"...Çoktan ölmüş bitmiş aşkı mezardan çıkarıp öpmek ister..."
Göksel - Aşkın yalanmış
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
James o gece Regulus'un kollarında ağlayarak uyudu.
Sütbeyazı eller saçlarının arasından kayıp gidiyor, fransızca sözcüklerle dolu eski bir şarkı aylardır evsiz kalmış ruhunu ısıtıyordu.Aynı hissettirmedi.
Elbette aynı hissettirmedi.
Önceden uyuduğu kollar basitçe sevgilisinin kollarıydılar; aşkı sunan kollar. Huzur, mutluluk, bir çok şey...
Şimdi belki de bir katile sarılıyordu ama bunu bilmesine imkân yoktu. Bildiği tek bir şey vardı; ailesinin ölümünden sorumlu olan yaratığın hizmetkârında teselli buluyordu.
Aptal değildi, öpücüklerini ve sunduğu kucaklaşmaları kabul ettiğinde her şeyin yeniden başlaması için gereken kıvılcımı yaktığının bilincindeydi. Regulus böyleydi işte, dudaklarından damlayan zehirden bolca sunardı ki ayrılmaya çalıştığınızda uzaklaştığınız şeyin ölüm olduğunu anlayamayın.
Bir meleği andıran güzel yüzün küllenmiş bir kalbe ev sahipliği yaptığını göremezdiniz.
Tehlike kokan kelimelerini söyleyiş şeklinde tılsımlı bir tutum vardı. Bakışlarında derine çeken, sarhoş eden yalancı manalar...
Ve Regulus isterse, alırdı.
Mahvetmek isterse mahvederdi; James'i istemiş, James'i elde etmiş ve James'i mahvetmişti.
Regulus'la ilgili olan hiçbir şeyi unutmadığı gibi Regulus'un açtığı yaraları da unutmuyordu.Birbirlerini yaraladıkları kadar kimseyi yaralamamışlardı, çünkü birbirlerine karşı savaşırken düşman değillerdi.
Her dokunuş iz bırakmaya yönelikti, her öpücük dudakları kanatmaya yönelikti.Aşk onlar için sadece başka bir silahtı. Yeri gelince kullandıkları, hep hazır bulundurdukları mükemmel bir silah. En derin yaraları açtıkları silah...
Regulus'un ne zaman başı sıkışsa James'in kalbine doğrulttuğu silah...
James'in her zaman karşısında boyun eğdiği silah...
Kendi kalbine doğrulttuğu kendi silahı.
Regulus, James'in en sevdiği bağımlılığıydı.
İçmeye doyamadığı tütünüydü, unutmaya kıyamadığı anılarıydı. Aradığı şehvet, bedenini yakan arzuydu.
Yani bırakması gerektiğini anladığında canı sökülüyormuş gibi hissetmişti. Geriye doğru attığı adımlarla kalbinden gizlediği gerçeklerin farkına varırken, içinde büyüyen öfkenin boyutuna kendi bile şaşırıyordu.
Gözlerine inen perde kalktıkça yok saydığı sorun demetinde buluyordu kendini. Görmeye başlıyordu, kolundaki damgayı bile bile birlikte oldukları gecelerde ideallerini nasıl aşağıladığını görmeye başlıyordu.
Bitti demek çok zordu.
Bitirmek daha da zordu.
Kimse bilmezken, yakınlığı asla yetmezken uzaklaşmaya calıştığı sevgilisi bir ölümyiyendi.
Uyku tutmadığında saatlerce uğruna göz yaşı döktüğü sevgilisi bir ölümyiyendi.
Hem Regulus'a çok kızıyordu, hem de kızmaya zerre kadar hakkı olmadığının farkındaydı. Regulus'un melekten bozma bir şeytan olduğunu bile bile çekildiyse sorumlusu Regulus değildi elbette.
Ama işte, James her şeyde umut vadeden bir parça bulmayı beceriyordu.
Regulus şeytanın ta kendisi olabilirdi, ama bu geçmişin derinliklerinde saklanan bir melek olduğu gerceğini değiştirmezdi değil mi?
Değiştirirdi, değiştirmişti.
"Bunu yapamazsın," diye bağırıyordu Regulus. Ağlıyordu. "Sen benden vazgeçemezsin."
James gülüyordu, manyak gibiydi o gece. Sarhoş olmaya uğraşmış, onu da becerememişti.
Öfkeyle öne atılınca Regulus'un hararetli bir busesine çekildi ama itmekte tereddüt etmedi.
"İstediğini vereceğim," dediğini çok iyi hatırlıyordu, dolu dolu gümüş gözlerinde çaresizliğini ele veren türden bir bakışla. Titreyen elleri gömleğine gitmiş, düğmelerin kopmasını umursamadan yakalarından çekiştirmişti. "Öp beni James, her şeyi unutacağız. Yeniden başlayabiliriz. Bizi bir kenara atmana seyirci kalamam."
Arzu göğsünde parçalanıyordu.
"Masum insanların ölümüne seyirci kaldın," James gülüyordu. Zihni gülüşlerle acısını maskeliyordu belki de. "Sevdiklerimin ölümüne seyirci kaldın, pekala benim yokluğuma da seyirci kalabilirsin."
"Benden ayrılamayacaksın," diyordu Regulus, hıçkırıkları oldukca boğuktu, James'i çekiştirip duruyordu. "Sanki hiçbir şey yaşamamışız gibi gidip o bulanık sürtüğü beceremezsin. Sen benimsin. Sen bana aitsin."
"Konu Lily değil, konu sensin. Konu hep sendin. Zehirlisin sen Reg. Nasıl yaparsın, nasıl bu derece alçalırsın?"
Aylar önceydi tüm bu karmaşa.
Şimdiyse tutunacak bir dala ihtiyacı vardı, yara bandına.Böylece karanlık yollarına geri döndü Regulus Black'in.
Canı kavruluyorsa söndürebilecek başka kimseyi hayal edemiyordu.
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
Böyle hayatin amk
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Other People: The Extinguished Star and The Bright Sun /Jegulus
Fanfiction"...Sonuçta safkanım, senin için önemli olan da bu değil miydi?" "Safkan olman erkek olduğun gerçeğini değiştirmiyor Potter." °°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°° "...I never tried to be a hero You took us from the star...