7. Bölüm

126 15 10
                                    

Hepinize salam yemek yerken bölüm yazcam 🥰 ve bi günde iki bölüm atıyorum. Değerim bilinmiyor😭 bölüm atmak yerine hugola da izliyo olabilirdim. Neyse uzatmicam iyi okumalar..

_______________

Jısung'tan

Sabah uyandığımda saatin bir buçuk olduğunu görmemle fazla uyuduğumu düşünüp yataktan kalktım. Her zamanki sabah rutinimi yaptım ve biraz koşmak istediğim için üstümü değiştirmek için geri odama döndüm. Altıma gri eşofmanımı giydim ve üstüme de sünger boblu tişörtümü geçirdim. Bu tişörtü gerçekten çok seviyordum.

Kulaklıklarımı da aldım ve telefonumu da alıp evden çıktım. Hava güzeldi ve sokaklar boştu. Bu gün pazartesi olduğu için herkes işteydi sanırım. Aslında kendi sokaklarım olabildiğince boştu ama aşağıya indikçe kalabalık artmıştı. Böyle kalabalık ortamları sevmezdim. Yani bu normal bi şey tabii ama bazen insanlar saçma sapan bakıp eleştirebiliyorlar ve bu beni sinir ediyordu.

Neyse işte sahile indim ve orda yavaş koşmaya başladım. En sonunda koşuşum yürüyüşe döndü. Diet Montain Dew dinlerken denizin yanından yürümek iyi gelmişti. Gözlerimi kapatarak oldukça yavaş şekilde yürümeye başladım. Kafam da denize dönüktü. O kadar yavaş yürüyordum ki durmuş gibiydim. Şarkı bitince gözlerimi açtım ve kendime geldim. Saate baktığımda çoktan iki buçuk olmuştu. Ne ara bir saat geçmişti ki.

Aklıma felix'i çağıracak olmam geldi ve eve tekrar koşarak gittim.

___________

Eve girdim ve ayakkabılarımı çıkardım. Üstümdekileri de bi çırpıda çıkardım ve duşa girdim. Belimde havluyla çıktım ve saçımı elimdeki havluyla kurutmaya başladım. Mutfağa doğru gittim ve bir bardak su koyup içtim. Odaya doğru adımladım ve kapıyı araladıktan sonra yatağımda uyuya kalmış bir adet Lee Minho gördüm. Şaka mı yapıyor bu? Bence kesin rol yapıyordu. Yastığıma bir bebek misali sarılmış bacaklarının arasına almış kafasını da bacaklarına çekerek kıvrılarak uyuyordu. Şu an çok huzurlu duruyordu gerçekten.

Elimi kaldırıp yanağına götürdüm ve biraz ittirdim. Kafası hafifçe ileri geri oynamıştı ama hala bi ses yoktu. Kaşları hafif çatılmıştı bu hareketime. Şu an cidden çok tatlı duruyordu. Sanki karşımda beş yaşında bi çocuk var gibiydi. Kızılları alnından aşağıya dökülmüş yanağı yastıktan dolayı şişmiş gibi duruyordu. Dudakları da bükülmüş sanki ağlıyormuş izlemimi veriyordu. Daha fazla onu izlemedim ve uyumasını fırsat bilerek hızlıca üstümü değiştirdim. Tişörtümü üstüme giyiyordum ki

"Böyle daha iyi han jisung. Giyme"

Dediğini duydum. Arkamı döndüğümde hala aynı pozisyonda duruyordu. Suratı bile aynı duruyordu. Şu an onu ciddiye alamıyordum gerçekten. Kendimi kandıramam çok tatlı duruyordu. Gözlerim ne ara dudaklarında takılı kaldı bilmem ama bunu yaptığımı minho bana belirtti.

"Çok mu sevdin hmm?"

Yavşak bu. Hem yavşak hem manyak.

