2.BEKLENMEDİK ANLAR

40 7 0
                                    


Her kese yeniden mehrebalarrr.Öncelikle güzel sözleriniz ilginiz için teşekkür ederim.Birinci bölüm beklediğimden daha çok beğenildi.Sizi fazla tutmadan bölüme uğurluyorum.Keyifli okumalarrr

                                           
Bölüm şarkıları.
Perdenin Ardındakiler-Derdime
Madrigal-Kelebekler
                                               

                                    •••

            ...
Hayat bazen bize beklemediğimiz anlar yaşata bilir.Dona kalırız. Ben mi yaşıyorum bunu, ben miyim şu anda tepki veren diye sorgularız kendimizi. Hayata direnemeden,kendi tavrını koyamadan, isyan edemeden bir bakmışsınız ki,hayat almış sizi sürüklemiş bir denizin kıyısına. Şu anda yaşadıklarımız yaşamız olduklarımızın yansımasıdır. Çünkü,geçmiş bizi büyütür, geliştirir,değiştirir,şekillendirir. O yüzden şimdiye isyan edeceğimize, kendimizi her zaman bir adım ötesi için hazırlamalıyız.

Tamamı siyah döşenmiş bir odadayım. Siyah reng fazla kullanılmış ama asla insanın canını sıkan bir fazlalık değil bu. Lakin şu anda odanın rengi, dekoru gibi gereksiz faktörler canımı sıkmak bir yana dursun, kafamı dağıtıyor.Sessizlik var. Düşünceler zihnimi ele geçirdiğinden sessizliğin en zehirli sarmaşığın güzel bir çiçeği sardığı gibi vucudumu sarmasına göz yumuyordum.Sabahın erken saatleri.Geceden beri burada bekliyorum.

Dün gece:
Bakışları endişeyle beni buldu.Hızla bana doğru yürümeye başladı.Yüzünde koca bir bilinmezlik var. Bu endişe mi? Kim daha iki kere gördüğü bir yabancıyı sokakığın ortasında yanında yaralı bir adamla gördüğünde endişelenir ki? Yanıma varınca hızla sorularını sıraladı.”Noldu burda? İyi misin?”Dona kalmışken hiç bir sorusunu yanıtlamıyordum.

Bana doğru bir kaç adım atdı.Elleri iki yanımdan sıkıca kavradı. Beni hafifçe sarsdı.” Sana söylüyorum duymuyor musun?” Kendime geldiğimi hissedince “Ben...Ben..Şey” Bakışları yan tarafıma kayınca gözleri kısıldı, hemen sonrasında biçimli kaşları hızla çatıldı. Daha yeni farkettiğim çıkık çene kemikleri dişlerini sıktığından olsa gerek daha da belirginleşti. Kollarımı hızla bıraktı ve yere çöktü.Adamın kafasını kaldırdı ve kucağına aldı. Kafasını kaldırdı. Bakışları yıldırım olup üzerime düştüğünde o zaman farkettim ki bir yabancının bakışları bir yabancıya bu sefer endişeyle değil nefretle, saf öfkeyle bakıyor.

Şimdi:

Ambulans gelmiş adamı götürmüş, ben de taksiyle hastaneye geçmişdim. Şu anda ameliyathanenin önünde bekliyordum. Umarım bir an önce iyleşirdi. Kimle derdi neydi acaba? Düşüncelere dalmışken iki siyah giyimli, kalıplı adamın önümde durduğunu gördüm. Sorgulayıcı bakışlarımı üstlerinde gezdirdim. “Hanımefendi bizimle geliyorsunuz.” Dediklerini anlamlandıramadım. “Anlamadım? Buna kim karar veriyor? Siz mi?” Sözlerimden sonra dört saniye bakıştılar ve adam bana döndü.” Barış beyin emri böyle.” Barış bey kim be?! Hem kim kime emr veriyor? Barış şu Barış olmasınn. Hangi Barış? Hani şu yeşil gözlü dev işte. He he  yeşil göz dev. Hem ne alaka emr filan.”Hanımefendi rica ediyorum zorluk çıkartmayın.” Sözleri ile kaşlarım çatıldı.” Kimseyle bir yere gelmek zorunda değilim.” Adam birden koluma yöneldi. İkisi de birden kolumu tutunca “Napıyorsunuz? Hemen bırakın beni!” diye dişlerimin arasından sinirle konuştum. Bağırmamaya gayret ediyordum çünkü burası bir hastaneydi ve bu taş kafalı izbandutlar anlamasa bile kimse bizim problemlerimiz yüzünden rahatsız olmak zorunda değildi.

