Nefesimi düzene sokup sağ tarafıma döndüm hızlıca.
"S-senin ne işin var burda?"
"Seni bekliyorum."
"Arabama nasıl girersin!"
"Çilingirci sayesinde. Çok yetenekli bir çocukdu."
"İznim olmadan arabamı nasıl açtırırsın Hamza?"
"Sadece ödülümü almaya geldim. Hadi ne yapacaksan yap ama benim gözlerimin önünde yap." İkimizin gözleride birbirine kenetlenmiş bir şekilde geçen saniyeleri saymaya başlamıştım. İstemsizce yutkunup önüme döndüm.
"Üzgünüm. Ben böyle birşeyi yapmayacağım."
"Ne demek yapmayacağım? Söz verdin!"
"Düşündümde bence benim evlilikden geri çekilmem senin yaptığının yanında fazla pahalı kalıyor."
"Döneklik yapma Meryem."
"İstemiyorum. Söylemeyeceğim işte. Ne yapacaksın?"
Cevaplamak üzere araladığı ağzı bir müddet öyle durdukdan sonra aklında ard arda dizelediği bütün kelimeleri geri yutup kapattı.
"Buna pişman olacaksın. Biliyorsun değil mi?"
Bu gün haddinden fazla yutkunuyordum. Kekeleyerek "B-biliyorum." Diyebildim. Ardından gelen cüretkar sırıtış fazla yabancı değildi.
"Benimle evlenmeyi gerçekden bukadar çok mu istiyorsun? İkimizde benden haz etmediğini biliyoruz. Hatta o sözde süt kardeşin ve şu kız. Elif. Eminim o bile benden nefret ediyordur. "
"Evet kesinlikle seni sevmiyorlar."
"Öyleyse neden buna devam ediyorsun?"
"Başladığım işi yarı yolda bırakamam. Bu benim, bizim kaderimiz. Senin aksine öylece elimden kayıp gitmesine izin vermeyeceğim."
"Aferim sana." Dedi gözlerinde donuk bir ifadeyle. Kapıyı açıp sağ ayağını aşşağı sarkıtırken inmeden bana baktı. "Dikkat etde bu taşlı yolda ayakların incinmesin!"
"İncinecek." Demekle yetindim. İçinden "La havle." Çektiğine yemin edebilirdim. Ama bunun olacağını biliyorduk. İncinmeye karşı kendime sahte bir zırh tasarlamaya başlamıştım. "Herşey güzel olacak." Gibi bir yalanı bile söylüyordum her seferinde kendime. Hamza yanımdan ayrıldıkdan sonra bende dalgın bir şekilde eve gittim. İçimdeki sıkkınlık sebebiyle kimseyi görmek istemiyordum. Elif, teyzesini ziyarete gitmişti. Annemlere iyi akşamlar dileyip odama çıktım. Üzerimdeki bütün ağırlıkları çıkarıp yerine koyarken ince bir elbise geçirip abdestimi aldım. Namazımı kılıp balkonumda yatsı ezanı okununcaya kadar elimden düşürmediğim pembe kuranımı kulaklarıma dolan Allahu Ekber edalarıyla kapatıp göğsüme bastırdım. Salıncağımda gözlerim kapalı bir şekilde dinlerken içimde barındırdığım o sıkıntı hafifden sönmeye başlamıştı. Ezanı ve geceyi dinlerken yanımda titreyen telefonumu hissedip gözlerimi açtım. Kuranımı masaya bırakıp telefonu elime aldım. Gelen mesajın Hamza'dan olması benim için baya bir şaşırtıcı olmuştu doğrusu. Ama şaşkınlığımı bastıran yoğun bir şekilde hissettiğim merak duygusuydu.
Heycanımdan titreyen ellerimle tuttuğum telefon ekranındaki kelimeleri bir hızla okumaya başladım.Gönderen: Çocukluğumun hırsızı
İyi akşamlar Meryem hanım. Şuan pekde uygun bir vakit olmadığının farkındayım. Fakat düşünmekden daha fazla sakin duramadım.
Mesajı bitirdiğimde ne demek istediğini anlayamamıştım. Ardından gelen yeni bir mesaj merakımı susturmaya yetmişti.
Bugün herşeyi siz başlattınız. Benimle evlenmekden vazgeçmeyeceğinizi kendi ağzınızla siz söylediniz. Madem öyle bende bu kaderi kabullenmeye karar verdim. Bundan sonra lütfen süt kardeşiniz Yusuf'la aranıza mesafe koyunuz. Tabi bu mesafe sadece biz evlenene kadar geçerli. Hiç görüşmemenizi isterdim ama şu durumda kabul etmeyeceğinizi düşünüyorum. Fakat bu değildir ki herzaman böyle kalacak. Evlendikden sonra öyle bir şeye asla müsade etmeyeceğimi aklınızda tutun. Tekrardan iyi akşamlar.