Merhaba, nasılsınız?
Yazarınız yine ülke değiştirmekle meşgul olduğundan yeni bölüm yükleyemedi 🫣
Sizin için sabahın 5'inde kalkıp bölüm yazdım. Şu anda Güney Kore'de saat 7 ama siz bunu muhtemelen gece göreceksiniz. Umarım keyifle okursunuz 💛
🎶 np: Pretty in the Dark - Ashley Sienna, Ellise
☀꧁ 𝐴𝑚𝑏𝑒𝑟 ꧂☀
Yaşam'ın sırrı neydi?
Altın Saray'ın koridorlarında eteklerini sürüyen diğer soylu kızlar kuytu köşelerde toplaşıp kıkırdaşarak birbirleriyle bir erkeği kendine aşık etmenin sırlarını paylaşırken ben zamanımı babamdan kalan krallığın nasıl yönetileceğine dair kitapları okuyarak geçiriyordum. Saray kütüphanesinin kapsamı öyle genişti ki, eski hükümdarların yaşamlarını anlatan parşömenler dizisini bitirdiğimde ara vermeden yıpranmış ciltli uygarlık felsefesi kitaplarına dalmıştım. Elimde tuttuğum kahverengi derili kitap diğer okuduklarıma göre oldukça inceydi. Kapağını kaldırdığımdaysa karşıma çıkan ilk soru, 'Yaşam'ın sırrı nedir?' idi.
Sahiden, neydi yaşamın sırrı? Bu topraklar bizi kendi ölümümüze hapsetmişken, her gün batımında bir nefes daha sonuzumuza yaklaşıyorken aşk veya evlilik gibi dikkat dağıtıcı şeylerin ne önemi vardı?
Kitabın ilk sayfasına dikkatle baktığımda sorunun hemen altında ilk seferinde gözümden kaçırdığım küçük bir el yazısı gördüm. Oldukça tanıdık kıvrımlarla Kasımpatı Tarlası yazıyordu. Bu annemin el yazısıydı. Ona ait bir kitabı bulduğum için ağzım kulaklarıma varırken elimdeki kitapla beraber heyecanla annemin en sevdiği, hayattayken gözü gibi baktığı bahçeye koştum.
Çoğu kız çiçek bahçesinde dolanırken daha romantik düşüncelere kapılırdı. Sevgilisiyle el ele yürümekten tutun evlenme teklifi almaya kadar uçuk hayaller kurarlardı. Benimse aklımı meşgul eden yegane şey annemin neden tam o sorunun altına bu cevabı yazdığıydı.
Düşünüldüğünde bahçenin anneme ait olması ve içindeki her bir çiçeği kendi elleriyle dikmiş olması dışında Kasımpatı Tarlası'nın sıra dışı bir yanı yoktu. Altın renkleriyle gün ışığını yansıtan çiçeklerin olağanüstü güzelliğine diyecek bir şeyim yoktu elbette. Ancak burası nasıl yaşamın sırrını içinde barındırabilirdi ki? Morozokov'un sınırlarımıza yaklaşmasını, topraklarımıza çökmesini, karanlığını aydınlığımıza bulaştırmasını nasıl engelleyebilir ve en önemlisi Crisanta'nın ölümünü durdurmamı nasıl sağlayabilirdi?
Derin bir çektim. Yine de göğsümdeki ağırlık hissi dağılmadı.
Kafamı kaldırıp nefes seslerimi dinledim ve sadece an içinde var olmaya çalıştım. Kasımpatı Tarlası, göz alıcı bir manzaraya sahip doğal bir güzellik yaratıyordu. Geniş bir alanda serpiştirilmiş altın rengi kasımpatı çiçekleri, gün ışığını yansıtarak adeta bir altın denizini andırıyordu. Tarlanın ortasında yükselen çiçekler, rüzgarın melodisiyle nazlı nazlı sallanıyordu. Her bir kasımpatı, özenle bakılmış gibi zarafetiyle çevreye güzellik saçıyordu. Altın sarısı renkleri, doğanın cömertliğini yansıtırken, tarlanın etrafındaki zeytin tonu yeşilliklerle mükemmel bir denge oluşturuyordu. Çiçekler arasında dolaşan arılar, bu doğal cennetin herkesten daha çok farkında gibiydi. Hayatın karmaşasında yavaşlayıp etrafına bakmayı becerene manzara adeta izleyenin ruhunu huzurla kaplıyordu. Kasımpatı Tarlası, sadece görsel bir şölen değil, aynı zamanda doğanın büyüsünü hissettiren bir yerdi. Burada geçirdiğim her an ruhumu dinlendirip dertlerimden bir anlığına da olsa arınmamı sağlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIKTA BİR KIVILCIM
FantasyAmber'dan: "Sen buzdan yağmurlarınla övünebilirsin ama ben ateş yağdırırım." Kieran'dan: "Oysa ki sen uçsuz bucaksız karanlığımın ortasında bana hayat veren kıvılcımdın." Birbirlerini yok etmeye mahkum iki düşman aşığın hikayesi. Daha önce bir prens...