İyi okumalarr):)😊😊_*_*_*_*_*_*_*_*
Vegas ertesi sabahın erken saatlerinde saraya döndüğünde, onu karşılayan ilk şey kan lekeleriyle süslenmiş bir mektuptu. Muhafızlarından biri olan Owen mektubun sahibini ve içinde yazılanları kısaca açıklamaya başlayınca, zaten tahmin edebildiği bilgiler onu şaşırtmadı. Mektup elbette, Kral Chan'dan gelmişti. Bu günlerde aç bir köpek gibi etrafta kendisine yemek arayan zalim, kanlı ve intikam arzusunu her geçen gün biraz daha büyüten Kral'dan...
Amcası Kral Korn, Uea ve King'in kaçtığı haberini aldıktan hemen sonra harekete geçerek bütün sorumluluğu üstüne aldığını ve uğradıkları zararlar için onlara birçok şey vaat etmişti. Uea'nın yaptığının bir suç olduğunu ve şayet Chan bunu öğrenirse başlarına büyük bela açabileceğini biliyordu. Theeranya söz konusu bir savaş olduğunda çevresindeki krallıkların tamamından çok daha güçlü ve kalabalık bir orduya sahipti. Chan'ın göstereceği bir savaş başlatma cesareti hiç kuşkusuz kendi başını yakardı. Ancak ne var ki, Theeranya henüz yeni savaştan çıkmış bir ülkeydi ve bunu dünya bilmiyor olsa da, ordusunda ve hazinesinde ciddi eksiklikler vardı. Yeni bir savaş için önce toparlanması gerekiyordu.
Bu yüzden Korn'un, ülkesinin geleceği için hızlı bir karar alması gerektiği anda, ona çıkış yolu sunan kişi bizzat kendi yeğeni olmuştu. Vegas, kardeşinin hayatı ve günün birinde kralı olacağı ülkesinin geleceği için kendini feda etmekten çekinmedi. Amcasından Chan'a bütün hikayeyi açıklamasını ve kendi hatasının bedelini kardeşinin ödemek zorunda olduğunu söylemesini istedi. Böylece Uea ve King suçlu değil, birer kurban olarak kabul edileceklerdi.
Ama bu hikaye de başlarındaki Chan belasını atmaya yetmemişti. Çünkü Uea'dan ayrılacağını kabullenemeyen oğlu ve aynı zamanda ülkesinin tek veliaht prensi, hemen sonra amansız bir hastalığa yakalanıp, yataklara düşmüştü. Ve bu andan itibaren her şey, beklenmedik şekilde gelişmeye başladı. Öfkeden deliye dönen Kral, suçlu kim olursa olsun düşünmeden üzerine atlayıp, parçalayabileceği bir kurban istiyordu.
Savaş istiyordu.
Vegas hızlı ve sert adımlarla amcasının odasına yaklaşırken, "Orospu çocuğu!" diye tısladı. "Bu kadar ölmek istediğini bilmiyordum."
Bu dünyayla tanıştığı günden bu yana birçok kez düşmanla yüzleşmiş, defalarca kez ölümün soğuk nefesini ensesinde hissetmişti. Ancak hiçbirinde şu anki kadar günaha davet edilmemişti. Hiçbir düşmanı ölüm hasretiyle keskin kılıcı parmaklarının arasına sokuşturmaya çalışmamıştı. Çünkü herkes amcasının gölgesinde kurallarla hareket eden bir veliaht prens olduğunu bildiği kadar, içinde beslemeye devam ettiği bir canavar da olduğunu bilirdi. Ona meydan okumanın ve öfkelendirmenin büyük bir yıkıma yol açacağını da öyle...
Büyük odaya girdiğinde balkon kapısında dikilen amcasının yanına kadar ilerledi. Sert bir hareketle başını öne eğip kralını selamlarken adeta burnundan soluyordu. Hayatında değer verdiği tek bir kişi vardı ve parmaklarının arasında artık buruş buruş olmuş kağıt parçasının üstündeki kan damlalarının altında yazan isim, o kişiden başkası değildi. Chan intikam istiyordu, kan görmek istiyordu, Uea'yı istiyordu.
Bunun düşüncesi tekrar vücuduna dalga dalga bir öfke yayılmasına sebep olurken, "Şu andan itibaren taarruz için ihtiyacım olan tek şey, onayınız!" diye tısladı. "Bu mektubu onun kıç deliğine sokacağım!"
"Sakinleş oğlum," dedi Kral. "Zaten o da bunu istiyor."
Ağır adımlarla birkaç adım uzağında bulunan çalışma masasına ilerleyerek kilitli çekmecesinden başka bir mektup çıkardı ve prense uzattı. "Bu sabah komşu ülkelerinin birinden gizli bir mektup aldım. Bir grup Sawang'lının, halka hakkımızda söylentiler yaydığı yazıyordu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KINGDOM || VegasPete
Fanfiction"Sana bir aşk vaat etmedim, prens. Huzurlu ve mutlu bir hayat da öyle..."