Tuzu yaladıktan sonra gelen tekilayı direkt olarak kafasına dikiyor. Dilim limonu dişlerinin arasına sıkıştırıp suyunu emerken oluşan görüntüyle arkadaşı yüzünü buruşturuyor. Onu umursamadan bir kere daha aynı şekilde tekilayı içince arkadaşı daha fazla dayanamayarak shot bardaklarını onun önünden alıp kendine doğru çekiyor. Önünde sadece tuz ve limon kalan genç, arkadaşına bakıyor sinirle.
"Getirdin beni buraya dertleşelim diye, kafanı sikmeden anlat ne anlatacaksan. Birde senin sarhoş ağzını çekemem Barış. Önce konuşalım, sonra ne bok yersen ye." Cenk'in cümleleri kıvırcık saçlı gencin oflamasına sebep oluyor. Önünde duran tuz-limon ikilisinide arkadaşının önüne ittikten sonra kollarını birleştirerek bar tezgahına yaslıyor.
"Nasıl başlayacağımı, konunun ne olduğunu, neler anlatacağımı bende bilmiyorum ki." diyor bıkkın sesiyle. İçinde bir sıkıntının olduğunu biliyor, ama ne olduğunu çözemiyordu. İçten içe bilmesine rağmen adını konduramıyordu.
"Konu İsmail, değil mi?" Duyduğu isimle kaşlarını çatıyor direkt olarak. Farkında olmadan kafasını aşağı yukarıya sallarken içinde bazı düğümleri açabiliyor.
"Nereden anladın lan?" Şaşkın çıkan sesine göz deviriyor Cenk. "Kanka dertleşelim, demenden belliydi zaten. Uzun zamandır oturup benimle konuştuğun mu var? Her haltı İsmail'e anlatıyorsun pezevenk. Ona anlatmıyorsan onunla alakalıdır."
Yan bir gülüş sunuyor kenara bıraktığı boş shot bardağını önüne çekerken. Bardakla ileri geri oynayıp susmaya devam edince konuşması gereken kişinin kendisi olduğunu anlıyor Cenk. Derin bir nefes alıp cümleleri toparlamaya ve kardeşi gibi gördüğü, her anında yanında olan arkadaşına bir çıkış yolu açmaya çalışıyor.
"Düşüncelisin, düşünmek istemediğin konuları düşünüyorsun. Her şeyi içine atmayı kes artık. Ucunda ölüm yok Barış, aklını karıştıran her şeyi göz önüne çıkarıp çözmelisin. Böyle yapman sana sadece zarar veriyor. Sen anlat, ben her zaman bir çıkış yolu ararım kardeşim." Elinin biri arkadaşının omzunu sıkarak ona destek oluyor. Artık bir şeylerden bahsetmesi gerektiğini anlayarak dudaklarını aralıyor Barış Alper.
"Nasıl anlatılır bilmiyorum ama garip şeyler oluyor. Aramızda farklılaşan bir ilişki var ve çok gerginim. Nasıl davranacağım, nasıl yürüteceğim hakkında hiçbir fikrim yok. Aklıma bazı ihtimaller doluşuyor; saçma şeyler, belkide mantıklı ama bilemiyorum işte. Her şeyi tepetaklak edecek türden bunlar." Kendine gelmek için yüzünü sıvazlıyor sertçe. Cenk, ne kadar içmesini istemese ve ona ayık lazım olduğunu bilse bile; biraz gevşemesi ve rahat olması için, önünden çektiği shot bardaklarından birini tekrar Barış'a uzatıyor.
Ne tuzu, ne de limonu kullanmadan kafasına diktiği tekila boğazından aktıktan sonra devam ediyor. "Farklılaşan bir ilişkimiz var, demiştim ya; aslında yok. Şuan farkediyorum bizim hep böyle olduğumuzu. Sadece artık yanlış geliyor ya da garibime gidiyor. Hayır, rahatsız değilim kesinlikle. Böyle olmaya da devam ederim ama onun adına korktuğum çok şey var Cenk, çok şey."
"Nasıl farkettin?" diyor Cenk. Barış Alper sorgularcasına bakınca biraz daha açıyor sorusunu. "Dediğin gibi; siz hep böyleydiniz, ama şuan bir şeyler farklı geliyor sana. Normalce yaşayıp giderken neden sorgulamaya başladın bunları? Ne sebep oldu?"
Yutkunuyor yavaşça. Tak diye söyleyebileceği bir şey değildi bu. "Yaptığı hareket... Bilmiyorum Cenk, bir şeyleri açtı gibi. Artık her söylediği sözü daha fazla düşünüyor, her davranışını kafaya takıp kalıyorum. İstemiyorum düşünmeyi ve buna isim koymaya çok korkuyorum, yemin ederim. Onu o kadar çok seviyorum ki; bir şey olacakta uzak kalacağız, aramız açılacak diye canımdan can gidiyor. Bu yüzden yapamıyorum işte. Ölüm yok ucunda, evet. Ama belkide onsuzluk var. Bu ne kadar kötü biliyor musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Papatya Yaprakları - Barış Alper'İsmail
Humor"Bir insan ağladığında gözünden gözyaşı akmaz sadece. Kalpler de ağlar, kalplerinde gözyaşları vardır. Kalpten ağlar bazı insanlar." Senin dudakların arasından çıkmıştı bu sözler. Sen öğretmiştin bana bir insanın kalbinin de ağladığını. Ve sana yem...