Hayatımızda bazı insanlar vardır ya. Uğruna kurşun atıp kurşun yiyebileceğin. Üzüldüklerinde yıkıldığın, mutluluklarıyla uçtuğun insanlardan bahsediyorum. Hani adlarını duyunca yüzünde istemsiz bir gülümseme belirir ya. Birlikteyken bir günü bir yılmış gibi dolu dolu yaşadığın ama günün sonunda daha bir dakika geçmiş gibi hissettiğin insanlar. Aklınızda en az bir isim belirdi değil mi? Heh işte o insanlar iyi ki varlar, iyi ki olmuşlar, iyi ki olacaklar. Sadece bedenen değil; hatrımızda, aklımızda, anılarımızda iyi ki olacaklar.
Ben Asena, Asena Korkmaz. Sabah saatin 4.30'u ve ben sahildeyim. Sebebi mi? Bilmiyorum. Düşünüyorum sanırım. Evet sadece düşünüyorum. Bu beni huzurlu hissettiriyor. Yaşadığımı hissediyorum. Ruhum dinleniyor. Bir tarafta su dalgalarının kıyıya vurmasıyla oluşan o rahatlatıcı ses, diğer tarafta denizin o eşsiz kokusu...
Ama bir söz vardır bilir misiniz; "Her güzel şeyin bir sonu vardır.". Bu sözü desteklercesine Telefonum çalmaya başladı. Az önce huzurdan bahsetmiştim değil mi? Unutun onu! İnsanı saat 4.30 da bile rahat bırakmazlar mı arkadaş!
Israrla çalan telefonumu elime aldım. Uğur arıyordu. Uğur kim mi? Hani başta bahsettiğim o "Bazı İnsanlar" var ya. İşte Uğur onlardan yalnızca bir tanesiydi. Ama birazdan benden çok büyük fırça yiyecekti. Kim kimi sabahın köründe arar ki?
Ha sen sabahın köründe kalk sahile git ama sorun çocuğun bu saatte araması olsun.Ben de seni seviyorum canım iç düşüncem.Daha fazla beklemeden telefonu açtım.
"Allah aşkına sabahın 4.30'un da beni neden ararsın Uğur ya! Neden yani? Hangi dağda kurt öldü? Hangi güneş batıdan doğdu? Son okyanus mu kurudu? Son balık mı öldü? Neden ya neden!"
"Hey, hey, hey! Sakin ol şampiyon! Ben de zevk almıyorum hani sabah sabah senin o güzel ağzından böyle güzel sözcükler duymaktan. Ama durum acil. Yirmi dakika içinde okulda olman lazım. Uç, kaç, kop bir şey yap yirmi dakika içinde burada ol lütfen. Sana ihtiyacım var."
Dediğinde konuşma bitmişti. Tekrar aradım ama telefonu kapanmıştı. Aklıma bir sürü soru gelmesine rağmen soru düşünebilecek halim yoktu. Okulla sahil arası kısa bir mesafeydi. Sonuç olarak okula vardığımda okulun bahçe kapısına sırtını dayamış, yerde oturan bir Uğur karşıladı beni.
"Uğur! Oğlum iyi misin? Bir yerine bir şey mi oldu?".
Ben sorularımı sıralarken Uğur umursamaz bir şekilde ayağa kalktı ve yanıma geldi.
"Şşşt! Sakin ol kiddom. Ben iyiyim bak. Sıkıntı yok. Şimdi senden bir şey isteyeceğim.".
"Uğur sen benimle dalga mı geçiyorsun? Ne kadar endişelendim senin haberin var mı eşek herif?".
Sözlerimi sıralarken aynı zamanda Uğur'un sırtına vuruyordum. Uğur artık dayanamamış olacak ki sonunda kollarımı tuttu.
"Lan kızım bir sakin, bir dur. Aaaaa bu kadar stres bünyeye zararlı canım. Sana ihtiyacım var diyorum sen beni dövüyorsun. Bak şimdi sen bana yardım et ben sana sonra açıklayacağım her şeyi. Tamam mı?".Sonunda nefes alış-verişim düzene girmiş ve biraz olsun beyin fonksiyonlarım çalışmaya başlamıştı. Yüzümü buruşturdum. Ciddi söylüyorum bu çocuk olmamış bunu bozsunlar bir daha da yapmasınlar.
"Bana 'Anan seni niye doğurmuş?' bakışları atma da yardım et kadın! Benim on dakika içinde konferans salonunda olmam lazım."
"Şu anlık soru sormayacağım ama sonra ebeni belleyeceğim Uğur. Şimdi söyle. Nasıl yardım etmem gerekiyor?".
"Şimdi bebek, şu kapıyı açıyoruz ki bu yakışıklı çocuk içeri girebilsin." Dedi okulun bahçe kapısını göstererek.
