Yüzümü yıkayıp havluyla kurulandıkdan sonra yatağın üzerine çıkıp Elif'in yanına yerleştim. Ayaklarımızı bağdaş kurup parmak uçlarımızı birbirine değdirerek oturuyorduk. Çocukluk alışkanlığı işte. Ben ellerimle şakaklarımı ovalarken Elif pür dikkat konuşmamı bekliyordu. Gözleri dudaklarıma kenetlenmiş ağzımdan çıkacak kelimeleri duymak için sabırsızlandığı belliydi. Ama ne yapabilirdim ki, başım ağrıyordu sonuçda.
"Çatlamama yada dahada beteri cinnet geçirmeme çok az kaldı Meryem. Anlatacak mısın artık? "
"Ne anlatabilirim ki? Nerdeyse bir kaç cümle dışında hiçbir şey konuşmadık."
"Ne demek bir kaç cümle? Yoksa siz birbirinize aşıkdınız da bize mi böyle numara çektiniz?"
"Ne? Hayır. Saçmalama lütfen. Hem nerden geldi aklına böyle bir düşünce Allah aşkına."
"O zaman lütfen bana o birkaç cümleyle nasıl evlenmeye karar verdiğinizi anlatırmısın?"
"Çünkü beni çok kırdı Elif. Hiç okadar rencide edilmemiştim."
"Doğru düzgün anlatırmısın şunu Meryem? Kelime oyunlarına kafam basmıyor."
"Tamam. Ben gittim şimdi böyle bahçeye."
Beni başıyla onaylayıp devam etmem için elini salladı. "Eee."
"Sonra konuşmaya başladık. Çokda kötü biri değil diye düşünürken bu bana ne derse beğenirsin? Yok senin yüzünden maça gidenedim. Yok sohbeti kaçırdım. Açılışa gitmesi gerekirken o gelmiş burda gereksiz işlerle uğraşıyormuş. Görüşmemize gereksiz dedi yaa. Elif evlilik kararı gereksiz bir şey olabilirmi gerçekten? Yoksa bütün erkekler mi böyle düşünüyor? Nasıl kırıldığımı anlatamam. Bana benim yüzümden futbol maçını kaçırdığını söyledi gıcık. Biliyormusun o hala eskiden tanıdığımız öküz, kalpsiz ve bir okadar da bencil Hamza."
Hızımı alamamış söylenmeye devam ediyordum. Elif beni şaşkın bakışlarla bir süre süzdü ve elini susmam için ağzıma bastırdı. "Yeter! Cidden yeter. Anladık çocuk ayıp etmiş. Fakat biz zaten böyle birşeyin olmasını bekliyorduk. Benim anlamadığım taraf sen böyle düşünürken neden Hamza'yla evlenmeyi kabul ettin?"
Haklıydı. Gerçekden neden kabul ettim?
"Ona göstereceğim."
"Neyi?"
"Evliliğin, benim, ailenin değerini göstereceğim. Yola getirene kadarda bana pes etmek haram olsun."
Elif'in yüzünde ki ifade "Sen gerçekden delirmişsin." Der gibiydi. Bu mümkünde, hatta delirmemek elde bile değildi. Belkide gerçekden delirdim. Ama artık bu noktadan geriye dönemem. Pişman olsamda onun karşında pes eden taraf olamam. Son kelimelerim üzerine Elif eğilip alnımı yokladı. "Hayır ateşin falanda yok yani."
Kafamı geriye çekip ellerinden kurtuldum. "Hayır tabiki yok. Ne dediğimin ve neye bulaştığımın farkındayım ben."
"Neyin farkındasın Meryem. Gelecek hafta seni sevmeyen ve istemeyen bir adamla sırf inadın uğruna sözleneceksin."
İyice yanına sokulup sarıldım sıkıca. Oda üzgün olduğumu anlamış olacak ki ellerini belime doladı. Kısık bir sesle fısıldadım kulağına. Her an ağlamaya hazırdım çünkü. "En iyi sen biliyorsun benim hayallerimi. Hep ilki istemiştim ömrüm boyuca. Hep ilkim için dua etmiştim. İlk niyet ettiğimle evlenmek istemiştim. Napayım kaderimde Hamza varmış. Vazgeçsem bir ömür kurduğum hayallerimi düşünmeden çöpe atmış olacağım. Öylesine kabul etsem geleceğimi yırtıp atacağım. En azından birşeyler denemeliyim. Anlaşmamızın bir yolunu bulmam lazım ki hayata gülümseyebileyim. O istemesede yola getireceğim. Bu gece bana kurduğu her cümleye gelecekde onu pişman edeceğim.