chris mi geliyor?

73 18 21
                                    

baştan hatırlatayım bu bölüm çok fazla resim içeriyor!

Minho

Lunaparka geldiğimizde hepimiz kartımıza para doldurduk. Felix ve Hyunjin taç almak istediler taç aldık. Han beyaz ve siyah patili olan tacı almıştı, ben de ondan aldım. Changbin ve Felix pembe tavşan kulakları almıştı. Hyunjin küçük pembe ayı kulağı almıştı. Jeongin ise ördeğe benzer sarı bir taç almıştı.

İlk önce hız trenine bindik. Açıkçası ben çok severdim ve en öne bindim. Koltuklara tek oturamayacağımız için aralarında hop güm yaptılar ve benim yanıma "küçücük bir hileyle" Han geldi. Hyunjine göz kırptım. Evet yaptığım biraz şerefsizlikti ama onu yanımda istiyordum. Changbinin yanında mutlu olduğu gibi benim de yanımda mutlu olmasını istiyordum. Bunu zorla yapamazdım ama en azından deneyebilirdim.

Herkes sırayla bindiğinde yanıma döndüm ve Hana baktım. Han korkmuş duruyordu. Elimi elinin üzerine koydum.

"Korkma, sadece bir tren."

"Korktuğumu kim söyledi?" dedi Han bana yaklaşarak. Gözlerini kısıp bana baktı. Benim gözlerim ise onun dudaklarına gidiyordu. Han ile bakışmaya başladık. Kendisini geriye çekmedi, hareket etmedi. Kalp atışlarımı duyabiliyordum. Tren bir anda harekete geçti ve Han sarsıldı. Sarsılmayla elimi sıkıca tuttu ve omzuma düştü. Arkadan gelen "ooooo" sesleri duyulabilir şekildeydi.

Han yerleşti ve elimi bıraktı. Elini bırakmak istemiyordum ama tutunmasa düşecekti. Trene binmiştim binmesine ama ben de aslında hiç binmemiştim. Sanırım yükseklik korkum vardı ama gösterememeye çalıştım.

Han bana baktı ve "Iyi misin?" dedi. Önüme baktım ve ona tekrar dönerek;

"Iyiyim neden?"

"Yüzün çok soluk duruyor!" Bağırıyordu konuşurken. Ben de daha büyük bir sesle;

"Yok bir şey Han. Iyiyim ben! Sen kendinle ilgilen!"

Elini elimin üstüne tuttu ve birlikte tutunduk. Sanırım anlamıştı korktuğumu. Benim için sıkıntı değildi. Eğer Han hep böyle yapacaksa her zaman korkarım her şeyden. Ne zaman enayi olmuştum böyle?

Arkada ne olduğunu merak ettim ve arkamı döndüm. Hyunjin ve Felix yan yana oturuyorlardı. Hyunjin Felixe;

"Sanırım öleceğiz, sana ölmeden bir şey söylemek istiyorum! Ben senden hoşlanıyorum Felix! Hem de çok uzun zamandır! Korkuyorum Felix!" dedi. Vay bizim Hyunjine bak be. Hanı dürttüm ve o da izlemeye başladı. Şuan hız treninden daha önemli şeyler oluyordu.

Felix küçük bir gülümsemeyle baktıktan sonra Hyunjine bir öpücük kondurdu. Hyunjin gözleri kocaman bir şekilde durdu. Sanırım sonra şaşkınlıktan bayıldı. Gerizekalı, abartmasa şaşarım.

O sırada Jeongin ve Changbin de birlikte oturuyorlardı. Hemen yakınlaşmışlar gibilerdi. Birbirlerine bakıp gülüyorlardı. kaynaşmaları onlar için iyi olabirdi. eninde sonunda kaynaşmak zorunda kalacaklardı çünkü tüm gün ayrı gezecektik. 

hızlı trenden indikten sonra Hanın bacakları tutmuyordu. ben de sakin olmasını söyledikten sonra ''Vay canına hiç aklıma gelmemişti, sağ ol kanka.'' dedi. ne yani ben senin kankan mıyım? kırıldım hancığım. tabii dışardan söylemedim bunları. söylesem sonu iyi olmazdı. 

Başka oyuncaklara binmeye devam ettik ve bir sürü fotoğraf çekindik. Han ile fotoğraf kabinine girip fotoğraf çektirdik. Fotoğraf çekindikten sonra da karaoke yaptık. Bugün gerçekten eğlenceliydi.

 Bugün gerçekten eğlenceliydi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
wrong seat/ minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin