siyasetname (?)

340 13 9
                                    

Hangi partiye, neden oy vereceğiz? Yoksa vermeyecek miyiz?
Ailemiz, cemaatimiz, çevremiz 'o parti'ye verdiği için, biz de ona mı vereceğiz?
Peki ya menfaatlerimiz ne olacak? Kendimizin, ailemizin, cemaatlerimizin, memleketimizin?
Sizin oy'unuz kime?
Benimki mi? Sandıkta oyum AK Parti'nin inşallah.

Neden mi? Kendimce sebepleri;
Varan1- İslam'ı yaşıyor olmaları;
Lazımdır yanlışı düzeltmek için beraberlik.
Yanlışsak, yanlışımızı düzelttirmek için efdaldir beraberlik.
Biz AK Partideyiz, AK Parti bizde.
Ülkemizin ve bütün dünyanın sulhuna vesile olmak için AK Partide bütünleşmeye davet ediyorum ihvan-ı kiramımızı. Ulaşabildiğiniz her bir şahsa bu emri duyurunuz.
Hizmetkarınız Ali Ramazan Dinç

Varan2- Ortaokul ve lisede (ki İzmir'in en elit, en zengin devlet okulunda okudum) başörtümü çıkarmak zorundaydım. Ben ve üç arkadaşım dışında değil örtülü, iki karıştan uzun eteği olan bile yoktu. Ve başımı açıp okula girmek (yetmezmiş gibi 'eteğinizin altında silah mi taşıyorsunuz?', 'kilisede çan yaşansa, ezan da okumasın' gibi sözler iftiralar da cabası.) gururuma dokunuyordu. Bu günlerde okuluna, işine başörtüsüyle giden hanımları, kızkardeşimde onlardan biri, gördükçe dünyalar benim oluyor. Keşke bende öyle girebilseydim okuluma demeden geçemiyorum.. İşin güzel tarafı, mescidi olmayan, namaz kılmak için boş sınıflarını kullandığımız (onu da bulamayınca, kulaklık takıp kapşonu çekip müzik dinliyor ayağına sırada eda ederdik) okulun, şimdi iki tane muhteşem mescidi var(mış. Müdürüyle görüştüm geçenlerde.)
Camileri ahıra çevirenler vardı yüz yıl önce. Nenemin çarşafına tiksintiyle bakanlar vardı elli yıl önce. Ablalarımın başörtüsüne el atan, parçalayanlar vardı yirmi yıl önce. Şimdi ise okullara mescid açanlar var, başörtüsüyle ders anlatan, işini yapanlar var. Hiçbirşey için değil, sadece bunun için bile olsa oyum AK Partinin.

Varan3- İslam dünyası, bizden güç alıyor. Filistin, Suriye, Mısır.. İslam dünyasının fahri lideridir Türkiye. Bu Osmanlı'dan bize kalan en güzel şey. Çünkü biz onlarız, onlar biziz..

Varan4- İcraat. Anlatmayacağım.. Hepsini fazlasıyla biliyorsunuz zaten. Ayrıca o saray kaçak değil ^^

Varan5- Yedi düvel, yüz yıl önce silahlıydı, karşımızdaydı. Şimdi ise, silahsız ve yanımızdalar. Daha doğrusu yanımızda görünüp kuyumuzu kazıyorlar.

Varan6- Musluktan kan akıtıp, ya biz ya ölüm deyip, eşcinsel aday çıkaran "eşitlikçi" bir terör örgütü; 'biz tüm dünyada Türkiye'yi temsil ediyoruz' deyip, kendi devletine paralellik yapan sömürgeci; bacımın başörtüsüne el uzatıp, çarşaflıya göstermelik rozet takan palavereci değil; Hakk'ın ve halkın yanında duran, haklıya hakkını veren, Türkiye'yi süper güç haline getiren gelmiş geçmiş en iyi 'oluşum'.

Varan7-  Erbakan'ın öğrencisi, otorite'ye 'van münit' diyebilen, Hakk'ın adamı halkın aşığı Recep Tayyip Erdoğan'ın desteklediği(^^) parti.

Varan8- İçinde bulunduğum durumda, korkudan ödüm patlasa dahi, oyunu bozmak için sandığa gidipte oyumu vereceğim tek parti.

Varan9- Reklamları çok güzel. Valla. Yüreğine dokunuyor insanın. 'Oyunu CHP'ye vereceğim aklıma hiç gelmezdi.' gibi samimiyetsiz bi cümle kuran başörtülü abla, 'milletçe alkışlayan' mahkeme duvarı suratlı köylü teyze yok meselâ.. Nur yüzlü şirin bi köylü teyze var. Sırıtan çocuklar, tonton dedeler, dansıyla büyüleyen yiğitler, zeybekler, Aleviler var. Şalını ço'hoş bağlamış bi öğrenci kız var. Tabi gıcık olduğum yarasa kol tunik giymiş bir üniversiteli de yok değil. Ama tek gıcık olduğum o valla.

Varan10- Şuan parti-patırtı değil memleket meselesi, kurtuluş savaşının 2015 versiyonu. Bir yanda her türlü hain, it-kopuk, bir yanda vatanına milletine hizmetle meşgul Ak Parti. (yanlışları elbette var ama şimdi yanlışların sorgulanacağı bir dönem değil, birlik vakti)

*Yenişafak'ın internetteki haberinden bir yorum.

