Lenslerim erimiş bir cam hissi veriyor, bakış açım puslu. Düzgün görebilmek için kirpiklerimin üzerini kaşıyıp duruyorum ama yine de bulanık görüyorum, oysaki biliyorum; ancak lensimi çıkarıp geri taktığımda düzgün görebilirim. Fakat bunu da yapmıyorum.
Aslında birçok şeyi yapmıyorum.
Zaten beni yatağıma bağlayan şey de bu. Yatağıma ne kadar bağlanırsam hayattan bir o kadar kopuyorum. Arkada en sevdiğim grubun bir şarkısı çalıyor. Karanlık içine sızıyorsa, olsun bir yol bulursun diyor bana. Çok tuhaf. Kendimi aniden burada buldum. Beni buraya kafamın içindekiler sürükledi. Saplandığım duvardan engeller vardı, şimdi başka bir duvar arıyorum saplanmak için. Bu bir bağımlılık olmalı sanırım.
Her şey hala bulanık.
Hareket etmek için fazla uykuluyum. Çok fazla hayalim var. Hepsi çok mümkün, hepsi çok olası. Ama hareket etmek için fazla uykuluyum.
Ne yapıyorum? Bu yanlış bir soru.
Neden yapmıyorum? Bu doğru bir soru.
Bir şey yaptığım yok ki, kendime ne yapıyorsun sen diyeyim. Yapmıyorum çünkü. Çok kızıyorum kendime ama hareket etmiyorum. Zihnim hiç durmadan dönen bir çark gibi çalışıyor kafamın içinde. Çok şey kuruyorum çok şey düşünüyorum çok şey istiyorum. Hepsi mümkün. Ama bedenim ağır bir çuvala benziyor gözümde. Hareket ettiremiyorum onu. Parmaklarım bile felçli gibi.
Uykum var.
Hep uykum var. Biraz farklı. Nasıl anlatsam bilmiyorum. Gözlerim açıkken uyuyorum sanki.
Sıklıkla kâbus görüyorum. Uyku vakitlerim genelde sorunlu geçiyor. Düzenim elbette yok. Keşke yaşamaya devam etmek için uyumamız şart olmasa. O zaman hiç uyumazdım. Oysaki eskiden uykuyu severdim.
Eskiden sevdiğim şeylerden ne zamandan beri nefret ettiğimi merak ediyorum.
Bu nefretin doğru olup olmadığını sorguluyorum. Bir şeyleri bilinçli bıraktığımı düşünüyorum, ama içten içe ya kaybettiysem diye kendimi yiyorum.
Bir şeyleri bırakmak ve kaybetmek farklı şeyler.
Mutluyum. Hayatımı sürüklediğim bu yer kırıklarla dolu bir kalp gibi. Onarılabilecek kırıklar. Kalıcı izler yok. Gerçekten yok. Zaten geride kalır her şey.
Yani galiba.
Bundan da emin değilim. Kalır mı her şey geride? Geride kaldı, diyebileceğim kadar ilerde değilim henüz.
Çok uykum var.
Bir şeylerin geride kalıp kalmayacağını öğrenmek için daha fazla yaşamak zorundayım ve bu sinir bozucu. Burada ne yapıyorum ben? Başka işlerim var. Ya da madem bu kadar uykum var, yatağımda gitmem en mantıklı olanı. Yatağım hemen yanımda beni bekliyor.
Dişlerimi fırçalamayı çok seviyorum. Diş ipi kullanmayı, ağız gargarası kullanmayı ve dilimi temizlemeyi. Sonra naneli dudak nemlendiricimi sürüp derli toplu, ufacık bile kırışığı olmayan yatağıma girmeyi. Galiba son aylarda yapmaktan en çok hoşlandığım şey bu. Ferah hissettiriyor. Güzel kokular hoşuma gidiyor. Ya da temiz kokular. Bence temiz olmak güzel olmaktan daha önemli.
Ne anlattığımın farkında bile değilim. Kafamın içinden bunlar geçiyor. Ama ya yazarken bile rol yapıyorsam? Bilmem ki. Gerçekte de bir rolü mü oynuyorum? Bilmiyorum işte. Kim olduğum hakkında pek bir fikrim yok. Anlatamam kendimi. Çok uykum var.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOK | şiir
PoetryKaldıramaz hiçbir kelime bu sayfaların hissini. Sebebi bu başlığın. Ya da kısaltımıysa eğer bu isim bütün olayın, Yalanmış O Kurdukların. Y. O. K. tamamen kişisel sorunlarımın verdiği hislerden oluşan kısa şiirler, belki siz şiir bile demezsiniz. bu...