Biten okul, başlayan tatil ve iyice soğuyan havalar. O kafedeki buluşmanın ardından yaklaşık 1 ay geçmişti. Yeni yıla girmiş, yarıyıl tatilinin gelip çatmasıyla derin bir nefes almıştık.
Cuma günü özgürlüğümüzü ilan edip dinlenmek istemiştik. Cenk tabikide her halt için parti yaparken bunu es geçemezdi. Normalde Cumartesi günü yapacağı partiyi, aramızdan iki haftalığına ayrılıp kendi şehirlerine dönecekler için cumaya çekmiş, dinlenme hayallerimizi yerle bir etmişti.
Ellerim, aldığım sweat'i karşımdaki çocuğa gösteriyor, aldığım onayla kıyafeti katlamaya başlıyordu. Katladığım kıyafetleri sarı bavula, uygun bir şekilde yerleştirirken Ferdi'nin sesleri bize eşlik ediyor.
"Ankara buradan daha soğuktur bak, kalın giysiler koydun değil mi?" Arda kafasıyla onaylamış, telefonun ardından göremeyeceği için bunu sesine de yansıtmıştı.
"Manyak mıyım ben Ferdi? Koydum tabiki. Tişört giymiyoruz zaten sendeki soruya bak." Gülerek konuşmasıyla Ferdi'den mızmız bir yanıt gelmişti. Onları dinlemeyi bırakarak Mesut abiye geç kalmaması için bir mesaj atıyorum.
"Lan Arda, cilveleşeceğine gel yardım et. Bitirelim şunu hadi." Arda sert bakışlarını üzerime yıktığında ondan önce sevgilisi çemkirmeye başlıyor.
"Üşenmeden o odaya gelir, seni dövüp odama geri geçip bavulumu hazırlamaya devam ederim İsmail. Beni delirtme. Zaten ayrılacağız, bizi bir rahat bırak be adam."
Arda eliyle kapak yaptığında hoparlöre verdiği telefonu komodinin üzerinden kapıp elime alıyorum. "Sayın ultra zeki arkadaşım, hadi görüntülü arama olsa bi' nebze anlarım da normal konuşuyorsunuz amınakoyim. Onu her türlü yaparsınız. Köle gibi çalıştırıyor zaten sevgilin, birde sizi dinleyemem. Kapat hadi çok yazıyor." diyor, onu beklemeden suratına kapatıyorum.
Arda'nın çığlığı kulaklarımdan içeri girince yüzümü buruşturuyorum. Elime gelen ilk kıyafeti yüzüne attığımda elleriyle kendini koruyor. Bana vuracağını ve işin daha fazla büyüyeceğini bildiğimden aldığım beyaz atleti havaya kaldırıyor, bir nevi barış istiyorum.
Atleti elimden alıp hakkım olan tokadı kafama geçirdiğinde sessiz kalıyorum. Yaklaşık 10 dakika sonra bavulu kapatıyor ve Ferdi'nin işini bitirmesini bekliyoruz. Durgun bir yüz ifadesinde olmasına dudak büküyorum. Ferdi'yle ayrılacak olmak onun için zordu.
"İsmail?" Abi dememesinden ciddi bir konuya giriş yapmaya hazırlandığını anlıyor ama sadece 'hm?' diye mırıldanıyorum. Kendimi yatağın üzerine, yanına bırakıyorum. Gözlerim, oda arkadaşlarının boş duran yatakları üzerinde gezinirken, onun gözleri yatağının üstündeki tavana bakıyordu.
"Asya ile Yağmur gelecek mi?" Omuz silkiyorum.
"Alper Yağmur'a soracaktı bugün. Nezaketen bende Asya'ya sordum ama tanınmadığı yere gelmesinin hoş olmayacağını, ayrıca ailesinin yanına erken gitmek istediğini söyledi." Anladım dercesine başını sallıyor.
Sormak istediği soru yüzünden biraz stres olduğunu anlayıp gülümsüyor ve işaret parmağımla yanağına bir fiske vuruyorum. "Sor hadi ne soracaksan?" Gülerek parmağımı ittiriyor ve bir süre sessiz kalıyor.
"Barış abi, o kızla sevgili olacak mı?"
Duyduğum soru beni adeta bir duvara çarparken ne diyeceğimi bilemiyorum. Kendime bile itiraf edemediğim şeyler vardı, bazı gerçekler. Alper ilk defa bir kızla bu kadar uzun süre iletişimde kalmıştı. Bazıları için kısa bir süre olsa bile onun için uzundu işte. Olmasından korktuğum gerçeklik yaklaşıyordu. Her geçen gün korkum biraz daha artıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Papatya Yaprakları - Barış Alper'İsmail
Humor"Bir insan ağladığında gözünden gözyaşı akmaz sadece. Kalpler de ağlar, kalplerinde gözyaşları vardır. Kalpten ağlar bazı insanlar." Senin dudakların arasından çıkmıştı bu sözler. Sen öğretmiştin bana bir insanın kalbinin de ağladığını. Ve sana yem...