Ne yaparsak yapalım, birlik olmadıkça herbirimiz eksiğiz.. Bir olalım, iri olalım, diri olalım..
Haydi hanımkızlar! Böcekten korkuyor olsakta, sandığa gidelim ve kafire taviz vermeyelim!

Not1: Hangi partiden yana olursak olalım, önce insan olmayı bilmeliyiz. Partizanlık değil, siyaset yapmalıyız. Bunu bilmiyorsak, birbirimizi kaybederiz.

Not2: İyi-kötü, yandaş-karşıt yorumlarınızı bekliyorum. İstişare edelim.

Not3: Yorumlarınızın herhangi bir kişiye, kuruma, cemaate, partiye, oluşuma yahut harekete hakaret içermemesine dikkat ediniz hanımkız'lar.. Ki zaten siz öyle kızlardan değilsiniz biliyorum ^^

Az önce gelen bir "mesaj"
Sanırım yazdıklarımı destekliyor..

TRT Türk’de yayınlanan Yeni Rota programının çekimleri için kameraman arkadaşım Celal Topçu ile bir süre önce Filipinler’in başkenti Manila’dayız. Bir akşamüstü karnımızı doyurmak için Mabini bölgesinde Araplara ait bir lokantaya giriyoruz. Yanımızda ayrıca Manila’da tanıştığımız iki genç Müslüman arkadaşımız da var. Bir taraftan yemeklerimizi yiyoruz diğer taraftan da Filipinli Müslüman arkadaşlarımızla sohbet ediyoruz. Filipinli arkadaşlarımız bize bir zamanlar nüfusunun tamamına yakını Müslüman olan Manila’nın sömürgeci İspanyollar tarafından zorla nasıl Hıristiyanlaştırıldığını anlatıyorlar. Manila’nın, Filipinli Müslümanların acı dolu hikâyesini dinledikçe içimize hüzün çöküyor.
Yemeklerimizi yedikten sonra ben garsondan hesabı getirmesini istiyorum. Garson hesabı getirince defterin arasına parayı koyup kasaya gönderiyorum. Kısa bir süre sonra garson tekrar yanımıza gelip biraz önce ödediğim parayı eksiksiz bana geri veriyor. Bunun üzerine Celal de ben de şaşırıyoruz ve neler oluyor diye birbirimize bakıyoruz. Niçin parayı eksiksiz geri getirdiğini sorduğumda, gayet güzel Arapça konuşan Filipinli garson, sizin hesabınız ödenmiş diyor. Yanımızda oturan iki Filipinli Müslüman’ın dışında kimseyi tanımadığımız Manila’da bizim hesabımızı kim öder? Garsona büyük bir merakla hesabın kim tarafından ödendiğini soruyorum. O da hesabın kim tarafından ödendiğini bilmediğini; fakat lokantanın sahibinin kendisine bizden para almamasını tembihlediğini söylüyor. Ben de bunun üzerine garsona lokantanın sahibinin kim olduğunu soruyorum. Garson birkaç masa ötemizde keyifle nargilesini çeken bir adamı gösteriyor.

Hemen masadan kalkıp gösterdiği adamın yanına gidiyorum.
Önce selam veriyorum ve tanışıyoruz. Ailesi İsrail işgali nedeniyle topraklarını terk etmek zorunda kalan, bundan dolayı da Ürdün’de doğup büyüyen bir Filistinliymiş. O da bana “Siz Türk’sünüz değil mi?” diye soruyor. Ben “evet” deyince başını sallayarak “demek ki yanılmamışım” diye ekliyor. Ben bir an önce hesabın kim tarafından ödendiğini öğrenmek istiyorum. Bundan dolayı lokantanın Filistinli sahibine “Bizim hesabı kim ödedi?” diye soruyorum. O da gülerek “Sizin hesap Davos’ta Erdoğan tarafından ödendi. ” diyor. Şaşırıyorum, ne diyeceğimi bilemiyorum. Âlem-i İslam’ın; Gazze’nin, Kahire’nin, Saraybosna’nın, Şam-ı Şerif’in sokaklarında adeta bir efsaneye dönüşen ve gezdiğim 60’a yakın ülkede mazlumların kendisine hep hayır duaları ettiğine şahit olduğum Erdoğan burada da karşıma çıkıyor. Bir kez daha, bu sefer de Türkiye’ye uçakla 11 saat uzaklıkta olan Manila’da içim gururla doluyor. Erdoğan’ın liderlik ettiği bir ülkenin, Türkiye’nin vatandaşı olmaktan sevinç ve onur duyuyorum. Bir ara lokantanın sahibine az da olsa bir şeyler bırakmak istediğimizi, bizim paramızın Filistinli bir kardeşimizin cebine girmesinden mutlu olacağımızı söylüyorum. Bunun üzerine o da bana aynen şöyle cevap veriyor: “Bu yemeği size Erdoğan’ın ikramı olarak düşünün ve Erdoğan’ın kıymetini iyi bilin. Erdoğan Filistin davasına, tüm mazlumlara sahip çıktı ve bütün Müslümanlara umut oldu. Ben size bir yemek ısmarlamışım çok mu? İslam dünyasının hiçbir ülkesinden umudumuz yok. Bizim için tek umut sizsiniz, tek umut Türkiye… Erdoğan’ı, bizim umudumuzu lütfen iyi koruyun”

Hanımkız'ın Not DefteriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin