Yapraklar,
Sararmış yapraklar,
Dallarına tutunamayıp pes eden yapraklar,
Ağlayan yapraklar,
Yuvalarına veda eden yapraklar
Ve onları ezip geçerek acılarına acı katan ben.
Ben de birçok kez soldum tekrardan yeşermek umuduyla.Ancak fırsat vermediler bana.Ezdiler beni.
Yüzlerce, binlerce kez ezip geçtiler beni.
Peki ben ne yaptım?
Hiçbir şey
Çünkü bir şey demeye hakkım yoktu.
Neden?
Ben ZerenimBeni genellikle aptal ve ezik olarak sıfatlandırırlardı. Kimse bana canım demedi mesela.Kimsenin canı olamadım.
Ben de kimseye canım diyemem zaten.
Sevdiğim insanı yıkık dökük bir harabenin yerine koymak...
Olur mu öyle şey?
Ben o kişiye yüreğim diyebilirim sadece. Tek sahip olduğum şey bu zaten. Elimden alamadıkları..Okula ayak basmaktan sıkılmıştım artık.Krem rengi duvarların güneş ışığı yardımıyla sarı rengine bürünmesine ne demeli peki? Her gün karşılaştığım bu görüntü nedense daha önce beni rahatsız etmemişti. Dikkat bile etmemiştim. Ancak bugün çok abartılı geldi gözüme.
Peki bu geniş merdivenler ne? Uzun koridorlar.. Koyu kırmızı kapılar... Kahkahalar.. sert görünmeye çalışan hocalar..
Ne bu abartı böyle?Sınıfa girdiğimde tahammül seviyem iyice alçalmıştı.
Parfüm kokuları,makyajlar ve kuaförden çıkmış saçlar.
Bu insanların yaptığı her şey abartıdan ibaretti.
Şakaları, gülümsemeleri, samimiyetleri, ağlamaları, bakışları... her şeyleri.Arka köşedeki sıraya bıkkın bir şekilde yöneldim.
Ders edebiyattı. Hocasını ve konusunu sevdiğim tek ders olduğu için içimdeki bıkkınlık ve sinir bir miktar dahi olsa da etkisini azalttı.
"Boş mu?" Dedi kulaklarıma daha önce uğramış olan bir ses.
Ela gözler gelmişti gene. Bakışlarıyla ezmek için.
Gözlerine bakmadan "evet boş" diye yanıtladım sorusunu.
"Umarım dediğim gibi üstüne alınmamışsındır. Biliyorsun ki senin gib..."
"Anladım evet amacın yardım etmek olamaz hiç bir zaman benim gibilere." dedim tüm sertliğimi kullanarak.
"Neden kızdın ki. çok normal bir şey söyledim.Yoksa daha önce kimse yüzüne böyle bir şey demedimi?"
Ve cümleler...Ve tabiki cevabım her zamanki gibi susmak olacaktı. konuşamazdım ki ben. Cevap verecek gücüm yoktu. Belki de bu yüzden eziktim.
Ela gözlerin sarf ettiği cümleler yüzünden odaklanamadım gelmesini iple çektiğim derse.Zilin çalmasıyla birlikte içimde tuttuğum tüm sıkıntıyı nefesimi vererek kendimden uzaklaştırdım.
Fakat bu hepsinden kurtuldum anlamına gelmiyordu.Temiz hava almak amacıyla bahçeye çıktı. Her zamanki gibi oturuyordum tek başıma bankta. Herkes bir şeylerden bahsediyordu.
Kimi mutlu, kimi endişeli.
Benim yaptığım tek şey ise ayaklarımın birbirine çarpmasını izlemekti.
Dersin başladığını işaret eden melodi ile resim atölyesine gittim.
Birkaç dakika geç gelmiştim ancak hoca arkasını dönük bir şekilde bir şeyler ile uğraşıyordu.
Ve sınıftakiler de bağırarak konuşuyorlardı.
Bu durumdan yararlanarak dikkat çekmeden boş bir sandalyeye yöneldim.
"Şimdi herkese bir tuval vereceğim ve istediğiniz renkleri kullanarak bir resim çizeceksiniz." dedi hoca umursamaz bir tavırla.
Gün boyu moralim altüst olmuştu ancak şuan hiçbirini yaşamamış gibiydim.Resim,beni içimdeki mahvolmuş ve tüm beklentisi ölüm olan bu ruh ile bir miktar olsa dahi uzaklaştıran tek faaliyetti.
Beni yoran bu talihsiz günün ardından bir nebze bile olsa huzur içinde nefes almıştım.
Fırçamı aldım elime.Dokundum.Narindi.Temizdi ve kirletilmeyi bekliyordu.
Fırçamı siyah boyaya batırdım ve tuvalimi kirlettim.
Her resim yaptığımda kendimi dünyadan soyutlaştırıyordum.
Farklı bir evrene gidip unutuyordum her şeyi.
Taki biri gelip bozana dek.Gözler,
Ela gözler,
İri gözler,
Ezen bakışlar
Ve bakışları karşısında yenik düşen ben.
"Bir insanı çizerken gözden mi başlanıyordu?"
Çizdiğim resme baktım.
Sadece gözler vardı.
Siyah gözler.
"Öylesine çizmiştim zaten ben."
Dedim tüm beceriksizliğimle.
"Kimin gözleri bunlar? Acıyla bakıyorlar."
"Kimin olduğu mühim değil ki"
"resmi daha güzel yapabilirdin ancak içindeki tüm acıyı bu siyah gözlere kusmuşsun"
"Sevmem ben çok konuşan insanları.Rica edersem görüşlerini kendine sakla"
"Sadece görüşümü belirttim de sen neden böyle garip konuşuyorsun?""Çağan! Gelsene buraya" dedi mavi gözler.
Bu kadar bağırması çok anlamsızdı. Oysaki aramızda sadece beş hadi zorlasan altı adım vardı.
Çağan baktı bana. Kötü niyetli değildi bu sefer. İçtendi. Daha sonra Cemre'nin yanına gitti.Cemre bağırarak "üf Çağan eziklerle muhattap olmasana ya. Ayy bunda bit bile vardır.Dikkat ette bulaşmasın sana." dedi en yüreksiz tavrıyla.O itici kahkahasını da eksik etmedi tabi.
"Senden bulaşmadıysa kimseden bulaşmaz endişelenme"dedi bakışları değişen ela gözler.
Cemre masmavi gözlerini hayret içerisinde olduğunu belirten bakışlarla ela gözlere dikmişti.
Çağan, "Neyse zırvalamaların bittiyse hadi eyvallah" dedi.Geldi yanıma. Baktı bana. Gülümsedi, Sıvazladı omzumu ve kulağıma eğilerek fısıldadı
"yanındayım"
.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAPI
Mystery / ThrillerEski bir kapıydı."hadi ne bekliyorsun gir" dedi ve girdim.Ne ile karşılaşacağımı bilmeden