"yeterince gecenin bir yarısı oldu bence hyunjin?"
"yetmez, 1 saat daha."
"offf..."
1 saat sonra
"tamam, maskeni tak lix başlıyoruuz"
"pü, püü, bu biraz fazla tüylü hyunjin!"
yüzünü ekşitip maskeden rahatsızlığını belirttiğinde gözüme ilk defa bu kadar tatlı gelmişti, sütlaç mı sürdün yüzüne lixie? ahh, bunları sonra düşünmeliyim, çok işimiz var şuan.
"höyt, daldın mı lan? hadi başlayalım da bitsin şu iş!"
felixin bu sözleriyle işime odaklanmaya çalıştım. güvenlik kameralarını kontrol etmeliydik.
"felix, şuradaki kamera çalışıyor mu bi baksana canım"
"canım? o ne öyle karı gibi, errrkeğin özüyüz biz jinnie!"
"kaşınma, söyle çalışıyor mu?"
"evet"
silahımı çıkarıp görünürdeki bütün kameraları vurdum. daha sonra da bankanın camlarından birini. artık içeri girebilirdik. felix dikkatini çeken camlara dokunmaktan çekinmiyordu.
"lix! ne yaptığını sanıyorsun sen? parmak izini sikerim senin bizi buldurtmaya mı çalışıyorsun?"
"kaşınıyorum yavrum kaşıyacak mısın?" deyip flörtöz bir şekilde yüzüme yaklaştı. bayağı hem de. kalbim hızlanıyordu. içimdeki öp onu diyen sese karşı koymaya çalışıyordum. gay değilim ki ben? sadece errrkeğin özüyüm.
"şşşt. yiyişmek istiyorsan o sonra olacak bebeğim :)" diyerek onu dudağından ittirdim. sırıtarak uzaklaşıp bankanın içinde gezmeye başlamıştı. gözlerimi ondan alamıyordum. yürüyüşü, bakışları, sesi, her şeyi mükemmeldi.
"hyunjin! büyük kasa burada sanırım!"
hwang, çık şu kafadan, işine odaklan, odaklaann.
"geldim felix!"
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
