İyi okumalarr);)😼😼*_*_*_*_*_*_*_*_*_*
Genç prens, altın işlemelerle süslenmiş krem rengi bir kabanın omuzlarına örtülüşünü ifadesiz bir suratla izledi. Onun kendisi için yapıldığı günü hala hatırlıyordu; ve hangi amaçla yapıldığını da öyle... Merhum annesi kraliçe Yim, Pete daha dokuz yaşındayken ona düğünü için bir kaban diktirmek istemişti. Pete daha evliliğin ne olduğunu dahi bilemeyecek kadar küçük olmasına rağmen genç kraliçe sanki birkaç ay sonra öleceğini hissetmiş gibi bu isteğinde ısrarcı olup, oğluna sahip olduğu mücevherlerin neredeyse üçte ikisine mal olan bu kabanı diktirmişti.
Kabanın yakası ve kollarında altın işlemeli çizgiler bulunuyordu. İçi sanki hayatının sonuna kadar Sakornya veya orasıyla aynı derecede soğuk bir ülkede yaşayacakmış gibi bembeyaz bir ayı kürkünden yapılmıştı. Sırtında ve omuzlarındaki kalın çiçek detayları o kadar ağırdı ki, Pete bu kabana sahip olduğu günden bu yana, evlilik hayali kurduğu ne zaman giyse şikayet etmeden duramazdı.
Bir zamanlar merhum annesine hizmet eden yaşlı hizmetkarlardan birisi omzunun üzerindeki kabarık çiçekleri düzeltirken, "Güzel oldunuz, majesteleri." diye övgüde bulundu. Yüzüne yayılan derin tebessümle sahip olduğu kırışıklıklar daha da belirginleşmişti ancak gülümsemesini bir an olsun silmediğine bakılırsa, bunu pek umursamıyor gibiydi. Hemen sonra ıslak gözleri karşılarında duran boy aynasından genç prensinkilerle buluştuğunda, "Keşke anneniz de sizi bu şekilde görebilseydi." diye devam etti.
Bu cümlenin Pete'e iyi geleceğini ve yüzündeki durgun ifadeyi giderebileceğini sanmıştı, çünkü genç prens annesinin adının geçtiği her sohbete içten bir gülümsemeyle tepki verirdi. Ancak bugün öyle olmadı. Islak gözlerinden daha fazla tutamadığı bir damla usulca yanağına süzülürken, "Annem beni bu şekilde görmek istemezdi." diye fısıldadı.
Annesi zayıf bir Pete görmek istemezdi; Annesi ağlak bir Pete de görmek istemezdi. Çünkü Pete, ona bunun için defalarca kez söz vermişti. Şimdilerde birini dahi tutmayı beceremediği onlarca söz...
Başka bir hizmetkar ince bileklerini kavrayıp sahip olduğu feromon kokusuyla aynı olan esansı derisinin üzerine krem gibi yaymaya başlayınca, vücudunu ele geçiren mahmurluk yıllar önce karanlık gecelerini adeta bir kutup yıldızı gibi parlatan o hatırları anımsamasına sebep oldu. Kraliçe ona öldüğü güne dek her gece masal anlatırdı. Kalın kitap kapaklarının arasında sanki Pete'in hayatı yazılı ve şu ankinden çok daha güzel bir geleceği olacağından eminmiş gibi çekinmeden oğluna umut aşılardı.
Ve birlikte geçirdikleri son gece, ona sahip olduğu hayattan çok daha iyisiyle karşılaşacağını söylemişti. Tanrı hayatına öyle güzel bir alfa sokacaktı ki, genç prens onun gözlerinde derin sevgiden başka bir şey görmeyecekti. Çevresinde yaşanan hiçbir evlilik sevgiyle oluşmamış olsa bile, Pete onlar gibi olmayacaktı. Nihayet annesinden başka biri tarafından sevilmenin, ilgi görmenin ve değer verilmenin nasıl hissettirdiğini öğrenebilecekti. Çünkü annesi bunun için her gece dua etmişti...
Sonra daha birkaç dakika önce bundan sonraki hayatının bir parçası olacak olan ve ona annesinin dualarıyla gelen (!) alfanın bakışlarını anımsadı. Kızıla çalan gözlerindeki o ifade, artık iliklerine kadar işlemiş bir duygunun aynısıydı. Nefret, nefret ve yine nefret.
Ona hazırlanması için yardım eden başka bir genç hizmetkar, "Böyle konuşmayın, lütfen." diye inledi. Prense veda edecek olması bir yana bir de gideceği yerde nasıl bir hayata sahip olacağının belirsizliği onu gözyaşlarına boğmuştu. "Majesteleri sizinle her zaman gurur duydu ve eminim ki bu yaptığınız fedakarlıkla da duyardı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KINGDOM || VegasPete
Fanfiction"Sana bir aşk vaat etmedim, prens. Huzurlu ve mutlu bir hayat da öyle..."