5.9

6 0 0
                                    


Bazen  hayatta istemediğimiz kişilerin bizlere daha da çok çekildiğini hissederiz. Nefret ettiğimiz insanların sevgisine, ya da onların hayatlarının içerisine gömüldüğümüzü hissederiz ve bundan hoşlanmayız. En azından ben hoşlanmam. 

Ben Ege Kalender. 

Herkesin olmak istediği ancak olamadığı, bu kadar yere çabalayarak gelmiş, gözlerin üzerinde olmasına alışan ve insanların tanışmak için birçok çaba gösterdiği o adamım. 

Ancak insanlar yalnızca dıştan yargılamakla çok meşguldürler. Bazı zamanlarda herkesten iyi olduğumu düşünen bir egoist olabildiğimi, bazen sinirlerimi hastalığım yüzünden kontrol edemeyerek çok tepki verdiğimi ve yanlış şeyler yaptığımı, irademi genelde kontrol edebilsem de bazen elimden kaçırdığımı, kontrol manyağı olduğumu, kıskanç ve korumacı bir ağabey olduğumu bilmezler. 

Hiç kimse mükemmel değildir. 

Beni mükemmel olarak gördüklerinde bile aslen hayatımı bilmezler. Eğer güzel bir yüze sahip olur ve bunu sergilemeyi başarırsanız hayat her zaman arkanızda olacaktır. 

Hayatım her zaman kolay geçmedi. Bazı şeyler için çabalamam gerekti. Bana verilen imkanları kabul etmedim ve kendi imkanlarımla yükselmek istedim. Bunu takdir ettiler ancak aslında etmemelilerdi çünkü elimdeki şeyleri reddedecek kadar nankördüm. 

Başlarda ailemin beni bir oyuncak gibi paketleyip pazarlamasına ses çıkarmadım. Sonralarda ise artık bunu yapmak istemediğimi fark ettim. Ben şirketin başına geçmeyi hak etmeliydim. Bunu elimle bulduğum gibi almamalıydım. Yaşayacağım şeyi hak ederek kazanmalıydım. 

Bu yüzden bir yola çıktım. Lise sondaydım sanırım buna karar verdiğimde. İstediğim üniversiteyi kazanmak için inanılmaz çalıştım. Kütüphanenin ikinci evim olduğuna bile inandım bir süreliğine. Kitapları severdim ancak çalışmak hayatının baharında ve hareketli bir hayatı olan ergen bir liseli için her zaman zor olurdu. 

Yine de başardım. 

Ama bu da sevinilecek ve gurur duyulacak bir şey değildi. Çünkü hırslıydım ve bu hırs bir gün beni öldürecek kadar güçlüydü. Bundan ürktüler. Annemin ölümünün beni bu hale getirdiğini düşündüler. 

Babam beni bir rehabilitasyon merkezine, bir tür akıl hastanesine yatırdığında henüz üniversiteyi yeni kazanmıştım. Eğitimimi dondurdu ve beni uzaklaştırdı. Bu kararını kimse anlayamadı çünkü herkes için övünülmesi gereken bir oyuncaktım ve neden böyle bir karar alındığını anlayamıyorlardı. 

Bu gerekliydi çünkü ben iyi değildim. 

İleri derecede bir sinir hastalığına sahip olduğumu lisenin başından beri biliyordum ancak bunun yanı sıra obsesif kompulsif bozukluğunun başlangıçlarında olduğumun henüz farkında değildim. İleride atlacaktım, evet ancak bu merkezin büyük bir etkisi ve bununla birlikte hayatımda büyük bir hasarı kalacaktı.

Merkezde yeni tiplerle tanıştım. Her şekilden insan vardı. Sosyal bozukluğu ve anksiyetesi olanları hiçbir zaman anlayamamıştım. Hiçbir zaman bu sorunu da yaşamamıştım. 

En başta grup terapisi ile başladılar. Burada henüz bozukluğu ne olduğu tespit edilemeyenler vardı. Tespit edildiğiniz zaman daha da ileri olan bireysel terapiye geçiyordunuz. Grup terapisinde  çok fazla kalmamıştım. 

Sinir hastalığım genetikten geliyordu. Daha öncelerde babamda da nüksetmişti. Öyle kolay atlatılacak bir şey değildi. O merkezden çıktığımda yanımda kutularca ilaç torbaları vardı. Kimse o ilaçları aynı anda alarak intihar girişiminde bulunacak bir çocuk olduğumu düşünmüyordu. 

Reus Mors - Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin