"Ah..."
Her gece düşündüğü kişi kapısının önünde duruyordu. Çok karmaşık bir görünümle.
"Ö-özür dilerim. Ben sadece... uyandım ve uşak buranın senin evin olduğunu söyledi. Yarın seninle buluşup sana teşekkür etmeyi planlamıştım çünkü çok geç olmuştu. Uşak beni gönderdi...'Teşekkür edersen, eminim hoşuna gidecek' dedi."
Genellikle sakin ve ağırbaşlı olan Damia, utanç içinde kekeledi. Her zamanki halinden çok farklıydı.
Akkard onun titrek mavi gözleriyle karşılaşır karşılaşmaz içgüdüsel olarak şunu fark etti: Damia, onun prensle yaptığı konuşmanın bir kısmına kulak misafiri olmuştu.
Kasıtlı değildi. Ve şimdi Damia, Akkard'ın da onlara kulak misafiri olduğunu fark ettiğini biliyordu.
"Ben çok üzgünüm."
Şimdi Akkard, Damia'nın anlamsız sözlerini anladı ve durumu kavradı. Gıcırdayan dişlerinin arasından homurdandı.
"Kahretsin, Sebastian-!!"
Uşağın yanlış anlamasını daha önce düzeltmesi gerekirdi. Ama o çok meşguldü ve onu kendi haline bırakmıştı.
Damia ve Akkard'ın özel bir ilişkisi olduğunu yanlış anlayan Sebastian, efendisinin ilk aşkına yardım etmeye kararlıydı.
O kalkıp yıkanana kadar, çorba ve ilaç hazırlayıp Damia'ya bakıyordu. Ama bir dereceye kadar iyileşir iyileşmez, onu dışarı çağırdı:
"Şimdi, neden yatmadan önce efendime iyi geceler demiyorsun?"
"Ne? Çok geç?"
" Bunun için endişelenme! Lordumu ne zaman ziyaret ederseniz edin, hoş karşılayacaktır! Kesinlikle! Elbette!! Çünkü o mutlu olacak."Damia, Sebastian'ın ısrarla genişçe gülümsediğini görünce soğuk terler döktü. Nazik ve şefkatli bir izlenimi olan yaşlı bir uşak olduğu belliydi, ama o bilinmeyen güçlü bir baskı hissetti.
Sanki görünmez eller onu odasına doğru itmişti.
Hay aksi, baskıdan uyandığında çoktan koridordaydı. Damia, pencerenin dışına çökmüş olan karanlığa bir göz atarak tereddüt etti. Ancak kaçış yolu, Sebastian tarafından zaten sıkıca kapatılmıştı.
"Buradan bir kat daha yukarı çıkarsan, orası efendinin odası. Sağınızda gördüğünüz merdivenleri kullanabilirsiniz."
Sebastian yön verirken gülümsedi. Bu noktada odasına dönemezdi. Damia'nın omuzları düştü ve merdivenlere doğru yürüdü.
"Haaaa..."
Damia'nın ağzından karmaşık bir teslimiyet ifadesi kaçtı. Ateşi ve bayılması nedeniyle vagonda neler olduğunu hatırlamıyordu.
Ama durumu kabaca biliyordu. Akkard, elbiselerini çıkarıp soğuk vücudunu ısıtacağını söyleyerek onu derinden okşadı. Ve ondan sonra...
'Muhtemelen yaptık. Belki...'
Damia'nın yüzü karardı. Birkaç gün sonra bile hasta yatağından uyandığında bacakları ağrıyordu. Spesifik olarak, genellikle kullanmadığı, uyluklarından yukarı ve içeri giden kaslar ağrıyordu.
Dürüst olmak gerekirse, kendini iyi hissetmiyordu. En son ona bir dolapta dokunmuştu ve şimdi hasta birine bile yaklaşmıştı. Akkard gerçekten de kendi arzuları tarafından yönetilen bencil bir pislikti.
"Şimdi... artık onunla ilgilenemem."
Damia kendini iyi tanıyordu. O ciddi ve yoğundu ve Akkard kendini adamış, savunmasız veya ciddi bir aşk ilişkisi içinde olamazdı. Birbirimizi kolay kolay tanımak mümkün olmazdı.
Çok yük bir kadındı.
Ama Akkard onun tam tersi bir adamdı. Bu yüzden ona ne kadar çok çarparsa Damia o kadar çok kesilecek ve yaralanacaktı, ortalık karışacaktı.
Sevdalılarla samimiler arasında, aşk oyununda iş kendisine geldiğinde samimiler kaybederdi.
'Tamam, git merhaba de. Zaten Cecil'i sormam gerekiyor.'
Akkard, Louise'in Cecil'i beslemeye çalıştığı "şeylerin" kimliğini biliyor olabilir. Bunu sorduktan sonra, yarın güneş gökyüzünü aydınlattığı anda gidecekti.
Akkard'ın bildiği gibi cevap vermesi veya bilmiyormuş gibi davranıp ondan bilgi saklaması önemli değildi. Damia, Cecil'i korumak için elinden gelen her şeyi yapacaktı.
"Ve yarın buradan ayrıldığımda..."
Bir daha asla Akkard Valerian'a bulaşmayacaktı.
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Try Crying Prettier +18
Historical Fiction[ÇEVİRİ] Daemi hayatında ilk kez ateşle oynadı. "Hayır, yapamam! Çok derin! Karnımda!" "Hayır, yapabilirsin. Dün açgözlülükle belini salladın, benimkini yuttun. Hatırlamıyor musun?" Ne yazık ki, Damia'nın gözyaşları ve erotik feryatları onu daha da...