Mart

33 8 8
                                    

Dokuz ay geçti. 

Sen kedileri bu ayda asla dışarı salmazdın çiftleşmesinler diye. Şimdi ise onları eve kapatacak biri yok. Sadece Dori var evde. Soonie ve Doongie gittiler. Soonie yine fazla vahşileşti. Zapt edemiyorum. 

Geri gelmeni hala bekliyorum. Ve sonsuza kadar da bekleyeceğim. Ama gelen sen değil ben olacağım. Miniğimizi koruyorsun orada değil mi? Ben koruyamam siz oradayken. Gerçi buradayken de koruyamadım.

Şuan da bir aylık olabilirdi. İkimizde gözümüz gibi bakardık ona. Tatlı kokusunu içime çeker minik kafasından öperdim. İsmi senin istediğin gibi Hana olurdu. Bizim aşkımızdan doğan bir çiçek. 

Tanıştığımız gün geliyor aklıma. Dik başlıydın, inatlaşmayı seviyordun. Karşımda tamamen kendinden emindin. Beyaz bir sweat ve bol kot pantolon giymiştin. Saçların maviye dönük bir şeydi ama tam da mavi değildi, uzundu, yanaklarına değiyordu. Benimle tanıştığında pek memnun olmamış gibiydin. Somurtmuştun. Chan hyung seni zorla getirmişti sanırsam. Ve biz Chan hyung yüzünden sürekli görüşmek zorunda kalıyorduk. Ben bu durumdan gayet memnundum. Ama sen beni gördüğünde güzel gözlerini devirir 'yine mi sen' bakışlarından atardın. 

Oysa ilk adımı atan sendin. Zaman zaman Chan hyung ile sohbetlerimize katılmaya başladın. Ardından yalnız buluşmak istedin benimle. Gülüşerek sohbetler ettik. Ve günün sonunda bana dediğin şey 'zannettiğim gibi biri değilmişsin' 

Gözünde nasıldım diye sorduğumda ile gülerek 'playboy' dediğinde birlikte kahkahalar attık. Daha da yakınlaştığımızda arkadaşlarımız onları sattığımızı söyleyip duruyordu. Ama sen onların gözlerine daha da sokmak istercesine bana sarılıp yanağımı öpüyordun. Kalbimin ne kadar hızlı attığından habersiz. 

Sen ne kadar bana arkadaşça yaklaşmaya çalışsan da elimde değildi, çoktan aşık olmuştum sana dönüşü yoktu bunun. Bir gün ben sarhoşken kapına dayanıp seni öptüğümde değişmişti bütün her şey ben ne kadar sarhoşsam sen o kadar ayıktın. Ama yine de karşılık vermiştin. O gece benim için en güzel ve en uzun geceydi. Sadece hatırlamam bir haftamı aldı. 

O günün sabahında büyük bir baş ağrısıyla başka bir oda da uyandığımda kalbimdeki sana ihanet ettiğimi düşündüm ama kollarımdakinin sen olduğunu görmem azıcıkta olsa rahatlamamı sağlamıştı. Ama ya sen bunu isteyerek yapmadıysan ya sarhoşken seni zorladıysam diye birçok düşünce geçti aklımdan. 

Yavaşça gözlerini açtın. Korktum bana ters davranıp benden uzaklaşacaksın diye. Daha yüzüme bile bakmazdın. ve ben hiçbir şey yapamazdım çünkü haklı olurdun. Umduğum gibi olmadı şükürler olsun. 

Güzel gözlerini açtın ve bana dönük olan sırtın duvar tarafına döndü. Gülümseyerek gözlerime baktın. Elini kaldırıp yanağıma koydun. Ve beni masum bir öpücüğün içine çektin. İkimizde o yatakta çırılçıplaktık ama masum ve uzun bir öpücük sürdürdük. Benden ayrıldığında kafanı çıplak göğsüme yasladın ve derin bir nefes aldın. 'Ne düşündüğünü biliyorum. Pişman değilim. Aksine çok mutluyum. Sonuçta ikimizde birbirimize aşığız değil mi?' diyerek o çok özlediği kıkırtılarından sundun. Rahatlayarak derin bir nefes verdim. kollarımı ince beline sardım ve orada sessiz bir şekilde kaç dakika yattık bilmiyorum. Birlikte duşa girmiştik. Sen sürekli sızlanıyordun. Bense gülerek bana söylenmelerini dinliyordum. 

Arkadaşlarımıza sevgili olduğumuzu söylediğimizde ise şaşırmak yerine çok şükür demişlerdi. 

Belli bir süre sonra ise sen benimle yaşamak istediğini söyledin. Şuan içinde gözyaşı döktüğüm bu evi gördüğünde ki mutluluğunu hatırlıyorum. Çok beğenmiştin. Sana burayı beğenmediğimi söylediğimde yüzün düşmüştü. Başka bir yer bakalım dediğinde yorulduğumu söyledim ve birlikte senin yaşadığın eve gitmiştik. 

Ertesi gün çok beğendiğin burayı aldığımı duyduğunda sevinçten boynuma atlamıştın. Eşyalar bakarken küçük tartışmalar çıkıyordu ama ben yine de senin istediklerini yapıyordum. Bunun üzerine 'hep benim istediklerim oluyor' diye zorla bana bir şeyler seçtiriyordun. İlk taşındığımız gün heyecandan uyuyamamıştın. 

Çok güzeldi günlerimiz Jisung'um. 

O kadar güzeldin ki. Bu dünya için fazla olduğun için gittin belki de. 

Senin için yaşıyorum meleğim. Güzelliğin için yaşıyorum. 

longing | minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin