Bölüm 4: Kraliçenin Şampiyonu

55 8 1
                                    


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


𖣘 𝓚𝓲𝓮𝓻𝓪𝓷 𖣘


On gün. Buraya gelmem tam on günümü almıştı. Beş gün Morozokov'un dondurucu soğukla örtülmüş karanlık ve çorak topraklarında seyahat ettikten sonra simyacının hazırladığı yaşam kürü sayesinde bölünmüş diyarın eşiğinden geçip Crisanta'nın yakıcı sıcaklıktaki kumlarına ayak basmıştım. Yeni bir dünyaya adım atmak gibiydi. Bölünmüş Diyar'da krallıklar arası seyahatin tanımı tam olarak buydu. Aptalca bir girişim olduğundan daha önce kimse buna kalkışmamıştı ama ben oldukça pervasız biriydim. Kaybedecek bir şeyim yoktu. Darko'dan başka. Ayrıca simyacının hazırladığı yaşam kürüne de güveniyordum. Eğer işe yaramasaydı en başta Darko Crisanta'ya geçemezdi. Fakat umduğumun aksine ejderimle zihinsel iletişimim kesilmişti. Öldüğünü sanmıyordum. Hayır, ölmüş olamazdı.

Çölde susuzluktan evrilme halüsinasyonlarla geçen bir başka beş günün ardından nihayet Crisanta'nın acımasız güneşinin altında parlayan köylerinden birine ulaşmıştım. Beni düşman topraklara gönderilen araştırmacı keşifçilerden biri sandıklarından yardımıma koşmuş ve köyün yol geçen hanında bir oda ayarlamışlardı. Mütevazı han, içinde sıcaklığın ve hayatın nefes aldığı bir liman gibiydi, kavurucu kumlarda neredeyse sürünerek aç ve susuz geçirdiğim günlerin ardından beklediğim kurtuluşun kapısını aralamıştı. Suyuysa yaşam pınarı tadındaydı. Morozokov'un suları buz gibi ferahken, Crisanta'nın pınarları ise insanın içine sıcaklık yayan türdendi. Evde asla bulamadığım türden bir sıcaklık.

İşimi Oren'a veya bir başkasına bırakamayacağımı Darko'nun beceriksizliği sayesinde anlamıştım. Kaldı ki kara ejderim IQ konusunda Oren'i beşe katlardı. Bu da neden şu anda Kraliçe Amber'ın sarayının önünde dikildiğimi açıklıyordu sanırım.

Altından yapılmış, yüksek kuleli bir saraydı. Giriş kapısı, altın varaklı süslemelerle bezeliydi ve çatısı geniş bir kubbeyle taçlanmıştı. Bahçesinde renkli çiçekler ve yeşillikler arasında dolaşan mermer patikalar bulunuyordu. Sarayın duvarları, güneş ışığında parlayan altın mozaiklerle kaplıydı. Etrafında yine altınla işlenmiş süslemelerle bezeli zarif heykeller bulunuyordu. Pürüzsüz kıvrımlarından yansıyan güneş ışınları insanın gözünü alıyordu. Morozokov'da yüzünü bir kez olsun göstermeyen nankör güneş, Crisanta'nın her köşesine adeta gün ışığı banyosu yaptırıyordu. Sinirlenmeden edemedim. Halkımdan kaç kişi donarak can vermişti? Ölmeden önce bir kez olsun güneşi görmek kaç kişinin son dileği olmuştu? Crisanta'da, Rian ailesinde olan ne Morozokov'da ve ailemde yoktu da, düz dünya ikiye ayrılırken birimizi yaşamdan yoksun diğerini ise yaşamın tanımı yapmıştı?

İronik olarak, kader neden azılı düşmanımı hayatımda yaşamın tek kırıntısı olarak tanımlamıştı?

"Yarışma için mi geldin?" Elinde uzunca bir parşömen tutan altın-beyaz formalı hizmetkârlardan birisi düşüncelerimi dağıttı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 21 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KARANLIKTA BİR KIVILCIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin