Her kese yeniden merhaba,uzun zaman sonra geldim. Fazla tutmadan size iyi okumalar. Hatalar varsa affola.♡
●●●
İnsan her zaman kendini sorgular. Her zaman bir şeyleri yargılar. Peki neden kendimize geçmişi geride bırakmıyorum sorusunu soramıyoruz? Çünkü her zaman geleceğin getirecekleri geçmişte olmuş bitmişden daha fazla korkutur. Korku yalanı, yanlışı tetikler.3 gün sonra.
Gecenin 4’ünde gelen zarftan sonra ne bir haber ne de başka bir işaret vardı. Kafam allak bullaktı. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Universitenin bahçesinde oturmuş etrafı izliyordum. Yanıma biri oturdu. “Peki baba, tamam baba, tamam. Görüşürüz.” Adama taraf döndüm. Benden büyük duruyordu. Pek universite öğrencisine benzemiyordu.
“Yahu kusura bakmayın, babam darlayınca arkadaşlarımın yanında konuşamadım.Etrafda kalabalık.” Gözlerinin altında morluklar vardı. Akıcı konuşmuyordu. İki cümlesinde bile zorluk çektiğini fark edebiliyordunuz. ”Yok sorun değil.” Onu hiç görmemiştim sanırım.
“Sen Eflasın değil mi?” Adımı nerden biliyordu acaba? “Evet de, siz adımı nerden biliyosunuz?” Yüzünde gülümseme oluştu. Garip bir havası vardı. “Yahu senin adını bilmeyen mi var, universiedeki başarılarını her kes konuşuyor.” Böyle bir şeyden haberim bile yoktu.” Ha haberim yoktu bu konuda. Sizin daha önce burda görmemiştim.” Gözüm ellirine kaydı. Bu sıcak havaya rağmen uzun kollu giymişti. Tam da tahmin ettiyim gibi. “Aslinda aynı bölümlerdeyiz. Derslerden dolayı denk gelmemişizdir.” Uyucturucu kullanıyordu.“Ola bilir. Ben gideyim derse girmem lazım.” Çantamı alıp masadan kalktım.”Peki, görüşürüz. Teşekkür ederim.” Vedalaşıp derse girdim.
Otobüs durağına doğru yürüyordum. Birden arka tarftan bir kadın sesi duydum. Yolun diğer tarafında beş altı adamın kadının üzerine yürüdüğünü gördüm. Hızla karşıya geçtim. Arkadan kornaların art arda çaldığını duydum. Bu şu an için pekte önem taşımıyordu. “Burda ne oluyur tam olarak?” Adamlar bir anlık bana döndüler ama sonra önemsemeden önlerine döndüler. “Size burda ne oluyor diyorum?!” Sesimi yükseltince aralarından biri bana yaklaştı. “ Bana bak karı, işine bak.” Yavaş yavaş sinir kat sayım yükseliyordu. “Ne oluyor dedim?!” Adam sabrı kalmamış gibi hemen derin bir nefes aldı. “Kimse benim mahellemde bu kılıkta dolaşamaz!” diyip kadını gösterdi. Bakışlarım kadına kaymadı bile. Adama bakmaya başladım. “Anladın mı? Şimdi kendini çizdirmeden uza!” Sanırım sabrım taşmıştı.
Elini koluma attı ve beni itekledi. Hızla elini yakaladım ve çevirdim. Elini beline atınca göğsüne bir tekme savurdum.Adamlardan biri üzerime yürüdü ve bıçak çekti. “Mikrafonu beğendin mi Wonder bayan?” havaya zıpladım ve eline tekme attım. Neye uğradığı şaşırmasına müsade etmeden yüzüne yumruğu geçirdim.” Hmm kültürlü kabadayılar. Bayan lafı olmasaydı ola bilirdi.” Kenardan biri yüzüme yumruğu geçirmeye çalışınca,kadının çığlığı kulaklarıma doldu. “Niye bağırıyosun kızım? Kulaklarım tutuldu yumrukları duymuyorum.”Hızla elini ağzına kapattı. Adamın elini kavradım ve yere savurdum.
Arkamı dönünce Barış denilen adamın beni itekleyen adama yumruklar savurduğunu gördüm. Bu ne zaman gelmişti be? Geldi kahramanımız işte. Ne kahramanı be iki saattir adamları döven benim. Adamın arkadan Barışa sopa savurduğunu görünce adamı esesinden yakaladım ve yana itekledim. “Ablaya merhaba de bebeğim.” Yumruğu suratına geçirdim. Barış adamın üzerinden kalktı.
2 saat sonra.
“Yahu neyi anlamıyorsunuz kadını zorbalıyorlardı.” Elimi demir parmaklıklara savurdum. “Hay ben sizin ya, elim acıdı.” “Sanki adamları yerle bir eden bu değil.” Sesini duyunca sinirlerim tetikleniyor. Susmak bilmez mi bu adam. “Sakın konuşma her şey senin yüzünden oldu zaten” Hızla bana doğru geldi. “ Ne benim yüzümden mi oldu.” Cümlesini devam ettirecekti ki kapı açıldı. Polislerden biri gelip kapıyı açtı.” Serbestsiniz, buyurun.” Dışarı çıktım. “Oh be sonunda. Bak haklıymışım.” Adam koca bir of çekti.”Dua edin adamlar şikayetçi olmadılar.” “Bir de olsaydılar. Şerefsizler.” O da çıkınca polislere teşşekkür etti.
Kendimi hemen dışarıya attım. Oh be dünya varmış. Hızla yürümeye başladım. “ Hey dur.” Off ne istiyor yine bu. “Ne var başıma açtığın işler yetmedi mi?” Şok içinde bana bakakaldı.” Başına açtığım işler mi? Ben geldiğimde adamların yarısı yerdeydi.” Adamın ne suçu var kız. “Ne halin varsa gör be, bir karakola düşmediğim kalmıştı.” Hızla uzaklaşıyordum ki boynumdan kolyenin kayıp düştüğünün hisettim. Hızla arkama döndüm ve yerden kolyeyi aldım. Kafamı kaldırınca bana baktığını gördüm. Kolyeyi ve ucuna taktığım yüzüğü aldım ve hızla ordan uzaklaştım. Bu gün yeterince başıma iş almıştım.
Hayat bize her zaman küçük oyunlar oynar. Ve haberimiz olmadan bizi oyunun mahlupu yapıp,kendini kazanan ilan eder. Küçük oyunlarına küçük piyonlar katar. Ya ireli adımlar vezir olursun, ya geride kalıp rezil. Bir de şah olmak vardır. Mat olana kadar şah olmadığının farkına varmaz. Hoş ,farkına varanların şah olmasına gerek kalmaz.
Kapının önüne gelince paspasın üzerinde yeni bir zarf gördüm. Hayra alamet değildi bu zarflar. Geçen seferki gibi siyah, aşağı kısmında yarım kanatlı zümrüdüanka olan bir zarf. Hızla açtım ve kağıtta yazan yazıyı okudum.
“Şah olmak kolay mıdır? Vezir mi olacaksın, rezil mi?”
Eve gelmişdim ve kızlarla sofrayı hazırlamış yemek masasına kurulmuştuk. “Eee kızlar yeni haberler var mı?” Gönül hemen üzgün moda geçti sanırım bir şeyler olmuştu. “Gönülüm ne oluyor?” Damla hızla bana döndü ve kaş göz yaptı. Bir şeyler yolunda gitmiyordu galiba. Şimdilik bu konuyu kapatmaya karar verdim. Elbet anlardım ne olduğunu.
“Şeey size söylemem gereken bir şey var.” İkimizde Damla’a döndük. Noluyu? “Evet seni dinliyoruz yine naptın?” “Ben şey.. Imm şeey” Ne haltlar karıştırıyo bu kız? “Bana hemen birini bulmanız lazım” Gönülle bir birimize döndük. Ne saçmalıyordu bu kız.” Ney nasıl yanı birini bulmak?” Sorduğum soruyla iyice gerildi.” Kızım lafı ağzında gevelemesene, söyle hadi” “Ya abartmandaki Fadime halayı biliyorsunuz tuturdu işte seni oğluma alayım. Akşam geleyim istemeye. Bende benim nişanlım var diye yalan söyledim.” Bu kızın zekası beni yerlere vuruyordu. Allah aşkına bu nasıl bir yalan şekliydi.
“Kızım sen salak mısın, neden böyle bir yalan söylüyorsun?” Gönül kahkaha atmaya başlayınca, Damla iyice çıldırdı. “Ya ne yapabilirim yapıştı bırakmıyor. Oğlu da zaten ayrı manyak.” İkimizde gülmeye başlayınca “Yahu gülmeyin, ben burda derdimi anlatıyorum.” Diye sızlanmaya başladı. “ Biz böyle bir şey yapsak kellemiz gitmişdi çoktan.” Ofladı baya kötü durumdaydı oh olmuştu ona ne diye böyle bir yalana kalkışıyordu.
“Tamam be boş verin hal ederiz bir şekil ağız tadıyla yemek yiyelim.” İkimizde Gönüle hakk vererek yemeye devam ettik.
“Efla eve alıncak şeyler baya birikti acilen alişverişe çıkmalıyız.” Yine bize iş çıkmıştı. Offf.”Tamam ben gider yaparım. Listeyi hazırladım mı en azından?” “Evet hazırladım masanın üzerinde. “ Listeyi alıp, spor ayakkabılarımı giyip dışarı çıktım.
Bütün alışverişi yapmış eve dönüyordum.Asönsere inince kapının önüne geldim. Noluyurdu burda? Kapı açık duruyordu. Hızla eve girdim. “Gönül, Damla nerdesiniz?” Hayır, hayır düşündüyüm şey olmuş olmasın. Hızla dışarı çıktım. Merdivenlerden inip kendimi dışarı attım. Beklemeye başladım. Gelmişlerdi. Önümde siyah bir araba durunca bundan tam olarak emin oldum. Hızla iki adam indi ve üzerime yürümeye başladılar. Bu sefer direnmedim bile. Adam üstüme yürüyüp ağzımı kapattı. Son gördüğüm şey adamın elinde son 3 yaprağı kalmış papatya sembolüydü. Başlıyorduk.
●●●
Herkese yeniden merhaba. Biliyorum bölüm baya geçikti, ama bu aralar nedense yazamıyorum. Ve kitapta olaylar başlıyor olduğu için birazcık zorlanıyorum. Yarın bu saatlerde mühtemelen yeni bölüm gelicektir. Umarım beğenmişsinizdir. Yıldızı parlatmayı unutmayınız.:)☆
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZ ÇIĞLIKLAR
Подростковая литератураO an rüzgar esti keçmişin üstündeki kirli tozları bir cesedin üzerindeki qazeteyi uçurur gibi uçurdu. Ayak ucumdaki yere serilmiş adama baktım.Kan vardı.Kan. Ve sokağın başındakı yakından farketmediğim ancak şimdi mesafelere rağmen farketdiğim bir ç...