Okulun bahçe kapısı; aslında sürgülü bir açık otopark kapısı gibiydi. Yalnızca bir bölümü normal kapı olarak tasarlanmıştı o da kilitliydi. Kapıya doğru yürüdüm. Normal kapının üzerindeki asma kilidi biraz kurcaladıktan sonra Uğura döndüm.
"Kapıyı açarsam ne vereceksin lan."
Gözlerini kısarak bana baktı.
"Seni şiddetle kınıyorum insan yavrusu. Aşk olsun yani. Bir iyilik yapacaksın onun da karşılığını mı istiyorsun?".
"İyiliğimin ödülü değil canım" dedim ve otopark kapısı gibi olan kısmı kendime çekip sola doğru ittirerek kapıyı açtım. "Salaklığının cezası."
İnanamayan gözlerle bir bana bir otopark kapısına baktı.
"Sen, sen cadısın kızım sen. Ben ikna oldum yani. Tövbe estağfurullah.". Bu haline güldüm.
"Peki aptal oğlan hadi bahçe kapısını açtık, okul binasının kapısını nasıl açacağız?". Bilmiş bir gülümsemeyle cebindeki anahtarı çıkardı.
"Okul Müdürcüm Mehmetcim Beycim'in çok dikkatsiz olduğunu söylemiş miydim?". Bu sefer şaşkınca bakan bendim.
"E hadi o zaman" dediğimde okula doğru koşmaya başladı. Arkasından ben de koşmaya başladığımda aniden durdu ve benden tarafa döndü.
"Bekle, bekle sen nereye gidiyorsun?"
"Seninle geliyorum Uğur? Nereye gideceğim!"
"Sen hiçbir yere gelmiyorsun canikom. Gidiyorsun okulun karşısındaki banklardan birine oturup beni bekliyorsun ben hemen geliyorum.".
"Olduuu. Sen bu saatte okula gireceksin bi boklar karıştıracaksın ben de seni yalnız bırakacağım öyle mi?".
"Ayyynen öyle. Ya başıma en fazla ne gelebilir Allah aşkına Asena? Geliyorum ben hem hani bana zorluk çıkartmayacaktın sen?".
"Zorluk çıkarmayacağım demedim, soru sormayacağım dedim.".
"Offf Asi. Okula gidip geleceğim alt tarafı ya. Hadi bakalım sen okul dışına hadi.".
"Off Uğur. OFF.".
"Ben de sana bayılıyorum canım arkadaşım. İyi ki varsın.". Deyip okula doğru koştu yine. Diretmedim daha fazla. Uykum vardı zaten. Okulun karşısındaki masalı çardakların birine -Burası okuldan sonra hep geldiğimiz banktı.- oturdum ve kafamı masaya koyarak gözlerimi kapattım.
***
"Senin bu saatte okulda ne işin var lan!? Ne zıkkım yapıyordun içerde?".
Gözlerimi bağrışma sesleriyle açtım. Kafamı hemen kaldırıp etrafıma bakmaya başladım. Ama görmeyi beklediğim kesinlikle Güvenlik Görevlisi Mehmet Abi'nin elinde sallandırdığı bir Uğur değildi. Hemen yanlarına koştum.
"Mehmet abi ne yapıyon sen ne yapıyon ya.".
Mehmet abi şaşırmıştı ama belli etmemeye çalışarak yakalarından tuttuğu Uğur'u bırakmadan bana döndü.
"Asena? Senin ne işin var burda?".
" Ya abim bırak bi çocuğu anlatıcaz her şeyi biz birlikte geldik zaten Uğurla.".
Mehmet abi bir bana bir Uğur'a baktı ve Uğur'un yakalarını, sonunda ,bıraktı. Ama sonra bize imayla bakmaya başladı.
"Siz, ikiniz... Ne iş?" Dediğinde Uğurla birbirimize bakmaya başladık. Çünkü sesindeki imayı herkes anlayabilirdi.
"E yuh ama abi ya!"
"Dünya ahiret bacım!" dedik aynı anda. Mehmet abi anlamlandıramadığım şekilde rahatlamış görünüyordu. Sonra kendini toparladı.
"Abim, yakışıklı abim benim kendimi açıklamaya zamanım mı oldu? Deyip telefonunu eline aldı Uğur. Ancak atladığımız çok ufak bir nokta vardı. Uğur'un telefonu ben sahildeyken beni aradığında kapanmıştı.***
Ehm. Öncelikle selam! Nasılsınız, İyi misiniz henüz olmayan okuyucularım? Umarım iyisinizdir. Bu bölümü okuduğunuz için teşekkür ederimmm. Her zaman mutlu olmanız dileğiyle.
^3^ ♡♡♡♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAZILARI
Humor"Sızlarım sızıma nağmeler dostlarım var kışıma renk veren." "Hayatta bazı insanlar vardır..."