O gün Kennenberglerin kapısını çalan ilk kişi San değildi.
Kasaba ormana çok yakındı. Neredeyse büyük bir ormanın hemen girişinde duruyordu. Bu yüzden burada ayı, çakal, kurt gibi vahşi hayvan saldırıları olası vakaların başında gelirdi.
Bunun için kasabada tamamen bu tarz olaylara karşı tedbir almak ve bu tarz vakaların önüne geçmekle görevli sahip avcılar ve bekçiler vardı.
Johnen ailesinin çocukları bu görevleriyle bilinirdi. Onlar gibi pek çok gencinden yaşlısından erkek kasabanın güvenliğini sağlamak için ava çıkardı.
Johnenların en büyük çocuklarından olan Jongho aralarında bu işi en ciddiye alanlardan biriydi. Onu kasabada bulmak biraz zordu. Gün içinde çoğunlukla avda olur, vaktinin büyük bir kısmını ormanda geçirirdi.
Bu yürekli genç adamın her ne kadar ağır, gözü pek ve sert kabuklu bir yapısı olduğu düşünülse de bu ağırlığın sebebi yalnızca sorumluluğun onun için eğlenceden her daim önce gelmesiydi. Bunun dışında şefkatli ve iyi yürekliydi. Kasabadaki herkesin güvenliğini sağlamayı kendine görev bilmişti. Güçlü sezgileri ve koruma içgüdüleriyle birlikte kasabanın sınırlarında bir bekçi köpeği misali bekliyordu.
Herkese dostça yaklaşır ve onları sevindirmekten büyük bir zevk alırdı. Onu tanıyan herkes onu sadık ve vefalı bir dost olarak bilirdi. Buna rağmen vaktinin büyük bir çoğunluğu ormanda geçirdiği için pek de kasaba sakinleriyle içli dışlı olduğu söylenemezdi. Bu yüzden her ne kadar düşünceli, düzenli, sorumluluk sahibi, hedefe dönük ve azimli olsa bile çekingen bir yapısı vardı. Sadece yakın olduğu birkaç kişiyle uzun uzun konuşurdu.
Sakin ve mütevazıydı. Mantıklı ve gerçekçi hareket ederdi. Sabırlı ve anlayışlıydı. Her bir bireyini ailesinden saydığı kasaba sakinlerine karşı korumacılığı herkesçe takdir edilirdi. Güçlü bir iş ahlakına sahipti ve yapılması gereken herhangi bir işin sorumluluğunu hiç düşünmeden üstlenirdi ve bunları yerine getirirken son derece doğru, sistemli ve titiz çalışırdı. Yani anlaşılacağı üzere Jongho'nun işi sadece vahşi hayvanlarla değil bütün olası sorun ve tehditlerleydi. O kadar mükemmel bir sağduyusu vardı ki tek kişilik bir polis teşkilatı gibiydi.
Kimse inkâr edemezdi ki onun bu kasabadaki insanların mutluluğu, güvenliği ve refahına büyük bir katkısı vardı. Herkesi önemser, iş arkadaşlarını ve dostlarını her zaman desteklerdi. İhtiyaç içinde olan ve sıkıntı çeken insanlarla iyi ilişkiler kurar ve onlara bir abi şefkati göstererek her birine sıcak yaklaşırdı.
Kasabadakiler sırf bu yüzden ona Hilarion* diyordu.
*Yunanca, mutluluk veren, sempatik, dost canlısı
Kasabada bu kadar sevilmesine rağmen Jongho genelde perde arkasında çalışırdı. Dikkat çekmekten ya da herkesin ilgi odağı olmaktan hoşlanmazdı. Kimsenin ona göz kulak olmasını istemez, kendi yapabileceği hiçbir şeyi bir başkasına yaptırmazdı. Kararlarını kendi verir hedeflerini kendi seçer ve kimsenin işine karışmasına izin vermezdi. Otoriteye saygı duyar, duymayanlara ise akıl erdiremezdi.
Kemerinden hançerini, sırtından ok çantasını ve yayını ayırmazdı. Sevgisini tamamen karşısındakilerin ihtiyaçlarını dikkatle inceleyerek gösterirdi. Konuşmaktan çok düşünürdü. İç dünyası zengindi. Herhangi bir konuda yön belli değil veya bulanıksa çok tedirgin olurdu.
Bu tedirgin zamanlarında Jongho'nun güler yüzünden pek bir eser kalmazdı.
O gün o zamanlardan biriydi.
Yayını indirip gözlerini kısarak karşıya baktığında onunla birlikte ava çıkan yanındaki meslektaşları ona şüpheyle baktı.
"Ne oldu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
giselle ou les willis || sansang
FanfictionVililer; onlar ki ihanete uğramış ruhlar, onlar ki kelebek ömürlü kırılgan yürekler... Onlar ne ölü ne de diri. Zira ihanetin bıçağı bir kere kalplerine saplandı mı ölüm onlar için neydi ki? Onlara Vili diyorlardı ve artık bir hayaletten başka bir ş...