<1>

249 15 0
                                    

Merhaba yeni hikayem ile uzun zaman sonra sizlerleyim lütfen düşüncelerinizi benimle paylaşın yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorum 🫶

Yağmur yağıyor,gökyüzü yine kara bulutların üzerinde dünyadan bir haberken sokaklarda birikmiş sulara bata çıka yürüyen insanların telaşı yansıyor gözbebeklerime. Elimdeki kahvenin dumanı çoktan fincanı terk ettiğinde ayaklarımı biraz daha toplayıp yumuşak pikenin altına iliştim,gözlerim hala pencerede. Kimisi pahalı marka çantalarını giyisilerinin altına sıkıştırıp ıslanmaktan koruyor kimisi ucuza aldığı çantasıyla kendisini yağmurdan koruyor kimisi de hayattan boş vermiş yağmurun altında sudan çıkmış balık gibi bir yerlere gidiyordu. İşte insanları toplumun içinde ayırt etmek bu kadar kolaydı. 

Ben kendimi hiç bir toplumdan saymadım hep kendimi farklı bir evrenden gelmiş gibi yabancı hissettim. Tabi ki de böyle hisseden tek kişi değilim.Sadece kendimi bir yere ait hissetmek nasıl bir duygu bilemediğimden olsa gerek.Her neyse öz eleştiri kısmı  için akşamı beklemeliyim yoksa içine bürüneceğimm karamsar ruh bütün gün kene gibi içimi sömürecekti.

Küçük ama şirin bir evim vardı bir oda bir salon olsada benim için saray kadar konforlu.Gözü aç bir insan hiç olmadım neyle yetinmem ve nerde ne zaman durmam gerektiğini hep bildim kendimi böyle yetiştirdim. Kendi kendime konuşmayı bırakıp bir an önce mideme bir kaç lokma yiyecek yollamam gerek ,buzdolabı gözüme hiç cazip gelmedi acı zulüm açtım ama içerisinde sadece 1 yumurta, yarım somun ekmek, bir kaç dilim peynir .Allah bilir kaç hafta önce aldığım kara delikli elmalarla da bakışıyordum. 1 hafta eve gelmedik diye bu kadar da olunmaz ki canım . Şahsen ,hiç yumurta da yiyecek havamda değilim ama dolap tam takır kuru bakır bu gün alışveriş  yapsam çok iyi olacak. Eve böcek falan girse hayvan aç açına arkamdan söver yahu.

Biraz peynir biraz ekmek atıştırıp üzerimi değiştirmem gerek her sabah aynı terane  gardolabın karşısına geçtiğimde ufaktan  patronumun günlük planına göz gezdirdim. Bu gün pek bir tempoluydu. Gerçekten tam bir suratsız herifin teki.

Neredeyse 2 yıldır beraber çalışıyoruz ama hala ilk gün ki gudubetliğini bozmamıştı ,bir insan hiç mi gülmez arkadaş adamın azıcık dudakları kıvrılacak diye ödü kopuyor.Yabani şey ne olacak. Görende bütün mücevher piyasasını o yönetiyor sanacak . Yönetmiyor mu Maral ? Yani tamam bir 20 -30 ülkeyle çalışıyor ama bu kadar da kasıntı olunmaz iki güler yüz gösterse pırlantaların mı dökülür. Haspam sende.Ama şimdi bu güne kadar kötü bir söz söylemişligini görmedim en azından bir patron olarak çalışana nasıl davranması gerektiğini biliyor.
Bu nasıl bir dengesizliktir Maral ? Dönek karının tekisin.

Daha fazla oyalanmadan üzerime işime uygun kıyafetler geçirip şemsiyemi aramaya başladım ama Nerde bu kör olasıca!?

Gardolabın içi resmen savaş alanı burada ben bile kaybolacağım! Niye şemsiye dolabın içinde demeyin çünkü vestiyerimi ev sahibi aldı neymiş anneannesinden kalmaymış sanki bende çok meraklıyım senin nenenin kurtlu vestiyerine sinir herif. Al başına çal sapık it.

En son üzerime bir de krem rengi kabanımı atıp aşağıya indim az sonra gelen otobüse binip yola koyulmayı düşünüyorum ama bir yandan insanların arasına girip onun bunun kıçına başına değmeden ortalara ilerlemek tam bir işkence. Ben her sabah bu insanlarla akraba olmak zorunda mıyım abi! Şimdi bekle ki yol bitsin.

5 oldu 10 oldu. Arkamda ki teyzenin kolu resmen börümü deldi ama dayan kızım son bir durak.

İşte özgürlük !

"Teyzecim bir kay da ineyim."

Kadın iki milim kıpırdayınca sanki bana otoban yolu açtı Allahım ya sabır.
 
" Geç evladım işte ."

FEDAİ (Mucid-i Cevher)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin