11. Bölüm

119 14 1
                                    

Merhaba ballarım 🤭 bu bölüm dediğim gibi garip ve kaotik şeyler olacak yani hazırlıklı olun!!

İyi okumalar..

(Arkadan what is love dinliyorum umarım kaotik olur)

___________

Jısung'tan

Sabah kalktım ve kalkmamla telefonu elime almam bir oldu. Hemen saate baktım daha erkendi. Bu gün hyunjinlerle işe başlayacaktım ama ne yapacağım hakkında hiç bir fikrim yok. Dün o toplantıdan sonra başka hiç bir şey demediler bana. Herkes kalkıp gitti. Ben de mal gibi kaldım orda. Sonra kendime gelip kalkıp gittim.

Ama şu an çok stresliydim. Korkuyordum çünkü. Ya gözümün önünde biri ölürse ya da onlar öldürmek zorunda kalırsa. Her şeyi batırırsam ne olacaktı peki? Sorular aklımdan çıkmıyordu. Yataktan kalktım ve elimi yüzümü yıkadım. Kendime (yine) tost yaptım ve duş almam gerektiğini düşünüp duşa girdim. Tabii duştan önce saate bakmayı unutmuştum..

. . .

Duştan belimde havluyla çıktım ve odama adımladım. İçeriye girdiğimde minho çalışma masamın yanındaki koltukta oturmuş bana dönük bi şekilde duruyordu. Ama şu anki yüz ifadesi çok korkutucuydu. Ve çok ciddi bakıyordu. Ben de far görmüş tavşan gibi ona bakıyordum.

"Eee bi şey mi oldu? Kötü bir şey yapmadım değil mi-?"

"Ne zaman aşağıya gelmeyi düşünüyorsun acaba? Hm jisung?"

Kaskatı kesildim. Saate bakmadım ve duşa girdim. Aslında 10 dakika falan sürdü ama ne kadar geç kalmıştım ki?

"Ne kadar geç kaldım ki? Duşa girip çıkmam 10 dakikamı aldı."

"Hadi yaa öyle mi? 1 saat oldu gelmedin. Ben de Hyunjin'i ve diğerlerini gönderdim. Başına bi şey geldi sandım. Kapıyı çalıyorum açmıyorsun. Aklım çıktı. Şimdi gelmişsin bunları diyorsun.!"

Konuşurken ayağa kalkıp yanıma yaklaştı ve dibime girdi. Şu an çok sinirliydi.

"Özür dilerim yani saati yanlış hatırlıyorum sanırım... o zaman ben üstümü giyeyim çıkarız."

Sinirle soludu ve odadan çıktı. Kapıyı onun arkasından ben kapattım. Ve yatağa oturdum. Neden bu kadar kızdı ki? İnsanların kalbini kırmak çok kolaydı ama sanırım o bunu bilmiyordu. Gözümden düşen damlayla kendime geldim ve gözlerimi silip üstümü giydim. Dünkü kombinin aynısını giymiştim.

Kapıyı açtım ve kafamı çıkarttım. Koridorda dönüp duruyordu.

"Minho..hazırım ben çıkalım artık. Çok beklediler beni."

Ona üzgün gözlerle baktığımda onun yüzündeki o kırgın bakışı fark etmiştim. Fark etmemek elde değildi. Duygularını çok çabuk dışa vuruyordu.

"Jisung.."

Kapıyı açacakken bana seslendi.

"Hm..efendim minho..?"

"Ben.."

İkimiz de boş boş birbirimize bakıyorduk. Konuşması için kaşlarımı havaya kaldırdım. Yanıma yaklaşıp bana sarıldı ve saçlarıma kokulu bi öpücük bıraktı.

"Özür dilerim jisung. Üzgünüm başım ağrıyor ve kendimde değilim seni üzmek istemezdim."

Şu an bu ortam bana çok garip geliyordu. Bu adam nasıl biriydi böyle. Sanırım şu dönemler fazla duygusaldı.

"Oh hayır üzgün değilim. Sen haklısın geç kaldık. Hyunjin bana mesaj atmıştı ben yanlış gördüm sanırım."

Ona bakıp gözlerimle ,iyi olduğumu belli etmek için, onay verdim. Sonrasında çıktık.

Kimsin sen? // MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin