4.6

9 1 0
                                    


Siz: Benden bu kadar. 

Siz: Bırakıyorum.

Siz: Buna katlanamayacağım.

'Bayan'  çevrimiçi. 

Bayan: Ah sevgili Karadul'um. 

Bayan: Başaramadın mı? 

Bayan: Yoksa fark etti mi senin o zehrini? 

Bayan: İnsanları yavaş yavaş öldüren zehrinin farkına vardı mı? 

Bayan: Seni tekrar sevmedi mi? 

Siz: Belki hatırlayacağını düşünmüştüm. 

Siz: Her şeyin üstünden birlikte gelen siz olsaydınız beni belki anlayabilirdiniz. 

Siz: Ancak maalesef ki bu kapasitede değilsiniz henüz.

Bayan: Acı bir zehrin var senin.

Bayan: İnsanları çok dikkatli gözlemliyorsun.

Bayan: Ardından da onların zayıf noktalarını buluyorsun.

Bayan: Karakterlerini çıkarman birkaç dakikanı ancak alıyor. 

Bayan: Belki de bu yüzden sana güvendim.

Bayan: Bu konuda başarılı olacak tek kişi sendin. 

Siz: Başarısız olmadım.

Siz: Ben başarısız olmam. 

Siz: Sadece bırakıyorum.

Bayan: Pes mi ediyorsun yoksa Karadul'um? 

Siz: Pes etmem. 

Siz: Bırakıyorum. 

Siz: Sevdiğiniz birisinin buna dönüşmesini anlayacak birikiminiz olduğunu sanmıyorum, bayan. 

Bayan: Çok şey gördüm.

Bayan: Çok şey yaşadım.

Bayan: Her şeyi gördüm. 

Bayan: Haddini aşma lütfen, Karadul'um.

Siz: Her neyse 

Siz: Bırakıyorum.

Bayan: Buraya geri de dönemeyeceğinin farkındasın değil mi? 

Bayan: Her köşede seni arıyor.

Bayan: Senin ona götüreceğini biliyor.

Siz: :)

Siz: İyi günler, Bayan.

Siz: Anlaşılan bir ziyaretçiniz var gibi gözüküyor.

(görüldü.) 




Orta yaşlarının sonuna merdiven dayamış kadın çalan kapıyla birlikte telefona bir bakış attı. Bunu o kadın nasıl bilebilirdi? Buraya gelmediğini biliyordu. 

Kadın, koca evde kimsenin olmadığını biliyordu. Onu ziyarete gelecek de kimsesi yoktu. Çok düşmanı vardı ancak düşmanlarının kapıyı çalmayı tercih etmediğini bilecek kadar onları tanıyordu. 

Bu kadın bir şeyler mi planlamıştı? Onun için. 

Yine de elini soğuk metalden ayırmadı ve kapıya doğru ilerledi. Soğuk malikanede koltuk değneklerinin sesi yankılandı. Bu malikanenin içerisinde bir o vardı, bir de heykellerinin ruhları. Başka kimsesi yoktu. 

Malikanenin büyük kapısına ilerlediği her an içindeki sıkıntı arttı. Camlar yağmur damlalarıyla ıslanırken acıyla bağırıyordu. Rüzgar her geçen saniye daha da şiddetleniyor, yağmur damlalarını fırlatırken uğulduyor, camları zorluyordu. 

Işıklar kapalıydı. 

İşte bu kasabanın yaygın hali böyleydi. Hep fırtınalar olurdu. Hava hep kapalıydı. Uçurumun kıyısındaki tepede yalnız başına bu koca malikanede yaşan kadın buna alışmıştı. Fırtına bu yüksek tepede uçurumun ucundaki denizin de etkisiyle çok daha şiddetliydi. 

Kapının çalma sesini bile neredeyse zar zor duyuyordu. 

Kapıya ilerlediği her an daha da gerildi. Onu bir şeyler bekliyor gibi hissediyordu. Kimse onu ziyarete gelmezdi ki. Bir ziyaretçi almayalı kaç yıl geçmişti? En son o ürkütücü mavi gözlü soğuk kadın uğramıştı evine, ondan sonra yıllarca bir daha ziyaretçi almamıştı. 

Ayağına dolanan köpeğini ittirdi. Şimdi onunla uğraşamazdı. Koltuk değneklerinin dengesini zar zor kuruyordu zaten. Bir de onunla mı uğraşacaktı? 

Kapıyı açtı. 

Kapüşonunu kafasına çekmiş kukuletalı bir adamın onu çekerek kafasına bir taş vurarak onu bayıltması bir oldu. 

Koltuk değnekleri yalnız ve sahipsiz bir şekilde yere düştüler. 














Reus Mors - Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin