chapter three

232 24 13
                                    

Gözlerimi açmak istiyordum ancak acı o kadar yoğundu ki bunu beceremiyordum. Şakağımdan başlayan sancılı bir ağrı çeneme, oradan da enseme kadar uzanıyordu. Acıdan dişlerimi o kadar sıkmıştım ki çene kemiğim sızlıyordu.

"Uyanıyor, uyanıyor!" Duyduğum bu sesle kirpiklerim kıpraştı. Elimi tutan bir elin varlığını hissediyordum. Yumuşak ve küçük bir el. Evet, bu Kevin'dı. Az önce konuşan da oydu. "Mira hala, gözlerini aç hadi!"

Kirpiklerim yavaşça aralanırken şakağımda hissettiğim baskıyla boğukça inledim. Biri kısık sesli bir küfür savurdu. Birkaç kez bulanık gören kirpiklerimi kırpıştırdım. Kevin hemen solumdaydı fakat sağımı göremiyorum. Çünkü biri şakağıma soğuk bir şey dayamıştı.

"Hastaneye gitmeye gerek kalmadı." dedi yabancı bir ses rahatlayarak nefesini verirken. Başımı sağa çevirdiğimde şakağıma küçük bir buz torbası dayayan kişi de hafifçe geri çekildi.

Kaşlarımı çatarak onu izledim, bu yüzden alnıma ağrı girmişti ama umursamadım. Yaşıt göründüğüm, ela gözlü, kahverengi dalgalı saçları vardı ve ense traşına sahipti. Üzerinde beyzbol formasından vardı.

"Merhaba." dedi gözlerini kaçırarak. Buz torbasını tutmayan elini ensesine götürdü çekimser bir ifadeyle. "Beyzbol antrenmanı sırasında vurduğum top sahanın dışına çıktı ve lanet bir tesadüfle başına çarptı. Gerçekten özür dilerim."

Duyduğum bu cümlelerle zihnim toparlanmaya başlıyordu. Evet, söylediği gibiydi. Kevin ile birlikte beyzbol sahasının yanından geçerken orada bir maç döndüğünü fark etmiştim. Kevin adımı seslendiği sırada başıma öyle sert çarpmıştı ki küçük top, başımın da topla birlikte uçup gideceğini sanmıştım.

Elimi kaldırarak başıma yasladım ve bulunduğumuz yere baktım. Topu kafama yediğim kaldırımdaydık. Sırtım ağaca yaslıydı, bacaklarımı ileriye doğru uzatmıştım. Başımda tanımadığım birçok kişi vardı ve neredeyse hepsinin üzerinde beyzbol formalarından vardı.

"Beyin kanaması geçiriyor olabilir." dedi içlerinden biri. "Bence hastaneye gitmeli."

"Gerek yok." dedim ayağı kalkmaya çalışırken. Başıma buz torbası tutan çocuk benden önce davranarak kolumdan tuttu ve ayağı kalkmama yardım etti. Dengemi korumak için elimi ağacın gövdesine yaslayarak soluklandım. "İyiyim ben," Bakışlarım Kevin'a döndü. "Gidelim Kevin."

Kevin'ın elini tutarak onlara arkamızı dönmüştük ki ela gözlü çocuk kolumdan tutarak bizi durdurdu. "Uyanmış olabilirsin ama beyin kanaması geçiriyor da olabilirsin. Topa çok sert vurdum. Hastaneye götüreyim seni."

Kaşlarım hiddetle çatıldı. Kolumu, çocuğun elinden kurtardım. "Gerek yok dedim." Demek kafama topu atan ve beni de topla birlikte uçurmak isteyen çocuk buydu. "Baksana, bir dahakine daha yavaş vurursan tekrar birilerini hastaneye götürmeye zorlamazsın. Nasıl fikir?"

Onun da benim gibi kaşları çatıldı. "Topa vuruş hızımı ayarlayamıyorum ne yazık ki." Alaycıl tavrına karşılık kaşlarım havalandı. "Sahanın etrafında dolanmak pek mantıklı değil bildiğim kadarıyla."

"Şimdi suçlu ben mi oldum?" dedim dalga geçercesine gülerek. "Sahanın etrafında kaldırım var, hani yayaların rahatça yürüyebildikleri şu yer var ya! Ayrıca tribünlerde de insanlar vardı! O top benim yerime Kevin'ın da başına gelebilirdi! Nasıl bu kadar dikkatsiz olabiliyorsun aklım almıyor!"

Bakışları bir saniyeliğine Kevin'a kaydı. Çok ufak bir an gözlerinde korkuyu gördüğüme yemin edebilirdim. "Tamam, üzgünüm. Şimdi seni hastaneye götürmeme izin verecek misin?"

Histoire D'amour | Jaden Walton Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin