4. HABER

2.5K 27 1
                                    

Efser'in odasında bir oraya bir buraya giderken saatlerce kimseden haber alamamanın endişesi vardı üzerimde. Gündüz yerini geceye bırakırken kararan havanın kasveti sarmıştı her yanımı. Tabi İzgü'nün söyledikleri de bunun başlıca sebeplerindendi.

"Karşısındaki ne kadar ileriye giderse..."  diyerek cevaplamıştı sorumu. Bu tahmin ettiğimden de kötü bir cevaptı. Çünkü bilhassa dedemin ne kadar ileri gidebileceğini biliyordum ve Efser'in ondan geri kalmaması... Kesinlikle kıyamet alametiydi. 

  Efser evden gittiğinden beri telaşla oradan oraya koşuyordum. Başta kapıdaki adımların yanına gitmeyi düşünsem de sonradan bir işe yaramayacağının farkına varmıştım. Elbette ki Efser gitmeden önce hepsini tembihlemişti. Dışarıya adım atmayı bırak burnumun ucunu bile çıkaramıyordum ki.  İzgü ise bu koşuşturmamı cips yiyerek izlemişti. Arada beni yatıştırmaya çalışsa da benden yanıt alamayınca vazgeçmişti. Şimdi de salonda film izliyor olmalıydı. Bense dışarıyı izlemekten yorulunca Efser'in odasına çıkıp uyumayı denemiştim ama hiçbir işe yaramamıştı. Çünkü gözümü her kapattığımda zihnime dedemle Efser'in karşılıklı dururken ki hali düşüyordu ve ben endişeyle tekrar aralıyordum gözlerimi. 

  Dışarıdan gelen motor sesiyle pencereye koştuğumda sadece iki araba olması beni fazlasıyla şaşırtmıştı. İri vücuduyla karizmatik bir şekilde arabadan inen Efser direk olduğum yere bakınca irkilmemek için zor tutmuştum kendimi. Gözleri gözlerimdeyken sertçe kapattı indiği arabanın kapısını.  Bakışlarında gördüğüm duygular kesinlikle olumlu şeyler değildi ve dedemin beni almaya gelmemesi kötüye işaretti.  

  Efser gözlerini gözlerimden çekerek eve girdiğinde onun yukarıya çıkmasını beklemeden aşağı indim.  Merdivenlerin başına geldiğimde İzgü'yle sarılıyordu. Adım seslerim bakışlarının bana çevrilmesine sebep olurken 

"Ne oldu? Dedem nerede?" diye sordum. Olduğum yerde öylece durmaktan vazgeçip aşağı indiğimde karşısına dikilip cevap vermesini bekledim. Kaşlarını çatarak

"Dedenin geleceğini de nereden çıkardın?" diye karşılık verdi. Bu sefer benim kaşlarım çatılırken

"Nasıl yani, dedem beni almaya gelmeyecek mi?" dedim.  Ciddiyetini bozmadan ellerini ceplerine soktuğunda üzerine yapışan gömleğinden kaslarının hareketlenişine şahit oldum. Dikkatimin dağılmaması için büyük bir çaba sarf ettim. Şu an bundan çok daha önemli bir konu vardı ve ben gözlerime sahip çıkmalıydım.

"Dedenin seni almak istediği doğru fakat bir süre daha buradasın." Umursamazca söylediklerinin ardından arkasını dönüp merdivenlere yöneldiğinde birkaç saniye donakaldım. 'Bir süre daha buradasın' da ne demekti? Şaşkınlıkla aralanan dudaklarımdan kesik bir soluk kaçarken  söylediklerini idrak etmeye çalıştım. Karşımda dün geceki Efser yoktu ve bu hiç iyi değildi.

Azıcık da olsa kendime geldiğimde arkasından koşarak ona yetişmeye çalıştım. Odasına girerken aralık bıraktığı kapıdan içeri geçtiğimde gömleğinin düğmelerini çözüyordu. Göz ucuyla bana bakıp işine devam etmesiyle varlığımı görmezden geldiğini belli ederken sinirlenmeye başlıyordum.

"Bir süre daha buradasın ne demek? Dedemle arandaki mevzu beni ilgilendirmiyor, tamam mı? İnat etmeyi bırak da beni evime götür. Yeter bu kadar oyun!"  Üzerinden çıkardığı gömleğiyle üst kısmı tamamen çıplak kalan vücudunu bana çevirdi. Kemerini çözerken bir yandan da bana doğru yürüyordu.

"Her şeyin oyun olduğunu sanacak kadar dünyanın senin etrafında döndüğünü düşünüyorsun. Burada kalacaksın dediysem burada kalacaksın." Pantolonunu da çıkarmasıyla sadece baksırıyla kalırken gözlerimi gözlerinde tutmaya çalışıyordum. Neyse ki sinirim git gide artıyordu da aklım başka yerlere kaymıyordu.

ŞEHVETLİ İNTİKAM +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin