Bin yıllık geçmiş, Safkan'ın geleceği olmalıydı. Başını yerden kaldırdı ve gözlerini Darkfire'nin ateş girdabına dikti. Bütün gücünü topladıktan sonra kahraman bir savaşçı edasıyla bağırarak karanlığın üzerine doğru koşmaya başladı.Darkfire daha ne olduğunu anlayamadan Safkan, bir kurt gibi cehennem kapısından içeri atıldı. Cehennem çukuruna düşerken, hızla dönen bir girdabın içinde yavaşlayan zamana karşı gelmeye çalıştığını farketti. Gözlerini açtığında ilk gördüğü şey gökyüzünde uçan siyah pelerinli karanlık ruhlar oldu. Rüzgarın dalgalandırdığı siyah ve uzun pelerinleri ölüm kokuyordu.Sendeleyerek ayağa kalktı Safkan ve etrafına baktı. Göz alabildiğine düz ve kurak bir çölün ortasında gibiydi. Gökyüzü koyu kızıla bürünmüştü ve sıcak esen bir rüzgar vardı. Toprağından alevler yükselen bir mezar gördü karşısında. Sanki yeryüzü, yeraltına batmış gibiydi. Gökyüzünde güneş kaybolmuş ve geriye sadece koyu kızıl ışığı kalmıştı. Bir de karanlık.
Mezarın hemen yanında yerden göğe kadar uzanan siyah bir duman yükseldi. Darkfire evine dönmüş olmanın verdiği cesaretle daha da güçlü bir hale gelmişti.Yılan kolları başını gökyüzüne dikti ve karanlığın efendisi korkunç sesiyle haykırdı.
-"Aquero Kerberos !"
Koyu kızıl gökyüzünde dolaşan karanlık ruhlar hızla ordan uzaklaşmaya başladılar. Kara bulutlar bir araya toplandı ve kulakları sağır edercesine bir gürültü koptu gökyüzünde.Ardı ardına şimşekler çakarken esen sıcak rüzgar yerini fırtınaya bırakmıştı.
Safkan arkasını döndüğünde gördükleri karşısında dehşete kapıldı. Üç başlı dev bir yaratık nefes nefese gözlerinin içine bakıyordu. Koyu siyah tüyleri ve iri ayakları vardı. Üç başı ayrı haraket ediyor ve dişleri dik yamaçlı kayalıklar kadar korkunç görünüyordu.
Kerberos, üzerine doğru koşarken Safkan ellerini de kullanarak dört ayaklı bir hayvan gibi hızla kaçmaya başladı. Darkfire yarattığı canavarı büyük bir zevkle izliyor gibiydi. Safkan, Kerberos'un ölüm kokan nefesini hissediyordu kaçarken ve cehennemin tam ortasında karanlık bir ormana dalmıştı. Ağaçların arasında hızla koşarken karşısında Kerberos'un giremeyeceği kadar küçük bir mağara gördü ve içeri atladı. Mağaranın dışında kalan yaratık bir kafasını içeri sokmaya çalışsa da başaramadı ve Safkan nefes nefese karanlığın ortasında kaldı. O kadar hızlı koşmuştu ki kalp atışları zifiri karanlığın ortasında mağaranın duvarlarında yankılanıyordu.Sıkışıp kaldığı bu mağaradan nasıl çıkacağını düşünürken kâbuslarında duyduğu buğulu kadın sesi yankılandı yine.
-"Si vis pacem, para bellum !"
Karanlık mağaranın orta yerinde bir tüy gibi havada uçuşan, dağınık, beyaz bir ışık belirdi. Toz parçaları yavaş yavaş birleşti ve yerden ışıkla yükselen beyaz elbiseli bir kadına dönüştü. Bu elbise Greywolf'un bodrum katında bulduğu, Zavia'nın kanlı elbisesiydi.Ve, ve bu ışıkla gelen kadın Zavia'dan başkası değildi. Annesini gören Safkan neye uğradığını şaşırmıştı.
-"Wolf,bütün bu olanları anlamakta zorluk çektiğini biliyorum.Stone ve ben Lupa'nın soyundan geliyoruz. Sen bu yüzden savaşçı Safkan olarak seçildin. Gördüğün kabusların sebebi damarlarında dolaşan kanın ruhunu ele geçirmesiydi." Dedi Zavia.
