Gözlerimi açtığımda sabah olmuştu. Taze bir rüzgar yüzüme çarptı. Yataktan yavaşça doğrulup oturdum. O çocuk etrafta görünmüyordu. Geceliğimin üstünü bulamadım. O yüzden ona ait olan bir gömleği zorlana zorlana giydim. Çadırın kapısından eğilerek içeriye girdi. Elinde bir tepsi ve üzerinde muhtemelen benim için hazırladığı kahvaltı vardı. Baktığımda sadece yoğurt ve ekmek vardı. Olsun, o kadar açtım ki tepsiyi bile kemirebilirdim.
Tam saldırmak için atağa geçmiştim ki tepsiyi geriye çekti.
'Ne yapıyorsun?'
'Çok açım. Kahvaltı yapacağım.'
'Bunlar senin değil, benim. Seninkini buraya koydum.'
Tepsiyi bir kenara koydu ve bana vermek için bir kasye uzandı. Sonra onu bana verdi. Biraz burnuma yaklaştırdım ama o kadar iğrenç kokuyordu ki neredeyse kusacaktım. Küf yeşili bir rengi vardı.
'Bu ne ya?!'
'Bunu içeceksin. Gücünü toplaman için.'
' Ölürüm daha iyi!'
Kaseyi bir kenara koydum ve dışarı çıktım. Oturup bağdaş kurdum. Sinirimden dizimi sallıyordum. Bir süre sonra dalıp gitmiştim. Gözümün önündeki uçsuz bucaksız Asya coğrafyasına uzun uzun baktım. Tek tük birkaç çadır daha vardı. Atların kişnemeleri ve çocukların bağrışmaları duyuluyordu. Dağların doruklarında hala erimeyen saf beyaz karlar vardı. Biraz ileride gürül gürül akan bir nehir vardı. Etraf yemyeşildi ve güneş harika bir şekilde parlıyordu. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Ciğerlerimi temiz havayla doldurdum ve manzarayı unutmamak için çevreme defalarca baktım.
Tam manzaraya kapılmıştım ki, yanıma gelip oturdu. Dikkatlice bana bakıyordu.
' Sen...sen kimsin? Dün neden giysilerimi almak istedin? Dilini neden anlayamıyorum?'
İkimiz de zar zor anlaşıyorduk ama elimden geldiğince anlatmaya çalıştım.
' Ben Günay. Bak...Nasıl olduğunu bilmiyorum ama bir ışık gördüm. Onun içine girdim ve kendimi burada buldum. Gece çok soğuktu. Giysilerini donmamak için aldım. '
' Günay...Ben de Akhan. Bir ışık gördün,içine girdin ve buraya geldin.Öyle mi? '
' Evet.'
Birden gülmeye başladı. Gerçi haklıydı yani ben de böyle bir şey duysam gülerdim.
' Gülmesene ya!'
' Sustum,sustum'
Yine kahkahalar atmaya başladı. Oflayıp arkamı döndüm. Bir süre sonra sakinleşti ve dönmemi istedi.
' İyi de bu nasıl oldu? '
' Mete Han ile ilgili bir kitap okuyup uyudum. Sonra o ışığı gördüm. İçine girince de kendimi burada buldum. '
El hareketlerimle anlayamayacağı kelimeleri anlamasını sağlıyordum.
' Mete Han mı? Yani bizim şimdiki Han'ımız kitaplara mı yazılacak? '
' Evet.'
Bayağı şaşırmıştı ama ilgisini çekmeyi de başarmıştım. Beni daha dikkatli dinlemeye başlamıştı.
'Peki hangi zamandan geliyorsun? '
2015 demeyi o kadar çok isterdim ki ama bunu anlatamazdım. Araya milat ve İsa kelimeler gireceği için çok uğraşacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynı Gökyüzü,Farklı Yerler,Sen ve Ben
Historical FictionDeğişimler, herkesin hayatına beklemediği bir anda gelir ama bütün değişimler mutlu etmeyebilir. Beraberinde acılar,şaşkınlıklar ve yeni umutlar da getirebilir. Tarihe ilgi duyan Günay'ın zamanlar arası geçiş yapıp çok sevdiği Orta Asya zamanlarına...