2.BÖLÜM: Kuzey

3K 302 112
                                    

İyi okumalar bebiklerim...

Muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı, ama birçoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gideceklerdi."
(Kürk Mantolu Madonna...)
Kitabında aşk kokusu var küçük hanım...
-Kuzey

Notta yazan şeyi defalarca kez daha okudum. Kitabında aşk kokusu var da ne demek oluyordu? Hemde küçük hanım. Pardon ama acaba benim nerem küçüktü?

Önümde ki kitaba odaklanamıyordum. Aklım Kuzey denen çocuktaydı. Cebimde duran telefonum titrediğinde, cebimden çıkarıp baktım. Tabi ki Sera arıyordu. Gözlerimi devirip aramasını reddettim. Telefonu tam koymak üzereydim ki, tekrar çaldı. Tahammülsüzce bir nefes alıp aramayı açtım.
"Ne var, ne!" diye bağırdım sessizce. "Kızım şu Kuzey denen çocuk var ya, taş taş." Dediğinde gözlerimi kıstım. "Sen nereden biliyorsun ismini?" Diyerek sordum bu sefer.

"Sen gittikten sonra biraz lafladık enişteylede. Sana vurulmuş belli." Dehşet içinde ayağa kalktım. Öyle hızlı ayağa kalkmıştım ki, sandalye yere düştü ve tüm gözler bana çevrildi. Hepsine mahçup olduğumu belli eden bir bakış atıp, kütüphanenin çıkışına doğru yürüdüm.

"Kanka var ya birde ne fark ettim." dedi ağzını yayarak. İçimden ağzına bir tane yapıştırasım geldi. "Ne fark ettin?" Diye sorduğumd a, kütüphaneden çıkmayı başarabilmiştim. "Sizin isimleriniz birbirine çok uyuyor. Kuzey,Asya. Asya,Ku-" Derken sözünü kestim. "Abartma istersen," dediğimde güldü.

"Abartmıyorum ki," dediğinde tekrar kütüphaneye girmek için adımladım. "Bende önemli bir şey zannetmiştim," dedim görmeyeceğini bile bilsem, omzumu silkerek. "Şey," dediğinde kütüphaneye girmiştim. "Ne, şey?" diye sordum sessizce. "Birazdan yanında olur." dediğini anlamamıştım. "Kim?" diye sordum merakla.

"Kuzey,", dedi birden ve ben olduğum yerde kaldım. Birazdan yanında olur da ne demekti? " Ya Sera, sen manyak mısın kızım. Senin ne iş-" diye sıralamaya başladığımda bir ses "Asya," dedi. Arkama dönmeden bir dakika dedim ve Sera'ya saydırmaya devam ettim. "Sera seni varya, bir elime geçir-" diyecekken bir el bek boşluğuma dokundu ve ben yerimde sıçradım. Telefon elimden kayıp giderken, hiddetle arkamı dönüp, bana dokunan çocuğa bir tokat attım. Aynı anda "ay, sapık!" Diye cırlamayı ihmal etmedim.

Gördüğüm surat ile olduğum yerde kalakaldım. Dudaklarım şaşkınlıkla aralandı. "Kuzey," dedim dehşet içinde. Ne yapacağımı bilmez bir şekilde, etrafıma baktım. Yanağını tutup bana dönerken, yüzünde aptal bir sırıtma vardı. "Ne gülüyorsun, ödümü kopardın!" Diye bağırdım kendime engel olamayarak. "Elin ağırmış," dedi aynı şekilde sırıtarak.

Kütüphanede ki herkesin bizi izlediğini gördüğümde, utancımdan yerin dibine girdim. Kuzey denen çocuğun omzuna çarparak, yerime oturdum. Benim peşimden gelerek, karşımda ki yerini aldı. "Her gün aynı kitabı okuyorsun, neden?" Diye sorduğunda cevap vermek yerine sadece omzumu silktim.

Yanımda ki çocuğun varlığını çoktan unutmuştum. Kendimi kitaba öyle bir kaptırmıştım ki...

Kaç dakika, kaç saat geçti bilmiyorum. Kitabı kapattığımda, kitabı bir kez daha bitirmenin verdiği sevinçle derin bir nefes aldım. Belimi hafif gererek, vücudumu gevşettim. Elimi arka cebime attığımda, telefonumun orada olmadığını fark ettim. Korkuyla başımı kadırdığımda, bir çift yorgun mavi gözle karşılaştım.

Kuzey tam karşımda durmuş, düşünceli bir şekilde bana bakıyordu. "Bir an hiç bitmeyecek sandım," derken ellerini iki yanına açmış, esniyordu. Ona gözlerimi devirip, etrfıma göz attım. Nerede olabilir şu lanet telefon!

"Bunu mu arıyorsun?" Bakışlarım Kuzey'e döndüğünde, iki parmağının arasında sallandırdığı telefonumu gördüm. İçim rahatlarken, derin bir nefes aldım. Öne doğru eğilerek telefonumu elinden kurtarmaya, çalıştım. Fakat ayağa kalkarak, buna engel oldu.

"Versene şunu ya," diye cırladım yüzüne doğru. "Şşt, kütüphanedeyiz," dediğinde işaret parmağını dudağına yasladı. Sinirle ayağımı yere vurup, sandalyede ki çantamı aldım. Adımlarım kütüphanenin çıkışına yöneldi. Kütüphanenin dışına çıktığımda, havanın henüz kararmamış olduğunu gördüm. Arkamdan kütüphane kapısının tekrardan açıldığını duydum.

Kuzey yanıma gelerek sırıttı. Telefonum hâla elindeydi. Uzanıp almaya çalıştığımda, geri çekildi. "Ver telefonumu," dedim dişerimin arasından. "Eğer benimle yemeğe gelmeyi kabul edersen, veririm." Dedi. Omzumu silktim. "Pekala," diyererek yürümeye başladı. Elinde ki telefonumu yeniden idrak edince bağırdım. "Dur, seninle yemeğe geleceğim."

Arkasını dönerek yüzüne aptal bir gülümseme taktı. Yanıma gelerek telefonumu bana verdi. Ona çok şükür dercesine baktım. Bir an gelmeyecektim ki diye kahkaha atasım gelmişti ama sonradan vazgeçmiştim. Kulağımda duyduğum fısıltısı ile irkildim.

"Muhakkak ki tüm insanlar gibi seninde bir ruhun var fakat sen bunun farkında olmadan gitmeyeceksin. Söz sana bir ruhun olduğunu göstereceğim..."

Selaam. Ben geldimmmmm.

Nasılsdııı?

Kısaydı ama idare ediverin bakimmm...

Sizi seviyorummmmm

KİTAPTAKİ AŞK KOKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin