Yine sıkıcı bir Pazartesi ve yine sıkıcı bir ders saatiydi.İkide bir saatime kaç dakika kalmış diye bakıp yanaklarımı şişiriyordum.Ders bittikten sonra sahile koşmayı,sıcacık bir salep alıp martıları izlemeyi o kadar çok istiyordum ki...
Hayallerime o kadar dalmıştım ki yüzümdeki aptal ifadeyi fark eden hocamızın sesini duymamla yerimden sıçramam bir oldu.
'Hayal kurarken ağzını kapat,sinek kaçacak.'
'Tamam,hocam'
Burnuna düşen gözlüklerinin üzerinde sevecen bir bakış attı,sonra da gülümseyip derse döndü.Bu adamı çok seviyordum.Diğer hocalardan çok farklıydı.Öğrencilerin halinden anlayan,babacan biriydi.
Hocanın ders bitti demesiyle derin bir oh çektim ve gerindim.Gerinirken yanlışlıkla Gökhan'ın kafasına vurdum.Önce kızgın kızgın baktı sonra önemsemez bir tavırla eşyalarını toplayıp çıktı.Ben de defterimi kapatıp çantama koydum ve hızlıca dışarı çıktım.Önce sahile sonra kütüphaneye gidecektim.
Bu arada kendimi tanıtayım.Adım Günay.İngilizce Öğretmenliği 2.sınıf öğrencisiyim.4 yıl önce ailemi bir trafik kazasında kaybettim.Ne kadar zorlansam da ayaklarımın üstünde durmayı öğrendim.Aslında sessiz biriyim ama arkadaşlarımın yanında o sessizlikten eser kalmaz.Yeni diller ve kültürler öğrenmeyi,tarih hakkında araştırmalar yapmayı çok seviyorum.Bu yüzden kütüphane ikinci evim gibidir.Kütüphane ve sahil hayatta vazgeçemeyeceğim iki şey.Kitap ve deniz kokusu bağımlısıyım.
Hava soğuk olmasına rağmen aldırmıyordum.Burnumun,parmak uçlarımın donmasını ve onları salepin nefis dumanıyla ısıtmayı seviyordum.Sahildeki seyyar satıcılardan birinden salep aldım ve yürümeye başladım.Tabii ki sevgilim de yanımdaydı.Kulaklığım...
-Yağarken o yağmur,sen de düşünüyor musundur ki beni?
Öylesine umut edebiliyorum sadece...
Senin için şarkı söylüyorum,duyabiliyor musun şarkımı?
Seviyorum.Seviyorum seni,duyabiliyor musun sözlerimi?-
Ah...Bu grup...Öylesine içten söylüyorlardı ki,grup üyelerinden birinin ayrıldığı sevgilisi olsam vicdan azabından ölürdüm herhalde.
Bir yandan denize,bir yandan da çevremdekilere bakıyordum.Çocuklar parklarda oynuyor,anneleri fotoğraflarını çekiyor,kızlar 'üşüdüm' bahanesiyle erkek arkadaşlarına sarılıyordu.Şu soğuk kış gününü ısıtan kulaklarına kadar gülümsemeleri ve duymadığım halde görebildiğim kahkahaları o kadar harikaydı ki...
Sahilde biraz daha oyalandıktan sonra kütüphaneye giden yola saptım.Çantamda kütüphane kartımı ararken telefonum çaldı.Ekin arıyordu.
'Nerdesin kız?'
'Mekanıma akıyorum.'
'Hmm...Kütüphanedesin yine.Kızlarla toplanıp film gecesi yapalım dedik.Haydi sen de gel!'
'Olabilir aslında.Ne zaman?
'8'de gelirsin.'
'Tamam canım.Gelince görüşürüz.'
Film gecesi mi? Off...Halbuki ben pijamalarımı çekip kitap okuyacaktım.Neyse Ekin'i de kıramazdım.
İçeriye girdim.Kütüphane görevlisi 'Yine mi sen?' der gibi süzdü.Sadece gülümsedim.O arada küçük bir kızı,elinde 'Peter Pan' kitabıyla rafları incelerken gördüm.Peter Pan benim ilk aşkım.Kocaman kız oldum ama hala Wendy'i çok kıskanırım.Bir an göz göze geldik.İri siyah gözleri ve kıvırcık saçlarıyla çok tatlı bir kızdı.Gülümsedim ve göz kırptım.O da utangaç bir gülümsemeyle yanımdan uzaklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynı Gökyüzü,Farklı Yerler,Sen ve Ben
Ficción históricaDeğişimler, herkesin hayatına beklemediği bir anda gelir ama bütün değişimler mutlu etmeyebilir. Beraberinde acılar,şaşkınlıklar ve yeni umutlar da getirebilir. Tarihe ilgi duyan Günay'ın zamanlar arası geçiş yapıp çok sevdiği Orta Asya zamanlarına...