Zorla koridorda yürütülüyordum.”Bakın bu yaptığınız zorbalık, suç.” İlerden bize doğru gelen onu gördüm. Yeşil gözlü dev geldiiii. İç sesimi kulak ardı edip adamlara atdığı bakışları anlamaya çalıştım. Adamlar kolumu bıraktılar.”Size hanımefendiyi götürün dedim,sürükleyin demedim.” Ne yani onun adamları mı?Bunlar kim ya!? “ Afedersiniz ama siz kimsiniz? Beni nereye götürmeye çalışıyorsunuz?” Bana bakmadı bile.”Barış bey şey...Biz aslında söy-“Adamı lafını yarıda kesti.” Kes ne dediysem onu yapacaktınız.Ne kadar açıklasan boş şimdi.” Şu Barış bey bu demek ki “Size söylüyorum, kimsiniz? Burada tam olara ne oluyor? “ Bakışları bana dönünce yüzündeki siniri farkettim.”Geleceğin avukatı olarak kariyerinin başlamadan bitmesini istemiyorsan ne dediysem onu yapacaksın.” Sinirlerimin gerildiğini hissediyorum.” Siz kimsiniz de beni mesleğimle tehdid ediyorsunuz?Bunu ne hakla yapıyorsunuz?” Yüzünde alaycı bir ifade oluştu.Kaşlarımı çattım.

“ Gecenin bir vakti, ıssız bir sokakta kardeşimi bıçaklayacaksın sonra da hiç bir şey olmamış gibi burda bekleyip kendini paklayıp çekib gideceksin ve ben de buna göz yumacağım öyle mi?”Dedikleri ile dumura uğradım.Ne demek bıçaklamak? Ne saçmalıyor bu.Dev adam sen her şeyi yanlış anladın.”Siz ne saçmalıyorsunuz be? Ne bıçaklanması?” Sesim yükselince bakışların bize döndüğünü farkettim.”Ben kardeşinizi sokağın başında koşarken gördüm ve biri onu bıçaklayıp kaçtı. Ben de yardıma koştum.”Gözlerini kapattı, çenesi seğirdi. “Peki neden ambulansı hala aramamıştın?” Dediği ile bu detayı yeni  farkettim.”Ben olayın şoku ile yapamamışımdır.”

Açıklamalarımın hiç biri bir işe yaramamış beni tek şahit olarak aynı zamanda yaralının kardeşi olarak mesleğimle tehdid edip durmuştu. Kabul etmek zorunda kalmıştım.Etmesem,ben olduğumu kanıtlayamasa bile kardeşinin benim adımı vereceğinin imasını alttan alttan yapmıştı.

Belki de çoğumuzun en büyük problemidir anlaşılmamak. İlk hatayı kendimiz yaparız her zaman olduğu gibi. Kendimiz anlamayız. Her kese anlayış gösterirken en acımasız kendimize oluruz.Öyle ya biz kendimizi  anlamadıktan sonra başkası anlasa ne olacak. Hayatımızın çoğu kısmını bekleyerek geçiririz.Anlaşılmayı beklerken, sevilmeyi, önemsenmeyi, değer verilmeyi. Hoş, geldiğinde de kendimizi buna layık görmeyiz.Eğer değersizsek şu anki hayatımızda,namlunun ucunu ilk kendimize çevirmeliyiz. Bizi seven de, değer veren de, göklere kaldıran da, yerlere vuran da her zaman ilk kendimiz oluruz.

Odanın kapısı açılınca bakışlarım o tarafa döndü. Gelmişti.Ayağa kalktım hemen. “Beni hemen bırakıyorsun.Bu yaptığın bir suç elinde hiç bir kanıtın yok.” Gözleri üzerimde gezindi. On iki saniye sustu.Sonra lafa girdi. “Bak benim kardeşim şu anda canı ile savaşıyor. Ve o uyanmadıkça, ben ona bunu yapanları bulamdıkça sabrım tükeniyor.” Ben neyi anlatamıyorum ya.”Ya yaptığını itiraf et,ya da kimin yaptığını söyle”Yok ben anlatamadım.”Bakın aynı şeyleri yeniden yeniden söylüyorum ben yapmadım yardım için ordaydım, yapanın da yüzünü göremedim.”Derin bir nefes aldı. Söze başlayacaktı ki, kapı açıldı. “Barış bir gel konuşalım.” Yüzünü dönmeden konuştu.” Ali beni bir sal, hiç bir şey bilmiyorum.” Bıkkın sesi adamın umrunda bile olmadı, gözlerini devirdi.Yaklaşıp kolundan tuttu. “Bir gel ya” Dışarı çıktılar.Bu nasıl bir gün yaşıyorum ben ya. Dışarıdan sesleri geliyordu.Ali denilen adam konuşuyordu.”Biraz sakin ol ya düzelecek her şey. Bu kadar kasma. Azcık rahat ol” İkisinden başka kimse yokdu diye sanıyordum.” Ne sakini, kardeşim yoğun bakımda, şu kızın gerçekten ne yapıp yapmadığını bile bilmiyorum.” “Gerçekten onu napcaksın? Kanıt var mı onun yaptığına dair?” “Yok, yok ama ordaydı.” Orda olmam yaptığım anlamına mı geliyordu.”Ee kadını burda ne kadar ne bahaneyle tutacaksın?” Sonunda mantıklı bir adam.”Eğer ben de Barış Altınaysam bunu yapanı bulacağım”

Biz zaman sonra sesler kesilmiş gittiklerini anlamıştım.Bir kadın zaman zaman yemek getiriyor çayı, kahveyi yeniliyordu. Soğuyunca yeniden getiriyodu. Kafam allak bullaktı. Hiç bir şey hisedemiyordum. Kapı açıldı. “Şimdi sana iki tekifim var.” Kafamı kaldırıp ona baktım. Yine ne oluyordu.” Ya itiraf edeceksin ya- “ Dan diye odanın kapısı açıldı.Ali nefes nefese kalmış bir halde “Kayıtlar bulduk hemen bakmanız gerek” Ona uzattı.

Hızla masaya geçib bilgisiyara taktı. Once boş sokaktı. Sanırım olay yaşanan sokağın bir iki alt sokağıydı.O adamı görünce gözlerim şokla açıldı.”Bu o adam bıçaklayıp,kaçan” Yüzü gözükmüyordu.Biri ile görüştüler. Bir evin kamerasına geçti, ikisinin de yüzü maskeliydi. Her şey netti yüzlerinden başka. Buluştuğu adam bir kağıt uzattı. Basit bir kağıt bir parçası değildi. Bir fotoğrafdı. Benim fotoğrafımdı.İkisinin de bakışları bana döndü. O zaman farkettim her şeyi. Sevdikleri için her şeyi yapacak o adamı o zaman farkettim. Barış Altınaydı o. Bakışları üzerine şimşek düşmüş gibi hisettiren o adamdı.

                                 •••

Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Aslında daha uzun bir bölüm olacaktı ama yoğun bir dönemden geçtiğim için bunu zor yetiştirdim. Gelecek hafta bölüm gelmeyecek çünki çok önemli bir sınavım var ve yazamayacağım. Ancak
7 ve 9 haziran iki bölüm gelecek.Yıldıza basmayı unutmayınız. Görüşürüzzzz...

SESSİZ ÇIĞLIKLAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin