gereken bir konuma, asla olamayacak bir kişiliğe, hiç sonu bulunmayan bir çıkmaza iteler. Hepimiz herhangi bir ağacın dalındaki herhangi bir yaprağızdır aslında, kaderimizin bizi savurduğu rüzgar kimine tatlı bir meltem, kimine şiddetli bir kasırga gibi gelir.kimisi ufak bir meltemle dalından kopabilecek kadar narin kimisi güçlü fırtınalara rağmen dalına,hayata sarılabilecek kadar güçlüdür. Ama ağaç aynı ağaçtı hani,hani rüzgar aynıydı hani güçlü güçsüz vardı, o zaman nedendir bu farklı ufka savruluş¿
Bizleri sımsıkı belkide narince sarıldığımız dalımızdan koparıp şiddetli rüzgarlara teslim ettiler adına kader dediler .
Dediler ki sen bunu yaşayacaksın
O an bağlandı ellerimiz, mühürlendi dudaklar ve sustu tiz çığlıklar çünkü sonucu her ne olursa olsun her fani kaderini hükümsüz yaşayacaktı ve bu kaderin ördüğü ağlar, onların hayalet dudaklarındaki bir kaç sanrıydı...

Vücuduma sirayet eden ağrıyla yerimde kıpırdandım heryerim adeta kırılıyordu hareket edecek gücü kendimde bulamıyordum göz kapaklarım yavaşça aralandı
"Nerdeyim lan ben"
Gözlerim siyahla kırmızının donattıgı basık odanın tavanını buldu
"Lan mı¿ ,senin gibi narin bir kızdan ilk defa duyuyorum"
Gözlerim yan taraftaki eski tahta sandalyede yayvanca oturan adamı buldu arkasındaki pencereden yansıyan ışık suratını adeta görmemem için çabalarken uzandığım kanepeden ayaklanmaya çalıştım
"Sensin narin"
Ayaklanma çabalarım sonuçsuz kalırken karnıma giren ağrıyla iki büklüm oldum en son ne olmuştu
Ne olucak o şerefsiz en son beni yerde tekmeliyordu
"Kalma, yat dinlen iyi dayak yemişsin"
Emir veren sesiyle sinir kat sayılarım tavan oldu karın boşluğuma inen ağrıları önemsemeden kendimi zorlayarak oturur pozisyona geldim gözüme gören ışıkları engellemek için elimi önüme siper ederken
"Kapat şu perdeyi,sinir bozucu suratını göremiyorum" kendi kendime sinirleniyorsam oda sinirlensindi
Ve bingoo kızım sanırım arkadaş oltaya çabuk geliyor
Hızla ayağa kalkıp stor perdeyi indirmeye başladı altına giydiği siyah kot uzun bacaklarını fazlasıyla iyi gösteriyordu silik siyah bir t-shirt giymişti kol kaslarımı vardı ya onun¿
Perdeyi indirmiş olacak ki bana döndüğünde gözlerim vücudundan gözlerini buldu o an kafamda çakmakta olan şimşekleri önemsemedim kara gözleri adeta gözlerimi esir almıştı yan taraftaki sandalyeyi hızla yanıma koyduğunda çıkan tok ses ürkütsede bozuntuya vermedim yanı başıma oturduğunda direklerini bacaklarına yaslayarak kafasını öne eğdiğinde ona sorgular bakışlarımı attım biçimli uzun parmakları burun kemerini sıktığında bu durumunda beni sıktığını anlamıştım bu sessizlik de zaten fazla uzanmıştı kanepeden kalkmak için ayaklanırken kalktığı sandalye arkaya düştü büyük elleriyle kollarımdan tutarak kanepeye yaslamıştı zayıf vücudumu o an ruhuma sirayet etti işte ılık ılık aktı kara gözleri ruhuma bende şaşkınlıkla ona bakıyordum ardından kendimi topladım
"Napıyorsun lan sen"
Odanın içinde yankılanan tok sesle birlikte acıyan elime rağmen sesim çıkmamıştı kemikli yüzü hiç etkilenmemiş duruyordu ardından suratını suratıma yaklaştırmaya başladı
"Senin teşekkürün de bu sanırım arsız kız" ürpertici sesi odanın havasına korku filmi edası katarken parlak kara hareleri bu durumu destekliyordu ardından beni kanepeye fırlatırcasına bıraktı
"Nerdeyim ben?"
"Kimden kaçıyordun?"
"Stefte miyiz?"
Sorusuna verdiğim cevapla burnundan soluyarak güldü
"Şuan senin bana bir cevap borçlu olduğunu sanıyorum."
Pişkin pişkin verdiği cevapla sinirlenmiştim çünkü haklıydı canımı kurtardığı yetmezmiş gibi kendi canını tehlikeye de atmıştı üstelik hiç tanımadığı birisi için, kendimi toplamaya karar verip aklımı başıma aldım
"Pekâlâ haklısın kusura bakma benim yüzümden başın belaya girmiş olabilir ve hala benimle uğraşıyorsun..ben gitsem iyi olacak gerçekten her şey için teşekkür ederim,telefonum ve çantam nerede acaba." Gözlerinin içine bakarak tüm ciddiyetimle sarf ettiğim cümleleri pekte önemsemişe benzemiyordu
"Başım belada felan değil." Umursamazca devam etti
"Çantan ve telefonunda yerdeydi eşyalarını toplayıp arabaya koymuştum hala orda sanırım."