-"Anne, bunu yıllarca neden sakladınız benden ! Neden beni kâbuslara mahkûm ettiniz !"
-"Çünkü senin seçilmiş Safkan olduğundan emin olmalıydık ve bu ancak 18 yaşına girdiğinde ortaya çıkacaktı. Bizi kurtarmak için bütün korkularına rağmen bodrum katına geldiğinde asil kan ruhunu tamamen ele geçirdi ve sen seçilmiş Safkan olduğunu kanıtladın. Bu yüzden Darkfire, ilk fırsatta seni yok etmek için karşına çıktı."
-"Ama nasıl ? Siz nasıl kurtuldunuz oradan ? Babam nerede ?"
-"Biz aslında orada hiç olmadık. Bu senin sınavındı Greywolf." Dedi Zavia ve sustu.
-"Babam nerede dedim !"
-"Ben savaşçı değilim oğlum.Beni sadece ihtiyaç duyduğunda görebileceksin. Baban ise çok güçlü bir savaşçı ve birgün elbet karşılaşacaksınız. Şimdi seni buradan çıkarmam gerek, Darkfire her an gelebilir."
-"Buradan çıkabileceğimizi zannetmiyorum anne"
Zavia, mağaranın duvarında yavaşça ellerini gezdirirken fısıldamaya başladı.
-"Nihil novi sub sole"
-"Nihil novi sub sole"
Hafif bir sarsıntıdan sonra çıtırtılar gelmeye başladı ve küçük taşlar dökülürken bir çift göz ve bir ağız belirdi duvarda. Kayanın üzerinde beliren ağız boşluğundan siyah ve parlak kabuklu bir akrep çıkarak karanlıkta kayboldu.Safkan annesinin yaptıklarını hayranlıkla izliyordu ve kaya gözlerini açtıktan sonra konuşmaya başladı.
-"Zavia, benden yardım isteyecek kadar zor durumda olman çok hoşuma gitti." Dedi gülerek.
-"Yapma Romelus, geçmişi konuşmanın sırası değil."
-"Beni lanetlediğin günden beri seni bekliyordum. Sonunda karşımdasın Zavia."
-"Romelus, Kerberos Safkan'ın peşinde ve bize yardım etmek zorundasın. Lupa için bunu yapmak zorundasın."
-"Safkan seçildiğine göre Lupa'da dönmüş olmalı" dedi heyecandan sesi titreyen Romelus.
-"Evet, Lupa döndü ve onun bedeninde ete kemiğe büründü. Şimdi sen bize yardım etmek zorundasın Romelus !" diye bağırdı Zavia.
Bu sözlerin ardından Romelus'un konuştuğu kaya büyük bir gürültüyle ortadan ikiye ayrılmaya başladı. Kayanın ortasında oluşan yarıktan dışarı bir ışık yayılıyordu. Safkan daha yakından bakmak için öne doğru eğildi ve elini ışığa doğru uzatıp onu aldı.
-"Elinde tuttuğun şey Ekskalibur kılıcı evlat. Kerberos'u yok edebilmek için bu kılıçla üç başını kesmen gerekecek.Eğer korku duyarsan Ekskalibur ellerinin arasından yavaş yavaş kaybolacak. Gerçek bir savaşçı asla korkmaz." Dedi Romelus ve kaya eski haline dönüştü.
-"Greywolf, bunu başarabilirsin. Sen gerçek bir savaşçısın oğlum. Lupa seninle beraber ve ne zaman ihtiyacın olursa ben de yanında olacağım." Dedi Zavia endişeli bir ses tonuyla.
Safkan, sıkıca tuttuğu Ekskalibur'un ışığına hayranlıkla bakarken cesaretini topluyordu ve mağara girişine doğru ağır adımlarla ilerlemeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAFKAN
Fantasy#55 in Fantastik 'Geçmişin, geleceğin olacak. Yeryüzü, yeraltına battığında.Güneşin kaybolacak. Işığın karanlığında.' * Herşey bu sözlerle başlamıştı. **Kâbus içinde kâbus döngüsüne saplanmış ve gerçeklik algısını kaybetmiş bir çocuk. ***Ölü Ruh'lar...