"Neyi? Ne saçmalıyorsun hem giyicem üstümü yok öyle, sana itaat mı edicem ben?"

Düşünüyormuş gibi yaptı sonra da kısaca

"Evet"

Dedi.

Ağzımdan bi 'hah' çıktı ve konuştum.

"Sen iyice hayalperest olmuşsun. Bi psikoloğa git bence"

Arkamı dönüp tişörtümü giydim ve odadan çıkarken bana seslendi.

"Han jisung!"

"Ne var yine?!"

"Yanıma gel"

"Dalga mı geçiyorsun?"

"Bir daha demem"

Anlık kim ve nasıl işlerle uğraştığını hatırladığımda ikiletmemem gerektiğini anladım. Aslında tam olarak bilmiyordum ama çalışmaya başlayınca anlardım elbet.

"Geldim noldu?"

"Sen de gel"

"Nereye?"

"Yanıma"

"Geldim yaa?!"

"ya bilmiyomuş gibi yapma anladın işte gel"

Gözlerimi büyütüp ona baktım ve

"Niye??"

Dedim

"Canım istiyor."

Senin ben canını...

Yatağın yanına geldim ve onun ayak ucuna oturdum. Kafasını koyduğu yerden bana baktı ve gözleriyle yatağı işaret etti. Dejavu 2 resmen. Göz devirip önüne yattım. Yatak tek kişilikti. Nefesi enseme vuruyordu. Bu his ne kötüydü ne de güzeldi. Öylece duruyorken ensemde hissettiğim dudaklar ve belimde hissettiğim namlu ucuyla kaskatı kesildim.

"Sakın gideyim deme.."

Sertçe yutkundum ve hızlıca başımı salladım. Ensemde hissettiğim öpücükler yavaşça boynuma inmişti. Oradan da omzuma. Şu an burdan koşarak gitmek istiyordum. Ama belimdeki namlu ucu hiç yardımcı olmuyordu.

Onun başını kaldırıp oturduğunu hissettiğimde çok yavaş bi şekilde ben de oturdum. Hala ona arkamı dönüktüm ve ne yapacağını bilmiyordum. Burda ölsem sırf koku yüzünden daireme gelir ölümü birkaç gün sonra fark ederlerdi. Bunun düşüncesi bile beni strese sokarken ne yapmam gerektiğini düşünüyordum. Şu an deli gibi korkuyordum ve o silah hala belimdeydi. Bir elini belime doladı ve beni sertçe kendine çekti. Ayaklarım artık yere değmiyordu. Korkuyu çok iyi hissediyordum şu an. Silahı belimden çekti ve yatakta bıraktı. Sonra da omzumun üstünden kokumu içine çekti ve beni serbest bıraktı.
(Arkaslar sakin bu ficte smut yok 🥰) ilk başta ne yapmam gerektiğini düşünemedim öylece oturuyordum ve bir anda hızlıca kalktım. Sonrasında ona bakmadan

"A-arkadaşım gelecek, gitmen lazım"

Dedim. O da 'hmm' ladı ve yanımdan geçti. Kapıyı açtı ve çıkarken

"Zaten sekiz buçukta yine benlesin güzelim. Kaçmana gerek yok."

Dedi ve gitti. Ne kaçacağım be senden. Neyse hemen felix'i arayayım da şu olanları anlatayım.

Telefonumu elime aldım ve felix'i rehberde arattım. "Çilli civciv 🐣" çıkınca onu aradım ve gelmesi gerektiğini söyledim.

"Ne oldu lan yine. Dedim dimi minholar yedi seni"

"Ya başlatma minhona duymak istemiyorum şu ismi"

"Oha o kadar ciddi mi"

"Ya aslında...off gelince anlatırım"

"Tamam taksi geldi zaten kapat telefonu."

"İyi tamam dikkat et."

"Tamamdır hadi bay bay"

______________

Burda kesiyorum çünkü canım istiyor 🥰

Kimsin sen? // MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin