Birde sizlere şunu söylemek istiyorum. Uzun zamandır bölüm atmamıştım. Bayağı tepki verenleriniz de oldu. Gayet normal ama şunu bilmelisiniz ki ben son sınıf öğrencisiyim ve senenin sonuna hazırlanıyorum. Birde + okul sınavları falan olunca hiç boş zamanım olmadı. Büyük bir başarı elde etmek için çalışıyorum ve biliyorum ki çalışmadan başarı elde edemeyiz. Bu yuzden sizlerden çok özür diliyorum. Bundan sonra sizi bolumsuz bırakmayacağım. Sizi seviyorum. Ve unutmayın ki hayallerinize giden yol bir engebeden ibarettir.
Derin Eslem Yazıcıİyi okumalar!!
"Hadi ama Sera!" Diye yerimde sızlanırken, dizimin hemen üstünde duran eteğimi aşağıya doğru çekiştirdim. "Ayh, geldim be!" Derken Sera, elindeki aynaya bakarak rujunu sürmeye çalışıyordu. Onun bu haline gözlerimi devirdim.
"Hey!" Diye bağırdı Melda teyze. "Demedim mi ben sana makyaj yapma diye!" Bağırdığında Sera, ofladı. Sonra ise arkasına bile bakmadan ilerlemeye başladı.
Bense ayıp olmasın diye Melda teyzeye başımla selam verip, Sera'nın peşine takıldım. "Beklesene kızım," dediğimde beni duymazdan geldi. "Ne o?" Dedi bana dönerken. "Bir hafta telefonlarıma bakmayıp, peşimden mi geliyorsun?" Dediğinde ne demek istediğini hemen kavradım.
"Sera biliyorsun," dediğimde, kafasını salladı. "Evet, biliyorum. Sera hep her şeyi bilir değil mi? Onun bir kalbi yok sonuçta. O hep anlar-" diye devam ederken, kollarımı hızlıca boynuna sardım.
"Özür dilerim," dedim kulağına fısıldayarak. "Lanet olsun tam bir aptalım! Bunu düşünemedim," diye hayıflandığımda, Sera kafama vurdu. "Zaten aptalsın. Aptalım diye diye, daha çok aptallaşacaksın." Dediğinde güldük.
Ondan ayrılıp yola devam ederken bir süre sessizce yürümeye devam ettik. Sessizlik canımı sıkmış olmalı ki, bozmaya karar verdim. "Nereden bilebilirdim ki bir kitap karakterininin evlatlık olduğunu. Ablamlar öyle konuşunca, birazcık üzerime alınmış olabilirim."
Sera söylediğime gülüp, konuştu. "Birazcık, tabii." Ona gülerek kafamı salladığımda, sol tarafımdan gelen bir ses ürkmeme neden oldu. "Selam kızlar!" Ben yerimde sıçrarken, Kuzey sırıtarak bana bakıyordu.
Tam ağzımı açmış bir şey söyleyecektim ki, Sera beni susturdu. "Bekleyin," dedikten sonra bana bir adım yaklaştı ve ellerimi elinin arasına aldı.
Anlamaz gözlerim Sera'nın yüzündeyken, ne yapmaya çalıştığını anlamıyordum. "Se- le- na. Selena, Selena!" Diye bağırdığında Sera, Kuzey kahkaha atmaya başladı. Onlara gözlerimi devirip, yoluma devam ettim.
"Sen bugün biraz alıngan mısın, ne?" Dediğinde Kuzey, benim peşime takıldıklarını anladım. "Yok be," dedi Sera, Kuzey'in omzuna vurarak. "Okulun ilk günü hep stresli olur."
"Saçmalamayı kesin," dedim arkamı dönerken. "Farkında mısınız bilmiyorum ama bu yıl sonuncu sınıfız." Sera ve Kuzey söylediklerimi dikkatle dinlerken biraz fazla ileri gittiğimi hissettim. "Şaka yapıyorum be," dedim tekrardan önüme dönerken. "Sera'nın da dediği gibi, sadece stres."
"Peki neyin stresi bu?" Diye sorduğunda Kuzey, ona bakmadan cevapladım. "Sanırım başaramamaktan korkuyorum," dediğimde Kuzey'in elini omzumda hissettim. "Sadece biraz kendine güven." Dediğinde gülümsedim. "Senin başaramayacağın hiç bir şey yok," dediğinde, Sera'nın sıkılmış sesini duyduk.
"Hadi be! Neyin duygusal konuşması bu?"
Tam Sera'ya bir şey demek için arkamı dönecektimki bize doğru gelen birini fark ettim. Bunu Kuzey'de fark etmiş olacaktı ki, kaşlarını çatmıştı. Bizim aksimize Sera, yüzünde ki gülümsemeyle koşmaya başladı. Bu çocuğu her ne kadar sevsem bile Sera'yı üzme olasılığı yüksekti. Çünkü Boran, tam bir şerefsizdi.