"Anladım ben gitsem iyi olacak"
Kanepeden kalkma girişimim bu sefer olumlu sonuç verirken ağrıyan bedenime yüzümü buruşturdum
"Sevgilin felan mıydı?"
"Neden soruyorsun?" Bakışlarım suratını bulurken gözleri fazla duygusuz bakıyordu
"Sadece anlamaya çalışıyordum bu denli bir şiddetin sebebi ne?"
"Şiddetin sebebi olmaz" baskın sesim adeta bir keskin bıçak gibi aramızdaki diyaloğu sonlandırdığında bir kaç saniye ayakta bekledim ardından oturduğu sandelyeden ayaklandı ve sandalyeyi yerine bıraktı ikimizin de ağzını bıçak açmazken sessizliği ilk bozan o olmuştu
"Seni gideceğin yere ben bırakırım"
Gözlerimin içine öylece bakan karaları yorgun görünüyordu
"Böyle bir şeye gerek yok kendim gidebilirim"
"Doğru düzgün yürüyemiyorsun bile ayrıca buraları bildiğini sanmıyorum"
Kısa bir es verdikten sonra biçimli dudaklarındaki alaylı sırıtmayla devam etti "emin ol eve gitmeyi bırak aşağı sokağa kadar bile gidemezsin"
Sinirle burnumdan soluyarak güldüm
"Sebep¿"
"Sokak başına kadar gececi çalışan ablalar var,sende böyle bu kılıkla çıkarsan.."
Cümlesinin sonunu boş bırakırken kahkaha atmamak için kendimi zor tutuyordum
"Yani ne var bunda insanlar geçimi için çalışıyor bunda ne zarar var"
Dudaklarımdan çıkan sözlerle karalarında bariz bir şaşkınlık yerini almıştı
"Benimle dalga geçtiğini düşünmek istiyorum, arsız kız" sesi fazla baskın çıkmıştı sinirlenmiş miydi bu şimdi¿
"Ne münasebet"
Ağzını açmasına izin vermeden
"Ben gitsem iyi olacak çantam ve telefonum ve tabi eşyalarımı verir misin?"
"Yürü"
Kapıdan çıktığımızda uzun koridorda ilerlemeye başladık ardından çıkış olduğunu anladığım kapıdan geçtikten sonra geniş bir avlu ve lüks bir araç vardı arabayı açıp arka koltuğa uzandığında onu izliyordum bir kaç saniye sonra elinde çantam ve telefonumla çıktı ve eşyalarımı elime tutuşturdu gözlerim gözlerini bulduğunda karaları adeta sislenmiş gibi soğuk ve duygusuz bakıyordu hep böyle muşmula suratlı mıydı bu herif aman banane dedim kendi kendimi cevaplarken
"Tekrardan her şey için sağolun."
"Bir önemi yok" pekala bay kendini beğenmiş elimden bir kaza çıkacak
Elimdeki siyah sırt çantamı omuzuna atıp telefonumu cebime sıkıştırdım ve avlunun dış kapısına doğru yürümeye başladım saati geçmiş olan ilacımı hatırlayınca çantamı öneme alarak iç cebindeki yerden hapımı aldım yanımda şu yoktu ama daha fazla vaktini geçiremeyecegimi bildiğimden susuz yuttum Allah'tan büyük değil aksine ufacık beyaz bir şeydi o an çantamın kulpunda sürekli asılı olan kırmızı fularımın olmadığını fark ettim önemli değildi aslında ama ben eşyalarımı normalden fazla severdim kaybetmek bir yana durdun paylaşmaktan dahi hoşlanmazdım ilerlediğim kısa mesafeli yola baktım ardından avlu kapısından tekrar içeri daldım yabancı suratsız arabasının bagajına bir kaç çanta yerlestiriyordu avlunun girişinden ona seslendim
"Piştt"
Bana bakmamıştı bile birisi sesleniyorsa en azından nezaketen bir dönüp bakilirdi sinir bozumu kasıntı bir tipti zaten
"Pişttt kime diyorum su-"
Aklımdaki herşeyi kelimelere dökmek konusunda ne kadar kendimi uyarsam ve ne kadar mükemmel bir varlık olarak çoğu kez bunu basarabilsemde ara da bir bizde eror veriyorduk yani
Şuan yer yarilsada içine girsem sonra çıksam eminim bir turda bu keskin kara hareler sokar beni o yerin dibine
"Ne dedin, ne dedin"
"Yok canıım bi şey demedim"
Gözleri kısıldı
"Yok yok dedin bişey,dedin bişey de.."
İşaret parmağını kulağına doğru götürüp hayali bir halka çizmeye başladı
"Ben sanki tam anlamadım"
'ay oda senin sorunun muşmula suratlı dehşetül vahşet' sus iç ses sus
"Ben şey demiştim ya"
Beklenti ve alayla bana bakmaya başlamıştı
"Şey dedim işte...hah fular, fularım nerde lan benim"
'eveet hoşgeldin Mahmut abi bir süredir aramızda yoktun baya korktuk gene teşrif edebildiniz efenim, şereflendirdiniz..' kahrol iç ses
"Ne fuları kızım"
"Kırmızı bir fular çantamın kulpunda bağlıydı"
Sesim normalden yüksek çıkıyordu aramızda biraz mesafe vardı bense avlu kapısının başında bağrınıyordum
"Görmedim ben fular falan" çantalarıyla uğraşmaya geri dönmüştü
"Ne demek görmedim ya kuş olup uçacak halı yok... Ver fularımı büyük kavga çıkar "
İşaret parmağım tehdit edercesine havada iken dalga geçen 'şakamı yapıyorsun' diyen alaycı suratı bana döndü
"Ne kıymetli malın varmış kızım senin, yok diyorum bende fular falan hadi işim gücüm var benim akşam olmadan git biran önce sende"
Dedi ve bagajı kapatıp eve ilerlemeye başladı
"Dangalak herif"
Tekrar dışarı adımımı attığımda sinirli sinirli yürüyordum malcı demişti resmen 'yalan değil' tamam yani biraz fazla kafaya takar dert ederdim severdim eşyalarımı kaybedince de üzülür yenisini alsam bile eskisini isterdim ama resmen gözümün içine baka baka malcı demişti söylene söylene ilerlerken uzun sokağın sonuna doğru ilerliyordum nerde olduğumu henüz çıkarmamıştım ama bir otobüs durağı bulabilirsem evin yolunu bulabilirdim biraz daha ilerledikten sonra arkamda bir hareketlilik hissettim başımı hafif yana cevirmemle perdesi kapalı bir camdan arkamdaki yürümekte dahi zorlanan bir herifin peşime takıldığını gördüm 'serefsizler bitiyor anam'
Sen olsun bir süs
Adımlarımı hızlandırıp uzaklaşmaya çalıştım korkmuyordum sadece olay çıksın istemiyordum onunda adımlarını hızlandırdığını fark edince elim çantama gitti işe yarar bir şey arıyordum adamın nefes sesleri çok yakından gelirken yan tarafımda duran arabaya döndü bakışlarım 'bir sen eksiktin' camın açılmasıyla gözlerim kara gözlerini buldu
"Bin" sert emir veren sesiyle gözleri benim bir kaç adım arkamdaki adamdaydı kara hareleri çok sert görünüyordu adamı bakışlarıyla öldürebilecek kadar sert..
Kararsız kalan bense binip binmemek konusunda düşünürken gözleri beni buldu
"Bin dedim" baskın çıkan sesi beni dahi ürkütürken belli etmedim aracın kapısını açıp içeri bindiğimde çok güzel bir şey kokuyorudu ama bilmiyordum neydi bu koku baş döndürüyordu resmen binmemle birlikte araba hızla ilerlemeye başladı
İkimizde konuşmamaya yemin etmiştik sanki biliyordum benle uğraşmaktan hoslanmıyordu ama keşke bu kadar belli etmese yani dimii bizde insanız hani, hem komşu komşunun külüne...amaan ne diyorum ben ya
"Evin nerde¿"
Evmimin adresini verdikten kısa bir süre sonra aracı kapımın önünde durduğunda elim kapı kulpuna gitmistiki durdum ifadesiz tuttuğum suratımla ve tüm ciddiyetimle konuşmaya başladım
"Sağol, bıraktığın için ve geriye kalan her şey için."
Başını hafifçe öne eğip kaldırdı neydi bu onun lugatında önemli değil falan mı demekti tam inecektimki tekrar ona döndüm
"Ben gece bu arada"
Uzattığım elime kısa bir süre baktı sanki ikilemde kalmış gibi ardından büyük eli elimi kavradı normal sayılan elimin onun elinin yanında ufacık kalmış olmasına biraz komik duruyordu hafifçe güldüğümde çatık kaşları düz bir çizgi halini aldı 'ne var' der gibi bakıyordu suratıma
"Alparslan" dedi demek ismi buydu güzel isim bence
"Memnun oldum kusura bakma pek iyi bir tanışma olmadı"
Şaşırmıştı benden böyle bir konuşma beklemiyordu
"Sorun değil"
"Pekala, sağol iyiliklerin için" diyerek bir şey demesini beklemeden kendimi araçtan dışarı atarak hızla eve ilerledim

Minik daireme girer girmez kapıyı kapatıp Sırtımı soğuk demir kapıya yasladım neler gelmişti böyle başıma önce o şerefsiz sonra bu gizemli adam derken herşey fazla karışmıştı bir günde, elim telefonuma giderken içeri doğru ilerliyordum anneannemden gelen cevapsız aramalarla huzursuz olurken hızla onu aramaya başladım açmadığı her saniye içim içimi kemirirken telefon birden açıldı

HİS-Hayalet İplerin SanrılarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin