16- 서울 55 복 1509

758 89 81
                                    

"Jisung paşa!"

Chan'ın sesi.

Başkası tarafından uyandırılmayalı inanılmaz uzun zaman oluyor. Daha şok edicisi de aralıksız uyumamın.

Chan odamda. Pikeyi üzerimden çektiğinde gözlerimi açmaya çalışıyorum. Zar zor açabildiğimde yüzümün şişliğini hayal edebiliyorum. Çünkü Lee Minho iki kolunu sarıyor ve tüm gece bebek gibi uyutuyor beni.

"Sorsak uyuyamıyorum dersin var ya kolpacı seni." Sabah sabah uyumama benden daha çok tepki veren abişkom bana yastık fırlattığında gerçekten mal gibi ona bakıyorum. "Ney?"

"Yüzün şişmiş." diyor. "Hadi kalk seni bekliyoruz kahvaltıya."

Doğruluyorum. Saçlarımı düzeltmeye çalışıyorum. Yatağın Minho'nun uyuduğu kısmıyla bakışırken birden onu soruveriyorum. "Minho nerde?"

Garip garip bakıyor. "Masada."

Neden ona böyle bir soru sorduğumu bile bilmiyorum. Yüzümü yıkamadan konuşmaya devam edersem gece onunla uyuduğumuzu anlatabilirim diye korkuyorum. Geçiştirmeye çalışıyorum. Yerse. "Pardon, tamam. Tamam geliyorum."

Yiyor.

Uyandığımda onu görmek isterdim. Beni uyuttuğu için ona teşekkür filan edesim var. Ve daha pek çok şey yapasım var tabi. Yeterince değilmişim gibi beni ona daha çok bağlıyor dün gece. Çünkü bir kez onunla uyudum ve bir ikincisi için ne diyorsa yaparım.

Fazla iyi bir uykudan sonra dalgınlıkla mı bilinçli mi bilmiyorum ama pijamayla sofraya iniyorum. Saçlarımın önü ıslanıyor yüzümü yıkarken. Cidden berbat görünüyor olmalıyım.
Bahçeye iner inmez herkesin çoktan başladığı kahvaltıya oturuyorum. Şansa bakın ki Minho'nun yanı bana ayrılmış. Beni görür görmez tek tek "OOO GÜNAYDIN" sesleri geliyor peş peşe. Uyanmam ev halkında bu kadar ses getirmemeliydi.

Minho'ya çok da bakmamaya çalışarak yerleştiğimde Chan ağzındaki salatalıkla kıkırdayarak laf atıyor. "Jisung rüyasında Minho'yu görmüş."

Haklı ama böyle bir saldırı beklemiyorum. "Ne diyorsun ya?"

"Uyanır uyanmaz ilk onu sormadın mı?" diyor. Niye bu kadar keyif alıyor ve neden beni rezil ediyor? Müthiş bir gerginlikle sağımdaki Minho'ya bakıyorum. Gülmemek için zor tutuyor kendini, gözler üzerimde. En az Chan kadar keyifli.

Babam söz alıyor bu kez. "Odanı özlemişsin herhalde, endişeleniyordum uyuyamayacaksın diye."

Sanki herkes her şeyi biliyor da bilerek üzerime geliyormuş gibi hissediyorum. Yine de malzeme vermemeye çalışıyorum. "Aynen, çok güzel uyudum."

Konuyu sonunda değiştiren babam oluyor. Teşekkürler baba. "Hazır buradayken arabaları bakıma götürsenize. Hatta lastikleri de değiştirin."

"Ben yeni hallettim." diyor Chan. İnsan haber verir.

Beni işaret ediyor kafasıyla babam. "Geçen yıl komple yaz lastiğiyle dolaştı Jisung."

Maalesef doğru. Kötü bir dönemimdeydim -üşenmiştim-. Babam öğrenince birkaç ay söylemişti. "Üşenmiştim." diye itiraf ediyorum.

Minho'nun bakışları üzerimde. Hissedebiliyorum. Sonra babama dönüyor. "Bugün gideriz." diyor güven verici bir sesle.

Benimle vakit geçirmek istiyor.

Neyse ki benim de ondan başka planım yok.

Chan'ın stajda gördüğü davaları anlattığı bir kahvaltı oluyor. Babamla Chan'ın omonim birlikte çıkıyorlar evden. Chan da ufak bir işi olduğunu söylüyor. Birlikte kalacaksınız sorun olmaz herhalde diye şaka yapıyor bir de, Minho'yla aynı anda ne alaka diyoruz. Gitmesini hiç bu kadar istememiştim.

terelelli // minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin