Arkadaşlarımın konuşmalarını dinlemiyor, gözlerimi işkencemden ayıramıyordum. Kucağında sürtünen kızın boynunu öpücüklere boğuyor. O öpücüklerin uğradığı bir durak olmayı isterdim.
Kızın dudaklarına yaklaştığında kalbimdeki sızıyla gözlerimi çeviriyorum aniden. Bakışlarımı elimdeki -hangi tür olduğunu bilmiyorum sinirle arkadaşımın elinden çekip almıştım- içkiye odaklıyorum. Elimde çevirip durduğum sıvıyı birden dikiyorum. Boğazımdan yakarak geçmesiyle yüzümü buruşturuyorum.
Beynim bana oyun oynuyor. Kalbimin çekeceği acıyı bilmesine rağmen ona bakmak için can atıyor. Yapmamaya çalışıyorum. Çünkü görürsem burdan dağılmış bir şekilde ayrılacağımı biliyorum. Elimde kalan son irademe sıkıca tutunuyorum.
Ama olmuyor işte, beynime söz geçiremiyorum. Kanımda dolaşan alkol, ona olan derin aşkım ve kıskançlık duygularım yüzünden beynimle daha fazla savaşamıyorum. Beynim yine galip geliyor, kalbim yeniliyor.
Bir kere olsun hissetmek için yanıp tutuştuğum dudakları kucağındaki kızın dudakları üzerinde. Elleri kızın kalçası üzerinde dolaşıp sıkıyor. Bugün bana sorduğu 'Ne giysem?' sorusu üzerine önerdiğim ve ona çok yakıştırdığım beyaz gömleğinin üstten üç düğmesi açık. Kıza görsel bir şölen sunuyor.
Kızın hafifliğinden yararlanıp rahat bir şekilde ayağa kalkıp koridora ilerliyor. Muhtemelen odalardan birine girip istediği geceyi geçirecek. Ev sahibi Cenk'in müzik sesinden dolayı Altay'a bağırarak söylendiğini duyuyor kulaklarım.
"Ulan ben Talha'yı yatağa atarım diye kilitlememiştim odamı. Yararlanıyor hemen piç."
Altay bir şey demiyor. Uzun zamandır gözlerini ayırmadan izlediği Kerem'den ayrılmış bakışları. Az önce Barış Alper'in oturduğu koltuktan ayırmadığım bakışlarımı farketmiş olmalı. Eli bana destek olmak için omzumda yer ediniyor.
"Seni burdan çıkarayım ister misin?"
Altay'ın kulağıma yaklaşıp söylediği cümleyle onay anlamında sertçe kapıyorum gözlerimi. Akmasın diye uğraştığım gözyaşım sanki bu anı beklemiş gibi yanağımla buluşuyor. Islanan yanağımı silmekle uğraşmıyorum. Sadece bekliyorum, Altay'ın beni burdan bir an önce çıkarmasını bekliyorum.
"Cenk bir daha bana evde parti veriyorum biz bize olacağız dersen sikerim belanı. Her yerden ayrı ırk gelmiş oğlum. Kafam almıyor balkona çıkıyoruz biz."
Cenk karşılığında laf dalaşına girmeye çalışıyor ama kullandığı kelimeleri seçemiyorum. Beynim az önce gördüğüm görüntüyü bir kaset gibi tekrar tekrar zihnime verirken ayağa kalkmaya çalışıyorum.
"İsmail sana ne oldu lan?" Cenk'in bana sorduğu soruya Altay bana izin vermeden cevaplıyor. Zaten bana bıraksa bir şey diyemem biliyorum.
"Sizin gibi içkili ortamlarda sabahlamıyor bu çocuk. Alışık değil, ağır geldi. Bir rahat bırakta gidelim aminakoyim."
Cenk 'ne bok yerseniz yiyin' bakışını attıktan sonra odağını tekrar Talha'ya çeviriyor. Altay sarılır pozisyonda elini omzuma attığında bana yön vererek balkona doğru ilerletiyor bedenimi. Sürgülü kapıyı açıp girmemizle ardımızdan geri kapatıyor.
İçerideki yüksek müzik sesi boğuklaşıyor, insanlardan uzağım, ter kokusu yerini temiz havaya bırakıyor ve kasvetli sıcak ortamdan serin havaya geçiş yapıyorum. Değişmeyen tek şey aklımdaki görüntü.
Çakmak sesi geliyor. Altay yaktığı sigarasında bir nefes alıp bırakıyor. Havaya karışan sigara dumanının bana doğru geldiğini farketmiş olmalı ki yan tarafıma geçiyor. Ellerimi balkon demirlerine yaslayarak ayakta durmaya çalışıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Papatya Yaprakları - Barış Alper'İsmail
Humor"Bir insan ağladığında gözünden gözyaşı akmaz sadece. Kalpler de ağlar, kalplerinde gözyaşları vardır. Kalpten ağlar bazı insanlar." Senin dudakların arasından çıkmıştı bu sözler. Sen öğretmiştin bana bir insanın kalbinin de ağladığını. Ve sana yem...