7. Bölüm [Kavuşma]

174 10 64
                                    

Şiddetli rüzgâr ağaç dalları gelişi güzel şekilde oradan oraya savururken gözlerini bir an olsun yerden ayırmadı. Gecenin koynunda
onu bir an bile terk etmeyen Ay yine tüm ihtişamıyla ona eşlik ediyordu.

Şiddetli bir gök gürültüsü birazdan başlayacak olan yağmurun habercisiyken zifiri karanlık ve oldukça tekin olan bu sahilde elindeki silahla kalakalmıştı. Büyük bir ustalıkla tuttuğu silahta tek bir tedirginlik dahi hissetmemişti. 

Gemi kornasısının ardından "Cumali Koçovalı" sesi de duyulmuştu. Cumali duyduğu ses ile içinde garip bir heyecanla sahile yaklaşan gemiyi beklemeye başladı. Yıllar sonra ilk defa iş almıştı ve tek başınaydı.

Gemi yaklaşırken bir ses daha duyuldu ama bu ses olacakların habercisiydi. "Cumali Koçovalı, Vartolu Sadettinin Selamı var!"

Ardı arkası kesilmeyen silah sesleri kaplamıştı artık tekin olan o sahili. Cumali neye uğradığını şaşırırken kendini zar zor bir ağacın arkasına atmıştı. Vartolu Sadettinin selamı mı denmişti? Salih yaşıyor muydu? Yaşıyorsa da düşman mı olmuştu onu bulan gözünden sakındığı abisine?

Zihnine dolan bu karmaşık düşüncelerinden göz gözü görmeyen sisin arasında duyduğu o tanıdık fren sesiyle ve plakayla uzaklaştı bir an olsun.

34 IYS 6161

Yağmur başlamıştı..

Çok fazlalardı. Zorlukla yutkunurken karanlığa doğru dikkatlice baktı. Birkac adim ötesindeki o karanlık suilete.

Cumali tanımadığı o adamla sırt sırta vermiş hepsini kurşundan geçirmeye başlamıştı. Adam sık sık cumaliye bakıp sağlık durumunu kontrol etsede, kontrolü elinden bırakmamıştı.

Adam cumalinin sırtından ayrılıp "Kaç!" diye bağırdı. İkiside farklı yönlere atılmıştı. Cumali yerden kalkana kadar adam üzerlerine gelen geminin kaptanını tam kafasından vurup öldürdüğüne tanıklık etmişti.

"Iyi misin?" dedi Cumali tanımadığı bir o kadarda tanıdık hissettiği adama bakarak.

"Hiç bu kadar iyi olmamıştım" dedi ürkütücü bir gülümsemeyle. "Eski formuma dönmüşüm"

Cumali anlamayarak önüne döndü ve adam öldürmeye devam etti. Yaklaşık 10 dakika sonra çatışma nihayet bitmişti. Tüm adamlar yere serilmişti biri hariç.

"Bana, bize yanlış yapan yaşamaz" dedi Esen rüzgâr siyah deri ceketini aşmış beyaz gömleğinden içeri sızmış ciğerlerine kadar işlemişti ama yine de kıpırdamamamıştı. "Herkes ölüme mahkum!"
Nefes sesleri rüzgârı uğultularıyla karışmıştı.

"Kimsin sen?" dedi Cumali ardından "Neden yardım ettin ne istiyorsun ben..." cumalinin sesini kesen kanla karışık olan sahilin hemen bitimindeki o motor sesiydi.

"Atla! Ne duruyorsun?" dedi ardından "Abii!" Diye seslendi kulkan.

Cumali karşısındaki adamı dikkatlice süzdü kirli siyah sakalları yüzüne ayrı bir hava katarken simsiyah saçlarının nemi karşıdan belli oluyordu. Bembeyaz gömleği şeffaflaşmış bir perde görevi görürerek tenini ortaya sermişti.  "Cumali Koçovalı" diye seslendi İlyas "Bugün sana can veren yarın seni boğabilir" dedi sesinde taş duvarlara sinen soğukluk vardı.

Gecenin karanlığına meydan okuyan gözleri ay gibi parlarken Kulkanla kesişti. Kafasına kaskı takarken Kulkan "Özlemişim be" dedi."En kötü çözülmez dediğin dertler ne mutlululara gebe, Hadi yap!" dedi eğlenceli bir sesle.

~CANHIRAŞ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin